18.05.2017 tarihinde Maden Kanunu’nda yapılan değişiklik 7020 sayılı kanunla 27 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Öncelikli olarak , Maden Kanunu’n da ki iki kavramın açıklanmasına ihtiyaç vardır.Bu iki kavramdan ilki Havza Madenciliğidir.Kavram Maden Kanunu’nda şu şekilde düzenlenmiştir:
Havza madenciliği
3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.
Sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilidir.
Maden Kanunu 47 “Bakanlık tarafından, ruhsat müracaatlarına kapatılan alanlar ile havza ve kuşak madenciliğini geliştirmek ve jeolojik yapıyı aydınlatmak için herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlarda, Bakanlıkça da gerekli görüldüğü takdirde Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne arama faaliyeti yaptırılmak gayesiyle ruhsat verilir. İşletilebilecek maden varlığının belirlenmesi halinde, bu alanlardan ruhsat müracaatına kapatılan alanlardaki madenlerin işletilmesi için Bakanlar Kurulu kararı, diğer alanlar için ise bu madde ve 30 uncu madde hükümlerine göre Genel Müdürlük tarafından ihale edilir.”
Maden Kanunu 30:”Havza madenciliğini geliştirmek ve jeolojik yapıyı aydınlatmak amacıyla yeni oluşturulan alanlar ile herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş sahalar, alan sınırlamasına bakılmaksızın birleştirilerek ihale edilebilir. Bu şekilde ihale edilen sahaların ruhsatlandırılmasında 16 ncı maddedeki alan sınırlaması aranmaz.”
Yukarda ki düzenlemlerle havza madenciliğinden bahsedilmekte ve gerekli düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir.
Maden Bölgesi ise ,18.05.2017 tarihinde yapılan değişiklikle Maden Kanun’ unumuza girmiştir.
29 MADDE ye ilave edilen ilk değişiklik:
“Birbirine bitişik veya yakın maden sahalarında, yapılan üretimin çevresel etkileri, şehirleşme, işletme güvenliği, rezervin verimli işletilmesi ve benzeri sebeplerden dolayı yapılacak proje ve planlama çerçevesinde Genel Müdürlüğün teklifi ve Bakan onayı ile maden bölgesi ilan edilebilir. Maden bölgesindeki ruhsatların bir veya birden fazla ruhsatta birleştirilmesi Genel Müdürlükçe yapılır.” Şeklindedir.
Havza madenciliği ile Maden bölgesi ilan edilmesi arasındaki temel fark ,havza madenciliğinin yapılabilmesine bakanlar kurulu karar vermekte iken, Maden Bölgesi ilanına ise MİGEM’in teklifi ile Bakan onayı yeterli olmaktadır.
Öncelikli olarak her iki kavram,havza madenciliği ve maden bölgesi tanımına maden kanunda tesadüf edilmemiştir.Ancak ,Maden Bölgesi, düzenlemede sayılan gerekçelere dayanılarak,birden çok maden ruhsatına bağlı maden kaynağının,bir veya birden fazla ruhsata bağlanması anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle ,ekonomik bütünlük arzeden tek bir maden kaynağının, mevcut birden fazla ruhsata tabi olmasının sakıncaları nedeniyle bir veya birden fazla ruhsata bağlanarak ,kaynak üzerinde ki hak sahiplerinin azaltılması hedeflendiği anlaşılmaktadır. Yapılan değişiklikle de , bunun nasıl yapılacağı düzenlenmektedir.
Yürürlükte olan kanunda ruhsat birleştirme ile ilgili düzenleme şu şekilde idi:
İlk müracaat ve ruhsatlandırma (3)
Madde 16
“…Ruhsatlar hak sahiplerinin işletme ruhsat taban bedeli ile müracaatta bulunmaları hâlinde birleştirilebilir. Birleştirme sonucunda ortaya çıkan alan, bu maddede belirtilen alan sınırlamasını geçemez. Ancak işletme ruhsatı safhasında görünür maden rezervinin mücavir ruhsat alanlarında bir bütünlük teşkil etmesi, ortak işletme yapılmasının zorunlu veya üretimin entegre tesisi beslemeye yönelik olması hâlinde bu alan kısıtlaması aranmaz. Mevcut işletme ruhsat alanında uygun ve yeterli yer bulunamaması hâlinde zorunlu tesis ve altyapı tesisleri için bitişik alandaki ruhsat sahası ile safhasına bakılmaksızın ve alan sınırlaması aranmaksızın birleştirme yapılarak işletme ruhsatı düzenlenir. I. ve II. Grup ruhsatlar, birleştirme sonucunda alan sınırlamasını geçemez.”
Yukarda ki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, ruhsat birleştirme mevcut kanunda zaten vardı ve hak sahiplerinin iradesine bağlı düzenleme yapılmıştı. Oysa yeni düzenleme ile hak sahiplerinin (ruhsat sahiplerinin) iradesi aksi yönde olsa da bakan oluru ile birleştirme düzenlenmektedir.
Yapılan yeni düzenleme de, birleştirilecek ruhsatların “Birbirine bitişik veya yakın maden sahalarında” uygulanacağı ifade edilmektedir.Birbirine bitişik ifadesi yeteri kadar açık ve tartışma götürmeyecek netlikte iken, “yakın maden sahaları”nın aynı netlikte olmadığı ve farklı yorumlanabileceğini söylemek zor değildir. Yakın maden sahalarından ne anlaşılması gerektiği bilinmediği için, idareye verilen yetkinin sınırlarını da tesbit etmek mümkün olmamaktadır. Burada sözü edilen yetki belirsizdir.
Yapılan düzenleme de Maden Bölgesi ilanı için sayılan gerekçeler “yapılan üretimin çevresel etkileri, şehirleşme, işletme güvenliği, rezervin verimli işletilmesi ve benzeri sebeplerden “ şeklinde sayılmaktadır. Yine burda da “benzeri sebepler” açıklanmamış veya neyin benzeri olacağına da atıf yapılmamıştır. Bu nedenle benzeri sebepler düzenlemesine uygun olarak her türlü gerekçe ,maden bölgesi ilanı için yeterli olabilecektir. Burada da idarenin yetkisi belirsizdir ve sınırsız kullanılmaya adaydır.
Ayrıca maden bölgesi ilanına esas gerekçeler çevre,şehircilik,işletme güvenliği konularında farklı bakanlıkların görev alanına girer. Farklı Bakanlıkların görev alanına giren konularda, tek başına Enerji Bakanı’nın oluruna bırakılması yetki kargaşası doğurur. İdarenin hiyerarşisi ve ihtisaslaşması niteliğine aykırıdır.
Benzer şekilde, anılan gerekçelerde sayılan hususlar farklı Bakanlıklar’ca ve sayısını bilemediğimiz çok mevzuatla zaten düzenlenmiştir. “Üretimin çevresel etkileri, gerek Maden Kanunu’nun 7 maddesinde,gerekse Çevre Kanunu’nda düzenlenmiş ve denetlenmektedir.. Şehirleşme ile ilgili düzenleme yine Maden Kanunu 7 .maddesinde, İmar Kanununda ve Belediye Kanunu nda düzenlenmiştir.İşletme güvenliği, SGK ve Çalışma Bakanlığı’nca mevcut düzenlemelere göre denetlenmektedir,Rezervin verimli işletilmesi ,Enerji Bakanlığı ve MİGEM’ce denetlenmektedir. Dolayısıyla kanunun sebepleri arasında sayılan konularda zaten oldukça fazla düzenleme vardır , denetim unsurları bellidir ve denetimler bu düzenlemelere göre yapılmaktadır. Bundan başka Başbakanlık genelgesi ile de izinler için Başbakanlığın oluru gerekmektedir.Bu nedenle ayrıca Başbakanlıkca denetlenmektedir.
Tüm bu nedenlerle tüm bu mevzuat ve denetimleri yok sayıp, aynı gerekçelerle Maden Bölgesi ilanı hukuka uygun düzenleme olmayacaktır. Başka bir deyişle anılan sebeplerle, Maden Bölgesi ilanı gerekçesizdir,yukarda sayılan tüm mevzuata ve hukuka aykırı olacaktır.Maden Bölgesi ilanı için başka sebepler ileri sürülmesi gerekir.
Maden bölgesi ilanı için öncelikli olarak MİGEM tarafından proje ve planlama yaptırılacağı ifade edilmiş ise de , TBMM’nin Madencilik Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nda Migem le ilgili olarak:
“MİGEM mevcut hâliyle ruhsat veren, kontrol-denetim yapan, uzman personel sayısının yetersizliği, Kuruluş Kanunu’ndan ve kurumsallaşamamasından kaynaklanan nedenler ile çoğunlukla evrak ve dosya bazında hareket eden bir Genel Müdürlük görüntüsüne bürünmüştür. … MİGEM personeli, mevcut uygulamaya göre; ruhsatlandırma, izleme, inceleme, raporlama yapan, aktif olarak mahallinde denetim görevi icra edip kanuna bağlı olarak cezai yaptırım uygulayan bir denetim elemanı görüntüsündedir. ..Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye geneline yayılmış yaklaşık 45 bin adet maden ruhsatlı (yaklaşık 12 bin işletme ruhsatlı) sahanın denetim hizmetlerini yürütmektedir. Her hafta en az 35-40 heyet denetime gönderilmekte olup personel sayısının yetersizliğine rağmen yılda ortalama 5 bin maden sahası denetlenmektedir. “ denmektedir. Bu nedenle mevcut hali ile MİGEM’in maden bölgesi ilanı ile ilgili proje ve planlama yapacak kadrosu ve ihtisas sahibi elemanı olmadığı anlaşılmaktadır.
Oysa ülkemizde 16 adet Maden Mühendisliği eğitimi veren Üniversite bulunmaktadır. Ayrıca bu üniversitelerde 76 profesör 36 doçent,80 yardımcı doçent ve 130 araştırma görevlisi bulunmaktadır. Bundan başka maden konusunda ihtisaslaşmış MTA kurumu da mevcuttur.
Bu nedenle MİGEM tarafından yapılacak olan çalışmanın başarısızlığa uğrayacağı açıktır, ilgili kurumlara yaptırılması gerekir.
Değişiklik de ayrıca, “…Maden bölgesindeki ruhsatların bir veya birden fazla ruhsatta birleştirilmesi” nden söz edilmektedir. Burada da “birden fazla” tanımlaması ucu açık bir yetkilendirmedir.Birden fazla deyimi sonsuza kadar gider. Kanunun amacı zaten birleştirme olmasına rağmen birden fazla ruhsatta birleştirme kanunu amacıdan saptırır. İdarenin keyfi kullanımına açık hale getirir.
Kanunda ki değişiklik , ruhsatların birleştirmesini konu edinmiş, Maden Kanunu’nda yer alan maden grupları arasında ayırım yapmamıştır. Başka bir deyişle maden kanununda sayılan aynı grup madenlerin birleştirilmesi değil ,her tür maden ruhsatı bir veya birden fazla ruhsatta birleştirilebilecek veya farklı grupta yer alan madenler için de maden bölgesi ilan edilebilecektir. Bu durum Maden Kanunu’nun özünü teşkil eden maden tanımına ve madenle ilgili sınıflandırmaların etkisizliğine yol açacaktır. Maden Kanununda madenler gruplara ayrılarak, her grup için farklı düzenlemeler içermektedir.Oysa maden bölgesi ilanında bu grupların hiçbir önemi kalmayacaktır. Her tür ruhsat birleştirilebilecektir.Bu nedenle de Maden Kanunu’nun özüne aykırıdır.
Oysa maden ruhsatları idare hukukunda şartlı idari işlemlerdir. İşletme projeleri ruhsatların ayrılmaz parçalarıdır.Ruhsatın şartı,işletme projelerine uygun çalışma yapmaktır.Her madencilik projesi kendi başına özgün nitelikler taşır. Bölge ilanı ile bu projelerde yok sayılacaktır.
Değişikliğin başka bir sakıncası ise, mevcut çok sayıda maden işletmesi yerine ,bir veya birden fazla maden işletmesi ne dönüşmesi olacaktır.. Dolayısıyla madencilik işletmesi sayısı azalırken ,birleşen madencilik şirketinin hacmi büyüyecektir.
Bu durumda , küçük ve orta boy madencilik şirketleri yok olacaktır. Rödovans sözleşmeleri yasaklandığı içinde birleştirilen maden şirketlerinin, birleşen maden şirketlerinde çalışması mümkün olmayacaktır. Bu durumda istihdam azalacak, emek yoğun işletme yerine sermaye yoğun niteliğe bürünecek, maden makineleri ithalatı artacaktır.
Birleştirilen maden ruhsat sahibi madencilerin, kazanılmış hakları ile ilgili tazminat ise sadece yatırım giderleri ile sınırlandırılmıştır. Yatırım giderleri, kapanan şirketlerin zararının, sadece çok ufak bir kısmıdır.Tazminata esas zararlar tam olarak ödenmeyecek ve ilan edilen her maden bölgesinde, konu ile ilgili hukuki uyuşmazlıklar çığ gibi büyüyecektir.
Mevcut değişiklik, birleşen ruhsatlar lehine tekel hakkı doğuracaktır.Değişiklik öncesi bir çok maden işletmesi tarafından üretilen madenlerle ilgili arz ve talep dengesi oluşmuş ve rekabet koşulları varken, değişiklikten sonra aynı ürünler bir veya birkaç maden şirketi tarafından üretilecek, arz talep dengesi bozulacak ve bu ürünler serbest rekabet değil,tekel fiyatı ile piyasaya sürülecektir. Bundan etkilenen diğer sektörlerde de maliyet artışı olacak, enflasyonu körüklenecektir.Özellikle de inşaat firmaları bu durumdan en çok etkilenenler olacaktır.
Değişiklik yeni maden sahalarını üretime sokmayacaktır,atıl kapasiteyi canlandıracak hükümler içermemektedir,maden aramalarını teşvik edecek hükümler yoktur. Mevcut üretimleri artıracak hükümlere tesadüf edilmemiştir. Bu değişikle maden sektörü büyütmeyecektir.
Bu değişiklik maden sektörünü büyütmeyeceği gibi sadece yeniden paylaşımı öngörmektedir. Mevcut ruhsat sahiplerini birleşmeye zorlama (fiilen mümkün değil) olmaz ise ruhsat iptali ve yeniden ihale ve ihalesiz olarak ruhsat sahipliğinin el değiştirmesi niteliğindedir.Bir başka deyişle, mevcut ruhsatların iptali ile yeni ruhsat sahiplerine tevdi edilmesidir. Ruhsatların idare eliyle el değiştirmesini sağlayacaktır. Ruhsat hakları birilerinden alınıp,başka birilerine veriilecektir.
Mevcut değişiklik, ekonomik bağımsızlığı sağlayacak herhangi bir değişiklik yapmadığı gibi ,maden makinelerinde ithalatı artıracağı için ekonomik bağımsızlığımızı da zayıflatacaktır.
Oysa Havza Madenciliği, 1940 yılında yapılan düzenleme (Kanun numarası 3867) ile halen yürürlüktedir.Üzerinde de hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Bütün siyasi rüzgarların bile değiştirmeye gücü yetmediği bir düzenlemedir. Denenmiş,sınanmış bir düzenleme olması, sonuçları itibarı ile tek bir eleştiri almayan kanun örnek alınarak, mevcut maden bölgesi yerine havza madenciliğine geçiş sağlanmalı ve birleştirilen ruhsatlar devlet eliyle işletilmelidir.