Aşağıda 13.11.2025 tarihli ve 33076 sayılı RG’de yayımlanan Maden İzinleri Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik için hukuken yapılabilecek eleştirileri, akademik bir bakış ve idare hukuku–maden hukuku perspektifinden derliyorum.
I. Yetki Unsuru Bakımından Eleştiriler
1. Yönetmeliğin dayanağının belirsizliği ve aşırı geniş yorum
3213 sayılı Maden Kanunu’nda “Maden İzinleri Kurulu” adıyla bir üst kurul düzenlenmiş olmakla birlikte, Kurulun niteliği, görevleri ve karar usulleri kanunda çerçeve ve sınırları çizilmiş bir şekilde tanımlanmış değildir.
Bu durum:
• Yönetmeliğin kanunda çizilmeyen boş alanları doldurarak normatif alan genişletmesine,
• Kanunda öngörülmeyen “üstün kamu yararı kararı verme, izin vermeme kararlarını kaldırma, diğer idarelere talimat niteliğinde sonuçlar doğurma” gibi işlemlerin yönetmelikle yaratılmasına
yol açmaktadır.
Bu yönüyle Anayasa m. 124 ve “kanunla düzenlenmesi gereken alanın yönetmelikle doldurulması” yasağı bakımından eleştirilebilir.
II. Üstün Kamu Yararı Kriteri Bakımından Eleştiriler
1. “Üstün kamu yararı” kavramının tanımsız bırakılması
Yönetmelik, kritik/stratejik madenlerde çevresel veya diğer izin engellerini kaldırırken üstün kamu yararı kriterini esas aldığını söylemekte, fakat:
• Bu kriterin ölçütlerini,
• Belirlilik sınırlarını,
• Hangi somut verilerle ispatlanacağını,
• Çevre hakkı ile nasıl dengeleneceğini
tamamen Kurulun takdirine bırakmaktadır.
Bu durum:
Belirlilik ilkesine aykırılık (AYM içtihadı – belirsiz kamu yararı normları iptal edilir).
Takdir yetkisinin sınırsızlaştırılması
Çevre hakkı (AY m. 56) ile maden hakkı arasında ölçüsüz bir üstünlük kurulması gibi nedenlerle eleştirilebilir.
III. Kurulun Oluşumu Bakımından Eleştiriler
1. Aşırı siyasileşmiş yapı
Kurul, tamamen Bakanlar + Cumhurbaşkanı Yardımcısı düzeyinde oluşturulmuştur. Teknik temsiliyet yoktur.
Bu yapı şu sakıncaları doğurur:
• Teknik bir izin kurulunun esasen siyasi bir karar organına dönüşmesi,
• Maden izinlerinin teknik esaslardan çok merkezi yönetim politikalarına göre şekillenmesi,
• İdari yargı denetiminde “uzman kurulun takdiri” yerine “siyasi karar” değerlendirmesinin getirdiği güçlükler.
IV. Diğer Kurumların Yetkisini Aşındırması
Maden izinleri normalde:
• Orman Genel Müdürlüğü
• Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
• DSİ
• Tarım Bakanlığı
• Kültür Varlıkları
• Belediyeler/İmar
gibi çok sayıda idarenin uzmanlık alanına girer.
Yönetmelik, Kurula bir “üst kurul” yetkisi vererek diğer idarelerin ret kararlarını aşabilen bir mekanizma kurmaktadır.
Eleştiri:
İdarenin bütünlüğü ilkesine aykırılık (tek bir kurulun çok sektörlü idarelerin teknik yetkisini etkisizleştirmesi)
Yetki gasbı eleştirisi
Kurul, kanunda çizilmeyen alanlarda “tüm izin süreçlerinin üzerinde nihai merci” haline getirilmiştir.
V. İdari Usul ve Şeffaflık Sorunları
1. Toplantı ve karar süreçlerinin saydam olmaması
Yönetmelik:
• Kararların gerekçelerini,
• Kamuoyuna açıklanma usullerini,
• ÇED süreçleri ile bağ nasıl kurulacağını,
• Bilimsel değerlendirme raporlarının zorunlu olup olmadığını
düzenlememektedir.
Bu nedenle “şeffaflık ve denetlenebilirlik” ilkelerine aykırılık doğmaktadır.
2. İtiraz ve yeniden değerlendirme mekanizması yok
Kurul kararlarına karşı:
• İdari başvuru yolu,
• Kurul içi itiraz,
• Yeni veriyle yeniden değerlendirme mekanizması
düzenlenmemiştir.
Bu durum idarenin kendi kararını değerlendirme yükümlülüğüne aykırıdır.
VI. Çevre Hukuku Bakımından Eleştiriler
1. ÇED sürecinin etkisizleştirilmesi riski
“Üstün kamu yararı” gerekçesiyle çevresel engelleri kaldırma imkânı verilmiş ancak:
• ÇED raporlarının bağlayıcılığı,
• Uzman heyet görüşlerinin zorunluluğu,
• Ekosistem temelli karar alma yükümlülüğü
gibi çevre hukukunun çekirdek güvenceleri yönetmelikle zayıflatılmaktadır.
2. Anayasa m. 56’ya aykırılık
AYM, çevre hakkına müdahalelerde:
• Meşru amaç
• Elverişlilik
• Gereklilik
• Ölçülülük
testini şart koşar.Yönetmelik bu testleri karşılayacak kurumsal yapıyı kurmamaktadır.
VII. Yargısal Denetim Bakımından Eleştiriler
1. Birden çok bakanın imzasıyla alınan kararların yargı denetimi zorlaşabilir
Kurul kararının “kollektif siyasi karar” niteliği:
• Yetki işlemi mi?
• Bir idarenin işlemi mi?
• Bakanlık işlemi mi?
sorularını karmaşık hale getiriyor.
Bu durum, yürütmenin yargısal denetimden kaçınması riskini doğurur.
2. Yürütmeyi durdurma koşullarının ağırlaşması
Kurul kararları kamu yararı-nitelikli olduğu için yargı mercileri, özellikle “üstün kamu yararı kararı” karşısında yürütmeyi durdurmayı daha zor değerlendirebilir.
VIII. Sonuç: Yönetmeliğin Genel Hukuki Sorunu
Bu yönetmelik:
Kanundaki boşluğu doldurmak yerine, yeni ve bağımsız bir izin rejimi yaratmaktadır.
Teknik bir konuyu merkezi ve politik bir üst kurula bağlamaktadır. “Üstün kamu yararı” kavramını belirsiz ve yargısal denetime kapalı hale getirmektedir. Çevre hakkı ve idari usul ilkeleri açısından açık ölçüsüzlük sorunları doğurmaktadır.
