MADEN KANUNU NASIL HAZIRLANMALIDIR ?
Yine bir maden kanunu değişikliği gündemde.Geçmiş yıllarda 15 kez değiştirilen maden kanunu yeniden değiştiriliyor. Bu yazının amacı uzun yıllar kullanılabilecek bir Maden Kanunun nasıl hazırlanabileceği konusunda ki görüşlerimizi açıklamak olacaktır.
Madencilik sektörü, diğer sektörlere göre bir gerileme içinde , MAPEG verilerine göre ,2018 yılında iptal edilen işletme ruhsatı sayısı 1484 ,2019 yılında iptal edilen ruhsat sayısı 726 dır. Aynı sürelerde terk edilen ruhsat sayıları 622 ve 531 dir. [1] 2019 sonu itibarı ile 9805 işletme ruhsatlı alan vardır. Bunlardan 8007 adedinde işletme izni alınmış olup, faal olduğu düşünülmektedir. Maden Kanununa tabi kırma taş ve çimento hammmadeleri gibi ruhsatlar çıkarıldığında 2590 adet işletme izni alınmış 4.grup maden vardır. Sonuç olarak gerçek anlamda 2590 adet maden ruhsatının kaldığını söyleyebiliriz. Bu ruhsatlarında 593 adedi ,TTK göre kurulmuş olan ,yabancı şirketlere aittir.
Ayrıca , madenciliğin GSYH içinde ki payı % 1 in altındadır. Madencilik sektörünün ihracat değeri, Türkiye genel ihracatı içinde % 2.5 ‘luk bir orana karşılık gelmektedir. 2009 yılının ilk yedi ayındaki maden ihracatımız ise dünyadaki global ekonomik krizin de etkisiyle bir önceki yılın aynı dönemine göre % 38 ‘lik bir düşüş göstererek 1.220 milyar dolara inmiştir.[2]
Ülkemizde ki madenler ise 77 farklı çeşittir. Sadece bilinen 13 maden Türkiye’de bulunmamaktadır.[3]
Ülkemizin genel ekonomik durumunu önemli ölçüde etkileyecek bir maden potansiyelimiz yoktur.
Altın madencileri derneğinin verilerine göre de , ülkemizde 2 adet büyük ölçekli olmak üzere 18 altın madenciliği yapan işletme mevcuttur.[4]
Sonuç olarak, ülkemizde çoğunlukla orta ve küçük ölçekli maden var iken, sektörden uzaklaşmanın görüldüğünü ve diğer sektörlerden daha fazla bir gerileme içinde olduğunu söyleyebiliriz.
O halde , bu duruma göre ,nasıl bir maden kanunu hazırlanmalı ki, madenciliğimizden beklenen faydayı elde edelim ? Bununla ilgili olarak vazgeçilmez ilkeler bakımından durumu şu şekilde açıklanabilir:
İnsan odaklı olmalıdır
a)Madencilik faaliyeti insana rağmen değil, insan için yapıldığı kabulü ile, madencilik faaliyetlerinde tüm çalışanların vücut bütünlüğü koruyacak kurallar Maden Kanununda yer almalıdır. Genel sağlık sigortasından ayrı olarak zarar gören madenciye tazminatı doğrudan Bakanlık tarafından ödenmelidir.
b)Madencilik faaliyeti nedeniyle üçüncü kişilere verilen zararlar Bakanlık tarafından tazmin edilmelidir.
c)Yabancı uyruklu madenciler eşit ücret almalıdırlar.
- d) İnsan onuruna yakışır ücret ve özgür sendikacılık özendirilmelidir.
Çevre odaklı olmalıdır
Madencilik faaliyeti,doğaya karşı yapılan bir faaliyet türüdür. Bu nedenle çevreye zarar verir.Ancak madencilik faaliyetlerinin, çevreye en az zarar verecek şekilde yapılmasını düzenlemek ve bunu taahhüt etmek Bakanlık veya MAPEG’ in görevidir. Ancak bu görev ,sadece kanuna “ çevreye saygı “ veya “sürdürülebilir madencilik” şerhinin konması ile yerine getirilmiş olmaz. Oluşacak zararı tazmin edeceğini açıkça beyan etmekle mümkündür.
Maden kaynakları bölünmemelidir
a)Anayasamızın 168 . maddesi doğal kaynaklarda devlete yetki tanır. Yetkinin konusu kaynakdır.Oysa mevcut kanunda kaynak değil koordinat sistemine göre ruhsat verilmektedir.Bu nedenle ekonomik bütünlük kaybolmaktadır. Arazi değil maden kaynakları görünür rezerve göre ve üç boyutlu olarak ruhsatlandırılmalıdır.
- b) Maden ruhsatları bölünmemelidir
c)Rödövans kaldırılmaldır
Mevcut kanunda , maden haklarının bölünemezliği ,bir kanun başlığı iken, sonradan bu kuralın içi rödövans sözleşmeleri ile boşaltılmıştır. Rödövans sözleşmesi, ruhsat sahibinin ,ruhsattan doğan haklarını bir üçüncü şahsa kiralamasıdır. Bu durumda ruhsat alanında elde edilen hasılat ruhsat sahibi ve rödövanscı arasında pay edilmektedir. Bir başka deyişle madenden elde edilen hak bölünerek paylaştırılmaktadır. Bu durumda ekonomik bütünlüğü bozar. Çünkü ,bütün faaliyeti gerçekleştiren rödövanscı ,ruhsat sahibine sadece ruhsat sahibi olarak ayrıca kira ödemek zorunda kalmaktadır.
Bundan başka Tbmm Soma Maden Kazalarını Araştırma Komisyonu Raporu ve TMMOB Soma Katliamı , devlet denetleme kurulu raporlarında rödövans sözleşmesinin katliamın oluşmasının en büyük sebepleri arasında sayılmıştır.
Tüm bu nedenlerle rödövans sözleşmeleri maden kanunundan çıkarılmalı, sadece maden yapabileceklere ruhsat verilmeli, ruhsat kiralamaya son verilmelidir.
Madencilik faaliyeti kamu yararına yapılmalıdır
Devletin hüküm ve tasarrufunda olan madenlerin, kendine özgü olarak kamu malı olduğu ,başka kamu yararı içeren hizmetlerle çakıştığında,üstün kamu yararı özelliği ile diğer kamu yararı içeren hizmet ve faaliyetlere göre öncelik ve tercih sebebi olabilmektedir [5] görüşü doktrinde kabul görmektedir.
Ancak kamu yararı tartışmalı bir kavramdır. Ülkemizde , büyük ölçekli maden varlığı da sınırlı olduğu için, tüm madenlerin devlet eliyle işletilmesi kamu yararını karşılamıyor olabilir. Bu nedenle, büyük ölçekli madenlerin devlet eliyle işletilmesi ekonomik ve ülke ihtiyacının karşılanması bakımından doğru çözüm ve kamu yararına olduğu düşünüle bilinir.
Madenler bulundukları yerde üretilmelidir.
Madencilik faaliyetini diğer sanayi disiplinlerinden ayıran temel fark, madenlerin bulundukları yerde işletilmeleridir. Bu nedenle , ruhsatların birleştirilmesinde bu ilke göz önünde bulundurulmalıdır
Maden kanunu adil olmalıdır
a)Adalet ,kavramı genel olarak eşitlik, eşitlik ise ,eşitler arası eşitlik olarak kabul görmüştür.Ayrıca zayıfın korunması,avantajsız olanın, avantajlı hale getirilmesi diye de anlaşılmaktadır. Bu genel ilke madencilikte , küçük ve orta boy madencilerin korunması şeklinde uygulanmalıdır.
b)Bu konu ile ilgili olarak, Maden Kanununda idari para cezaları maktudur ve her madenciye eşit olarak uygulanmaktadır. Bu cezalar küçük ölçekli madenci için yıkım olurken, büyük ölçekli madenci için ise caydırıcı değildir. Bu nedenle idari para cezaları nisbi olmalıdır.
c)Ayrıca , teşvikler ,büyük ölçekli madenciler ve özellikle altın madencilerine kullandırılmaktadır. Bu durum ise adil değildir. İdarenin amacı, küçük ve orta boy madencileri teşvik etmek olmalıdır.
- d) Devlet hakkı madenin tenörüne göre ve her projeye göre ayrı değerlendirilmelidir.
Maden Kanunu ,diğer kanunlarla uyumlu olmalıdır
Maden Kanunu , öncelikli olarak ,diğer doğal kaynaklar hukukunda yer alan petrol,jeotermal kaynaklar ve mineralli sular ile YEK kanunu ile uyumlu olmalıdır. Bundan başka , genel kanunlar ve özellikle çevre kanunu ile uyumlu olmalıdır. Çevre Kanunun 3. Maddesi çevre kanunun ilkelerini açıklar. Maden Kanunu ise ilkesiz bir kanundur. Bu nedenle öncelikli olarak Maden Kanunun ilkeleri belirlenmelidir.
Ayrıca Maden Kanunu,Petrol Kanunu ile uyumlu değildir.
Maden Kanunu kişiye veya gruba özel vesayet tanımamalıdır
- Umrek,daimi nezaretçi,ytk, vardiye mühendisi gibi ayrımlar kanun değil işverenin sorumluluğundadır. Bu nedenle maden mühendisleri arasında ,belli gruba ayrıcalık tanımak eşitlik ilkesine aykırıdır.
Umrek zorunluluğu ,buna ihtiyacı olan ve hisselerinin halka arzı söz konusu olan madenciler tarafından değerlendirilmeli, ancak böyle bir ihtiyacı olmayan ve çoğunluğu küçük ve orta boy madencilerden olanlara zorunlu kılınmamalıdır
- Cumhurbaşkanı ve bakana ınsan ömründen daha uzun süreli yetki tanınmaz
Her maden projesi ayrı değerlendirilmelidir
Maden Mühendisliğinde mevcut hazırlanan bir projeyi, bir başka madencilik faaliyetine aynen uygulamak mümkün değildir. Bu nedenle , idare, maden ismine göre değil, projeye göre sınıflandırma yapmalıdır.
Bilime uygun yapılmalıdır
Büyük ölçekli maden projeleri ulusal maden konseyince denetlenmelidir.
İnivasyona açık olmalı
- Yek nedeniyle güneş enerjisi faaliyetleri arttı ve cam talebide arttı .Bu nedenle silis kumu ve kuvars ,
- Enerji depolamada pil ve batarya için Lityum,Nikel,Cadmiyum,
- Radyoaktif mineraller uranyum için teşvik edilmelidir.
[1] http://www.mapeg.gov.tr/maden_istatistik.aspx
[2] http://o.ogren-sen.com/ekonomi/6418/index.html?page=7
[3] http://www.izto.org.tr/Portals/0/Argebulten/madencilisektoru_ayetim.pdf
[4] http://altinmadencileri.org.tr/aktif-olan-altin-madenleri/
[5] Tüm yönleriyle Maden hukuku, Bünyamin Çitil,s:29