3213 Sayılı Maden Kanunu

Kanun Numarası: 3213

Kabul Tarihi: 4/6/1985

Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih : 15/6/1985 Sayı : 18785

Yayımlandığı Düstur: Tertip : 5 Cilt : 24 Sayfa : 446

Amaç:

Madde 1 –

Bu Kanun madenlerin milli menfaatlere uygun olarak aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler.[1]

Madenler:[2]

Madde 2 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/1 md.)

Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna göre madendir.

Madenler aşağıda sıralanan gruplara göre ruhsatlandırılır:

  • I. Grup madenler
    • a) İnşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl.
    • b) Tuğla-kiremit kili, Çimento kili, Marn, Puzolanik kayaç (Tras) ile çimento ve seramik sanayilerinde kullanılan ve diğer gruplarda yer almayan kayaçlar.
  • II. (Değişik: 10/6/2010-5995/1 md.) Grup madenler
    • a) (Değişik: 4/2/2015-6592/1 md.) Kalsit, Dolomit, Kalker, Granit, Andezit, Bazalt gibi kayaçlardan agrega, hazır beton ve asfalt yapılarak kullanılan kayaçlar.
    • b) Mermer, Traverten, Granit, Andezit, Bazalt gibi blok olarak üretilen taşlar ile dekoratif amaçla kullanılan doğal taşlar.
    • c) (Ek: 4/2/2015-6592/1 md.) Kalsit, Dolomit, Kalker, Granit, Andezit, Bazalt gibi kayaçlardan entegre çimento, kireç ve kalsit öğütme tesisinde kullanılan kayaçlar.
  • III. Grup madenlerDeniz, göl, kaynak suyundan elde edilecek eriyik halde bulunan tuzlar, karbondioksit (CO2) gazı (jeotermal, doğal gaz ve petrollü alanlar hariç) Hidrojen Sülfür (7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümleri mahfuz kalmak kaydıyla).
  • IV. Grup madenler
    • a) Kaolen, Dikit, Nakrit, Halloysit, Endellit, Anaksit, Bentonit, Montmorillonit, Baydilit, Nontronit, Saponit, Hektorit, İllit, Vermikülit, Allofan, İmalogit, Klorit, Sepiyolit, Paligorskit (Atapuljit), Loglinit ve bunların karışımı killer, Refrakter killer, Jips, Anhidrit, Alünit (Şap), Halit, Sodyum, Potasyum, Lityum, Kalsiyum, Magnezyum, Klor, Nitrat, İyot, Flor, Brom ve diğer tuzlar, Bor tuzları (Kolemanit, Uleksit, Borasit, Tinkal, Pandermit veya bünyesinde en az %10 B2O3 içeren diğer Bor mineralleri), Stronsiyum tuzları (Selestin, Stronsiyanit), Barit, Vollastonit, Talk, Steattit, Pirofillit, Diatomit, Olivin, Dunit, Sillimanit, Andaluzit, Dumortiorit, Disten (Kyanit), Fosfat, Apatit, Asbest (Amyant), Manyezit, Huntit, Tabiî Soda mineralleri (Trona, Nakolit, Davsonit), Zeolit, Pomza, Pekştayn, Perlit, Obsidyen, Grafit, Kükürt, Flüorit, Kriyolit, Zımpara Taşı, Korundum, Diyasporit, Kuvars, Kuvarsit ve bileşiminde en az %80 SiO2 ihtiva eden Kuvars kumu, Feldispat (Feldispat ve Feldispatoid grubu mineraller), Mika (Biyotit, Muskovit, Serisit, Lepidolit, Flogopit), Nefelinli Siyenit, Kalsedon (Sileks, Çört).
    • b) Turba, Linyit, Taşkömürü, (…)[3] Antrasit, Asfaltit, Bitümlü Şist, Bitümlü Şeyl, (…)2 Kokolit ve Sapropel (Petrol Kanunu hükümleri mahfuz kalmak kaydıyla).
    • c) Altın, Gümüş, Platin, Bakır, Kurşun, Çinko, Demir, Pirit, Manganez, Krom, Civa, Antimuan, Kalay, Vanadyum, Arsenik, Molibden, Tungsten (Volframit, Şelit), Kobalt, Nikel, Kadmiyum, Bizmut, Titan (İlmenit, Rutil), Alüminyum (Boksit, Gipsit, Böhmit), Nadir toprak elementleri (Seryum Grubu, Yitriyum Grubu) ve Nadir toprak mineralleri (Bastnazit, Monazit, Ksenotim, Serit, Oyksenit, Samarskit, Fergusonit), Sezyum, Rubidyum, Berilyum, İndiyum, Galyum, Talyum, Zirkonyum, Hafniyum, Germanyum, Niobyum, Tantalyum, Selenyum, Telluryum, Renyum.[4]
    • ç) (Ek: 4/2/2015-6592/1 md.) Uranyum, Toryum, Radyum gibi elementleri içeren radyoaktif mineraller ve diğer radyoaktif maddeler.
  • V. Grup madenlerElmas, Safir, Yakut, Beril, Zümrüt, Morganit, Akuvamarin, Heliodor, Aleksandirit, Agat, Oniks, Sardoniks, Jasp, Karnolin, Heliotrop, Kantaşı, Krizopras, Opal (İrize Opal, Kırmızı Opal, Siyah Opal, Ağaç Opal), Kuvars kristalleri (Ametist, Sitrin, Neceftaşı (Dağ kristali), Dumanlı Kuvars, Kedigözü, Avanturin, Venüstaşı, Gül Kuvars), Turmalin (Rubellit, Vardelit, İndigolit), Topaz, Aytaşı, Turkuaz (Firuze), Spodümen, Kehribar, Lazurit (Lapislazuli), Oltutaşı, Diopsit, Amozonit, Lületaşı, Labrodorit, Epidot (Zeosit, Tanzonit), Spinel, Jadeit, Yeşim veya Jad, Rodonit, Rodokrozit, Granat Minarelleri (Spesartin, Grosüllar Hessanit, Dermontoit, Uvarovit, Pirop, Almandin), Diaspor Kristalleri, Kemererit.
  • VI. (Ek: 10/6/2010-5995/1 md.; Mülga: 4/2/2015-6592/1 md.)

Bu gruplarda yer alan madenlerin özellikleri ile bu maddede yer almayan bir madenin grubunun tespitine ait esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Bu Kanuna göre verilen ruhsatlar başka amaçla kullanılmaz.

Tanımlar :

Madde 3 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/2 md.)

Kanunda geçen deyimler aşağıda açıklanmıştır:

Bakanlık : Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı.

Genel Müdürlük: (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü.

Takaddüm Hakkı: Maden hakkı için ilk müracaat edene tanınan öncelik.

Ruhsat Hukuku : Ruhsat sahiplerinin ruhsattan doğan hak ve yükümlülükleri.

Buluculuk : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Herhangi bir ruhsat döneminde bir kaynak veya rezervin ulusal maden kaynak ve rezerv raporlama koduna göre hazırlanmış rapor sonucunda ortaya çıkartılması.

Arama Ruhsatı : Belirli bir alanda maden arama faaliyetlerinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesi.

İşletme Ruhsatı : İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi.

İşletme İzni : Bir madenin işletmeye alınabilmesi için izin.

Ruhsat: (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Madenlerin aranması ve işletilmesi için yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Genel Müdürlükçe verilen belge.

Beyan : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) İlgililerin resmi kuruluşlara herhangi bir durumu belirlemek veya açıklamak maksadı ile yazılı ve/veya elektronik ortamda vermiş oldukları belge.

Maden Sicili : Tüm madencilik faaliyetleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği yer.

Pasa : Mevcut ekonomik ve teknik şartlara göre işletilmesi mümkün olmayan, ancak işletme gereği istihsal edilen cevher.

Prospeksiyon : Madencilik arama faaliyetlerine mesnet teşkil edecek ön bilgilerin toplanması işi.

Görünür Rezerv : (Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Kaynağın üç boyutu ile belirlenmiş olan ve bu boyutlar içerisinde sürekliliği konusunda en az risk taşıyan, jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, hukuki, çevresel, sosyal, mali etkenlerin altında ve günün şartlarında işletilebilir kısmı.

Ekonomik Cevher : (Mülga: 4/2/2015-6592/2 md.)

Kamulaştırma : İşletme ruhsat süresi boyunca ruhsat alanında kalan özel mülkiyet arazilerine madencilik faaliyeti için alınan kamulaştırma kararı.

Nezaret : İşletmelerin tekniğine ve emniyet nizamnamelerine uygun olarak yürütülmesinin kontrolü.

Nezaretçi : İşletmelerin teknik ve emniyet yönünden nezaretini yapan sorumlu ve yetkili maden mühendisi.

Taksir : Ruhsat alanlarının bu Kanun gereğince küçültülmesi.

Münfesih : (Mülga:14/2/2019-7164/5 md.)

Faaliyet Raporu : (Mülga: 4/2/2015-6592/2 md.)

Teknik Belge : Maden arama ve işletme faaliyetleri ile Kanunda belirtilen diğer işler için ilgili mühendis ve diğer teknik elemanlar tarafından hazırlanan imalât haritası, jeolojik, jeofizik, hidrojeolojik etüt, harita, kesitler, raporlar ve bunun gibi teknik içerikli belge.

Satış Bilgi Formu : (Mülga: 4/2/2015-6592/2 md.)

Faaliyet Bilgi Formu : (Mülga: 4/2/2015-6592/2 md.)

Arama Faaliyet Raporu : Ruhsat sahalarında yürütülen arama faaliyetleri ile ilgili Genel Müdürlüğe verilmesi gereken belge.

İmalât Haritası : İşletmelerde üretim yapılan yerleri, miktarları ve yapılış şeklini gösterir ölçekli beyan niteliğinde harita.

Proje : (Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Yer kabuğundaki maden kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut bir potansiyel talebini karşılamak üzere mal ve cevher üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde rapor.

Kantar Fişi : Cevher nakillerinde cevherin ağırlığını gösterir tartı makbuzu.

Sevk Fişi : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan taşıma irsaliyelerindeki bilgileri ihtiva eden beyan niteliğinde belge.

İhtisaslaşmış Devlet Kuruluşu : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Madencilik faaliyetleri ile ilgili konularda ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları.

Maden Hakları : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Madenlerin aranması, bulunması, görünür rezervinin geliştirilmesi ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddî imkânlar.

Teminat : (Mülga: 4/2/2015-6592/2 md.)

Devlet Hakkı : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Maden istihracı ile sağlanacak gelirden Devlet payına düşen ve ödeme yükümlülüğü ruhsat sahibine ait olan kısım.

Kritik Cevher Stokları : Ekonominin buhranlı dönemleri geçiştirebilmesi için gerekli ekonomik büyüklükteki cevher stokları.

Mücbir Sebep : Sel, yangın, deprem, grizu patlaması, çökme, heyelan ve benzeri haller.

Beklenmeyen Haller : Tenör, jeoloji, pazarlama, ulaştırma ve alt yapı şartlarındaki beklenmeyen değişiklikler ile ilgili mevzuat gereğince diğer kurumlardan alınması gereken izinlerin alınamaması durumları.

Altyapı Tesisi: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Madencilik faaliyetleri için zorunlu ve temdit dahil ruhsat süresi ile sınırlı olan yol, su, haberleşme, enerji nakil hattı, madencilik faaliyetleri kapsamında ihtiyaç duyulan elektrik enerjisini karşılamak üzere kurulan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız enerji üretim tesisleri, bant konveyör, havai hat, kuyu tesisleri, şantiye binası, yemekhane, atölye, kantar tesisleri, maden stok alanı, pasa döküm alanı, atık barajı, trafo, patlayıcı madde ve müştemilatı deposu gibi geçici yapı ve binaları.[5]

Geçici Tesisler: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Maden ruhsatının süresine bağlı olarak yapılan tesis ve altyapı tesisleri.

Kurul: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) (Mülga:14/2/2019-7164/5 md.)

Tesis: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Madencilik faaliyetleri için zorunlu olan her türlü kırma, eleme, öğütme, kesme ve sayalama tesisleri ile işleme tesisi kapsamında asfalt üretim, hazır beton, yapı elemanı tesisleri, sallantılı masa, jig, konsantratör, flotasyon, liç, kalsinasyon, bioksidasyon ve benzeri cevher hazırlama ve zenginleştirme tesisleri, karıştırma, depolama, stoklama, atık kazanma ve atık bertaraf tesisleri gibi geçici üniteleri.

Maden Arama Projesi: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Arama ruhsat sahasında bir termin planı dahilinde, ekonomik olarak işletilebilecek bir maden yatağı bulabilmek için arama süresi boyunca yapılacak olan arama faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesine yönelik yatırım bilgilerini ve mali yeterliliği içeren projeyi.

Ön İnceleme Raporu: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Hedef sahayı seçmenin gerekçeleri, nedenleri ve aranacak maden/madenlerin belirtildiği; mevcut bilgiler doğrultusunda hazırlanmış yorum ve değerlendirmeleri içeren raporunu.

Ön Arama Faaliyet Raporu: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.; Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Ön arama döneminde maden arama projesinde belirtilen madene yönelik elde edilen veriler doğrultusunda tenör/kalite tahminini içeren kaynak raporu.

Genel Arama Faaliyet Raporu: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.; Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Genel arama döneminde madene yönelik maden arama projesinde belirtilen yöntem ve uygulamalar ile detay arama dönemine ilişkin öngörülen sondaj, yarma, kuyu, galeri gibi arama faaliyetlerine ait bilgileri içeren kaynak raporu.

Detay Arama Faaliyet Raporu: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.; Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Detay arama döneminde madene yönelik maden arama projesinde belirtilen yöntem ve uygulamalar ile sondaj, yarma, kuyu, galeri gibi arama faaliyetlerine ilişkin bilgileri ve diğer belgeleri kapsayan kaynak raporu.

Kaynak: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.; Değişik: 4/2/2015-6592/2 md.) Yerkabuğunda veya derinliklerinde; biçim, nitelik ve nicelik olarak muhtemel ekonomik beklentileri karşılayacak katı, sıvı ve gaz birikimleri.

Oda Sicil Belgesi: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) Mühendislerin odaya üyeliklerinin devam ettiğine dair yılda bir kez alınan belgeyi.

Muhammen Bedel: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedeli.

İşletme Faaliyet Raporu: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.)Yıllık işletme faaliyetine ilişkin üretim, satış tutarı ve miktarı, stok ve bunun gibi bilgiler ile toplam gelir ve tahakkuk eden Devlet hakkı gibi mali durumu gösteren ve şekli yönetmelikle belirlenen belge.

Rezerv: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) Kaynağın, boyutları ve tenörü/kalitesi belirlenmiş ve günün şartlarında ekonomik olarak üretilebilir ve işlenebilir kısmı.

Muhtemel Rezerv: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) Sürekliliği görünür rezervde olduğu kadar tarif edilemeyen, ekonomik işletilebilirliği jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, hukuki, çevresel, sosyal ve mali etkenler ile ilgili belirsizlikler içeren cevher miktarı.

Ruhsat Bedeli: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Taban bedelinin, ruhsatın yürürlükte kaldığı takvim yılı sayısı, maden grubu, cinsi ve alan büyüklüklerine göre belirlenen katsayılarla çarpılarak ekli (1) ve (2) sayılı tablolarda gösterildiği şekilde hesaplanarak her yıl ocak ayının sonuna kadar; arama ruhsatlarında tamamı Genel Müdürlüğün bütçesine ve işletme ruhsatlarında ise %30’u çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere teminat olarak, %20’si Genel Müdürlüğün bütçesine, %50’si ise genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına yatırılması gereken tutar.

Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili ve bunlardan sorumlu olan, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler.

Fizibilite Dönemi: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) Detay arama faaliyetleri sonunda belirlenen maden kaynağının ekonomik değer olarak işletilebilirliğini göstermek amacıyla yapılacak çalışmaların gerçekleştiği dönemi.

Fizibilite Raporu: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) Bir cevher kaynağının ekonomik olarak işletilebilirliğini göstermek amacıyla jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, yasal, çevresel, sosyal ve mali etkenlerin önerilen maden projesinde yeterli ayrıntıda incelendiği kapsamlı raporu.

İşletme Projesi Uygulama Raporu: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) Üretim faaliyetine geçilinceye kadar işletme projesinin uygulanmasına ilişkin olarak yönetmelikte belirtilen süre ve esaslar kapsamında Genel Müdürlüğe sunulması gereken rapor.

Daimi Nezaretçi: (Ek: 4/2/2015-6592/2 md.) İşletmede daimi olarak istihdam edilen maden mühendisini.

Maden İşletme Faaliyetleri: (Ek:14/2/2019-7164/5 md.) Üretime yönelik hazırlık çalışmaları ve üretim için yapılan faaliyetler.

Madencilik Faaliyetleri: (Ek:14/2/2019-7164/5 md.) Madenlerin aranması, üretime yönelik hazırlık çalışmaları, üretilmesi, sevkiyatı, cevher hazırlama ve zenginleştirme, atıkların bertarafı, ruhsat sahasındaki stoklama/depolama işlemleri, maden işletmelerinin kapatılması ve çevre ile uyumlu hale getirilmesi ile ilgili tüm faaliyetler ve bu faaliyetlere yönelik geçici tesislerin yapılması.

Görünür Rezerv Geliştirme Hakkı: (Ek:14/2/2019-7164/5 md.) Ruhsat sahibi ile veya ihalelik sahalara ilişkin Genel Müdürlük ile gerçek/tüzel kişiler ve/veya kamu kurum ve kuruluşları arasında yapılan sözleşme kapsamında, Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama koduna göre hazırlanmış rapor ile belirlenen görünür rezervden, bu görünür rezervi ortaya çıkaran gerçek/tüzel kişiler ve/veya kamu kurum ve kuruluşlarının aldığı pay.

Teknik Eleman: (Ek:14/2/2019-7164/5 md.) İşletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak, Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında istihdam edilen maden, jeoloji, jeofizik mühendisleri ve ihtiyaç hâlinde harita mühendisleri ile diğer mühendisler.

Devletin hüküm ve tasarrufu:

Madde 4 –

Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.

Hakların bölünmezliği, devir ve intikali:

Madde 5 –

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/6 md.) Madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat (takaddüm), arama ruhsatı, buluculuk, görünür rezerv geliştirme ve işletme ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez. Her biri bir bütün hâlinde muameleye tabi tutulur.

(Değişik fıkra: 4/2/2015-6592/3 md.) Maden ruhsatları, görünür rezerv geliştirme hakkı ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir.[6]

Durum maden siciline şerh edilir. Devir muamelesi maden siciline şerh edilmesi ile tamam olur.

Maden hak ve vecibeleri miras yolu ile intikal eder. Bu hak ve vecibeler, bütün mirasçıların vekaletini havi bir vekaletname ile 6 ncı maddede belirtilen niteliklere sahip mirasçılardan birine veya üçüncü bir şahsa devredilir. Mirasçıların ittifak edememeleri halinde mirasçılardan birinin müracaatı ile mahkeme mirasçılardan bu hakkın en ehil olana tahsisine veya bu da mümkün olmazsa ruhsatın satılmasına karar verir. Mahkeme bu hususu basit muhakeme usulü ile halleder. Eger dava söz konusu değil ise 6 ay içerisinde intikal işlemleri tamamlanmayan ruhsatlar fesh edilir. (Mülga son cümle: 4/2/2015-6592/3 md.)(…)

(Ek fıkra: 4/2/2015-6592/3 md.) Devir ve intikal işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Madenler üzerindeki hakların devir ve intikali bu Kanun ve yönetmelikte gösterilen hükümlerin tatbikini geciktirmez.

Maden hakkı:

Madde 6 –

Maden hakları, medeni hakları kullanmaya ehil T.C. vatandaşlarına, (…)[7] Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzelkişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulunan kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum, kuruluş ve idarelerine verilir.

Maden hakları gerçek veya tüzel tek kişi adına verilir.

Devlet memurları, diğer kamu görevlileri, Genel Müdürlüğün merkez ve taşra teşkilatında çalışan yevmiyeli ve mukaveleli personel, arama, (…)8 ve işletme ruhsatı alamaz.[8]

Maden arama veya işletme hakkını haiz iken memur olanlar memuriyete geçişlerinden itibaren 6 ay zarfında bu haklarını devretmeye mecburdurlar.

3 üncü fıkradaki yasaklamaya tabi olup miras yoluyla kendisine maden ruhsatı intikal eden mirasçı, durumundaki mani hal ortadan kalkmadığı takdirde 5 inci maddenin 4 üncü fıkrası hükmü uygulanır.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/7 md.) Buluculuk ve görünür rezerv geliştirme hakları, maden siciline bilgi amaçlı şerh edilir. 24 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükümleri kapsamında ruhsat hukukunun sona ermesi hali hariç ruhsatın devri, intikali, terki ve ruhsatın iptali, sicile şerh edilmiş buluculuk ve görünür rezerv geliştirme haklarını ortadan kaldırmaz. Genel Müdürlük, buluculuk ve görünür rezerv geliştirme haklarının tarafı değildir.

Madencilik faaliyetlerinde izinler[9]

Madde 7 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/3 md.)

(İptal birinci fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar gözönüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması hâlinde, iki ay içinde ruhsat bedeli yatırılması ve 16 ncı maddeye göre müracaatta bulunulması şartıyla ruhsat düzenlenir. Ruhsat sahasındaki bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için ruhsat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde bu alanların izin alınamayan kısımları ruhsat sahasından taksir edilerek ihale yolu ile ruhsatlandırılır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Devlet ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak yapılan geçici tesislere 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre izin verilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli izinlerin alınması zorunludur.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur. Ancak, Genel Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer kanunlara göre izne tabi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış haklar korunarak faaliyetler sürdürülür. Diğer kanunlara göre izne tabi alanlar, Genel Müdürlüğün görüşü alınarak belirlenir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kazanılmış haklar korunmak kaydıyla içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte galeri usulü patlatma yapılmaması, alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj edilmemesi şartıyla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyeceği bilimsel ve teknik olarak belirlenen maden arama ve işletme faaliyetleri ile altyapı tesislerine izin verilir. 2000 metreden sonraki koruma alanı içinde çevresel etki değerlendirmesi raporuna göre yapılması uygun bulunan maden istihracı ve her türlü tesis yapılabilir. Ancak faaliyet sırasında alıcı ortama yapılacak deşarjlarda ilgili yönetmelikte belirtilen limitlere uyulması zorunludur.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatları il özel idareleri veya yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı tarafından verilir. (Ek cümle:14/2/2019-7164/8 md.) Maden ruhsat sahalarında, maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki geçici tesisler dışındaki faaliyetler ve/veya tesisler için Bakanlığın izni olmaksızın hiçbir surette işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenemez. Bu ruhsatların verilmesi sırasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu hükümlerine göre belediyelerin tahsil ettiği işyeri açma izni harcı büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, büyükşehir belediyesi olmayan illerde il özel idaresi tarafından tahsil edilir. Bu bedelin % 50’si ruhsatın bulunduğu bölgeyle sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere, doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin Köylere Hizmet Götürme Birlikleri hesabına aktarılır. Bu alanların belediyelerin mücavir alanı içerisinde kalması durumunda tahsil edilen harcın % 50’si ilgili belediyenin hesabına aktarılır.[10]

İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında ilgili Kanun esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.[11]

Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.

(Değişik fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz. İmar planı bulunmayan alanlarda yapılan veya yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler ve bunların müştemilatı için imar planı yapılmaz. İşletme ruhsatları, tapu kayıtları ile çevre düzeni ve imar planları notuna işlenir. İmarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı, inşaat ve yapı kullanma iznine tabi değildir. Ancak, yapıların fen ve sağlık kurallarına uygun olması ve ilgili il özel idaresine veya yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığına bildirilmesi zorunludur. İmarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı niteliğindeki yapıların, ruhsat sahibi tarafından madencilik faaliyetinin sonlandırılmasını müteakip bir yıl içinde kaldırılması, bunlardan çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı alınmış olanların, çevresel etki değerlendirmesi raporunda belirtildiği şekli ile her iki alanda da yol, su, haberleşme, enerji nakil hattı, bant konveyör, havai hat ve kuyu tesislerinin ilgili idarenin onayı ve talebi doğrultusunda bedelsiz olarak kalmasına izin verilebilir. Diğerlerinin ise süresinde yerinden kaldırılması veya çevre ile uyumlu hale getirilmesi zorunludur. Ruhsat sahibinin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, çevre ve insan sağlığı bakımından sorumlulukları devam eder. Ruhsat sahibi tarafından yapılması gereken işlemler valilik veya ilgili idare tarafından yerine getirilerek yapılan masraflar 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.[12]

Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.

Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tâbi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Madencilik faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan ya da gerçek veya tüzel kişilere ait diğer yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, kamu yararı açısından yatırımların önceliği ve önemini tespit etmek üzere, ilgili Bakanlığın uygun görüşü alınarak Bakanlık tarafından verilir. Bakanlık tarafından alınan bu kararlar, kamu yararı kararı yerine geçer. Maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale geldiği alanın ruhsattan taksir edilmesine veya ruhsatın iptal edilmesine Bakanlık tarafından karar verilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Herhangi bir yatırım yapılmamış I. Grup ve II. Grup (a) bendi madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir. Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu, galeri, desandre gibi işler için yapılan yatırımların ve maden varlığının belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var ise bu alanla ilgili karar Bakanlık tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Bakanlık tarafından karar verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer yatırımlara engel teşkil etmez.[13][14]

(İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3 md.; Mülga fıkra: 2/7/2018-KHK-700/99 md.)

(Değişik fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Bakanlık tarafından verilecek kararlarda; görünür rezerv alanı ile diğer yatırımın çakışması halinde öncelikle madenin makul bir sürede üretilebilme imkanının olup olmadığı, ara ve uç ürüne yönelik madenciliğe dayalı sanayi tesislerinin hammadde ihtiyacını karşılayan ruhsatlı sahalarda, tesisin hammadde ihtiyacını karşılayacak şekilde alternatif alanların bulunup bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirme yapılır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.; Değişik: 4/2/2015-6592/4 md.) Bakanlık veya Genel Müdürlük tarafından gerekli görülmesi hâlinde hazırlatılan rapor, danışmanlık ücretleri, yapılacak tetkik ve incelemeler için gerekli yolluk, gündelik ve benzeri tüm harcamalar yatırımcı veya ruhsat sahibi tarafından karşılanır. Ayrıca Bakanlık veya Genel Müdürlük kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin veya yatırım sahibinin yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça tazmin edilir. (Ek cümle:14/2/2019-7164/8 md.) Yatırım çakışması işlemleri nedeniyle Bakanlıkça veya Genel Müdürlükçe herhangi bir sebeple ödenmek zorunda kalınan tutar, lehine karar verilen tarafa rücu edilir. Yatırım giderlerinin tespiti ve tazmin esasları Genel Müdürlük tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler için verilmiş izinler, temditler dahil ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir. Ruhsatın temdit edilmesi hâlinde madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler için verilmiş bütün izinler temdit süresi sonuna kadar hiçbir işleme gerek kalmaksızın uzatılmış sayılır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Çevresel etki değerlendirmesi ile ilgili karar, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmadan veya onüçüncü fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti hâlinde 46.579 TL tutarında idari para cezası uygulanarak bu alandaki işletme faaliyetleri durdurulur. Bu ihlalleri tespit eden kamu kurum ve kuruluşu diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına durumu bildirir. Bu ihlallerin ilk tespit tarihinden itibaren, ilk tespit dâhil üç yıl içinde üç kez yapıldığının tespiti hâlinde ise ruhsat iptal edilir.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Ruhsat sahalarında ruhsat sahipleri, madencilik faaliyetleri ve madenlerin işlenmesine yönelik faaliyetler dışında hiçbir faaliyette bulunamaz ve geçici tesisler dışında herhangi bir tesis veya alt yapı tesisi kuramaz. Ruhsat sahalarında ruhsat sahibi veya diğer gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları ancak Bakanlık tarafından uygun görülmesi hâlinde ticari veya sınai faaliyette bulunabilir.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/8 md.) Maden ruhsat sahalarında rezerv kaybına sebebiyet verilmemesi için, arazinin vasfına bakılmaksızın ruhsat sahaları hafriyat toprağı, cüruf, inşaat yıkıntı atığı ve benzeri atıklar için döküm alanı olarak kullanılamaz, maden ruhsat sahalarına kamu kurum ve kuruluşları tarafından döküm izni verilemez. Ancak maden ruhsat sahalarında rezervin bittiğinin Genel Müdürlükçe tespiti hâlinde Genel Müdürlükçe kamu kurum ve kuruluşlarına izin verilir. Rezervin bittiğinin tespit edilememesi veya rezervin varlığının tespiti hâlinde ise Genel Müdürlüğe kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan döküm izni talepleri onbeşinci fıkra kapsamında yatırım çakışması olarak değerlendirilir ve ilgili hükümlere göre sonuçlandırılır. İhalelik sahalar için de arazinin vasfına bakılmaksızın, Genel Müdürlüğün uygun görüşü alınması zorunludur. Bu fıkra hükümlerine aykırı hareket edenlere 10 uncu maddenin yedinci fıkrasında belirtilen idari para cezasının on katı tutarında idari para cezası uygulanarak bu faaliyetler durdurulur, yapılan dökümün ruhsat sahasından veya ihalelik sahadan kaldırılması için altı ay süre verilir, bu süre içerisinde kaldırılmaması hâlinde bu fıkra kapsamındaki idari para cezası iki katı olarak uygulanır. Bu işlemler valilik veya ilgili idare tarafından yerine getirilerek, yapılan masraflar 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Maden hakkının verilmeyeceği durumlar:

Madde 8 –

(Mülga: 26/5/2004 – 5177/38 md.)

Maden teşvik tedbirleri:[15][16]

Madde 9 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/4 md.)

(Değişik birinci fıkra: 10/6/2010-5995/4 md.) Madencilik faaliyetleri Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen teşviklerden yararlandırılır. Ancak hazır beton, asfalt ve yapı elemanları üretim tesisleri, imalat sanayi sektörü dışında madencilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmez.

Ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyip ek katma değer sağlayanlardan, bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için Devlet hakkının % 50’si ve IV. Grup (c) bendi madenlerden altın, gümüş ve platin için ise Devlet hakkının % 40’ı alınmaz. (Ek cümle: 29/12/2005-5446/1 md.; Değişik ikinci cümle: 4/2/2015-6592/5 md.) Bu hüküm I. Grup madenler, II. Grup (a) ve (c) bendi madenler ve mıcır ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol ve benzeri yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi için uygulanmaz.

(Mülga üçüncü fıkra: 29/12/2005-5446/1 md.)

(Ek fıkra: 28/11/2017-7061/47 md.) Bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ihale edilecek II. Grup (c) bendi ve IV. Grup maden sahaları, 47 nci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında ihtisaslaşmış Devlet kuruluşları ile bunların bağlı ortaklıklarına devredilen maden sahaları, bu kuruluşlar ve bunların bağlı ortaklıkları ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihale edilecek maden sahaları için işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak üzere, ilk on yıl süreyle 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında ağaçlandırma bedeli hariç herhangi bir bedel alınmaz.

(Ek fıkra: 28/11/2017-7061/47 md.) IV. Grup işletme izinli maden ruhsat sahalarının cinsi, rezervi, bulunduğu bölge, tenörü, istihdamı, yatırım ve ülke ihtiyaçları dikkate alınarak ara ve uç ürün üretmek şartıyla, bu ruhsatlardan işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak üzere, on yıl süreyle 6831 sayılı Kanun kapsamında ağaçlandırma bedeli hariç diğer bedellerin alınıp alınmayacağını belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(Ek fıkra: 28/11/2017-7061/47 md.) Bu maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları kapsamı dışındaki sahalardan işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak üzere ilk on yıl süreyle 6831 sayılı Kanuna göre alınan arazi izin bedelinin %50’si alınır. Alınan arazi izin bedelinde her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı nispeti artışı dışında başkaca bir artış yapılmaz.

Beyan usulü:[17]

Madde 10 –

Madencilik faaliyetlerinin bu Kanun hükümlerine göre devamı süresince teknik ve mali konularda yapılan (…)17 beyanlar ile yetkili kişilerce tanzim edilen raporlar doğru kabul edilir.

Teknik elemanlar sadece ihtisas sahibi oldukları konularda beyanda bulunabilirler ve beyanları ile sorumludurlar. Ruhsat sahipleri ise teknik konular dışındaki tüm beyanlardan sorumludurlar.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/5 md.; Mülga fıkra: 4/2/2015-6592/6 md.)

(Değişik fıkra: 26/5/2004 – 5177/5 md.) Beyanlardaki hata ve noksanlıklar, idarenin tespiti ve sorumluların uyarılmasından itibaren iki ay içerisinde düzeltilir. Bu sürede gerekli düzeltmenin yapılmaması halinde 20.000 TL idari para cezası uygulanır ve beyanlardaki hata ve noksanlıklar düzeltilinceye kadar maden üretim faaliyetleri durdurulur.[18]

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/10 md.) Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve/veya haksız surette hak iktisabına sebep olan teknik elemana ve daimi nezaretçiye 1.000 TL idari para cezası uygulanır. Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanların üç yıl içinde tekrarı hâlinde teknik elemana ve daimi nezaretçiye 5.000 TL idari para cezası uygulanarak bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu mesleki teşekküle bildirilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/5 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/10 md.) Daimi nezaretçi, atandığı ruhsat sahasındaki faaliyetleri düzenli bir şekilde denetleyerek tespit ve önerilerini daimi nezaretçi defterine haftada en az bir kez kaydetmek zorundadır. Bu süre içerisinde işletmede yeni bir durumun ve/veya işletme güvenliği açısından riskli bir durumun ortaya çıkması hâlinde bu hususu aynı gün deftere kaydetmesi zorunludur. Aksi takdirde daimi nezaretçiye 1.000 TL idari para cezası uygulanır. İkinci kez bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda daimi nezaretçiye 5.000 TL idari para cezası uygulanarak bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Daimi nezaretçi defterini, daimi nezaretçi ile ruhsat sahibi veya vekili imzalar. Defterin ibraz edilmemesi, ruhsat sahibi ya da vekili tarafından imzalanmaması veya düzenli tutulmaması hâlinde, ruhsat sahibine 31.054 TL idari para cezası verilir. Bu fıkranın ihlalinin ruhsat sahibi veya vekili tarafından aynı yıl içerisinde tekrarı hâlinde idari para cezası iki kat olarak uygulanır.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/5 md.) Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve/veya haksız surette hak iktisap eden ruhsat sahiplerine 50.000 TL idari para cezası verilir. Bu fıkranın ikinci kez ihlâli halinde bir önceki ceza katlanarak uygulanır. (Değişik cümle:14/2/2019-7164/10 md.) İlk tespit tarihinden itibaren üç yıl içinde madde hükümlerinin üç kez ihlâl edildiğinin tespiti hâlinde ruhsat iptal edilir.[19][20]

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/5 md.; İptal altıncı fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/5 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/10 md.) Bu Kanuna göre;
a) Ruhsatın ait olduğu grup dışında veya birden fazla bendi bulunan grupta kendi bendi dışında veya üretim hakkı olmayan madenin üretilmesi ve/veya sevk edilmesi,
b) Arama ruhsat döneminde arama faaliyetleri yapılırken zorunlu olarak maden çıkarılması veya numune alınması dışında izinsiz üretim ve/veya satış yapılması,
c) Ruhsat sahibinin kamulaştırılan alanı kamulaştırma amacı dışında kullanması ve/veya ruhsat alanını madencilik faaliyetleri dışında kullanması ve/veya kullandırması,
ç) Galeri atımı yöntemi ile patlatma yapılması,
d) Genel Müdürlükçe faaliyeti durdurulan sahalarda üretim faaliyetinde bulunulması, sahanın güvenli hale getirilmesi ile ilgili faaliyetler sonucunda üretilen madenin ve/veya faaliyetler durdurulmadan önce üretilmiş stoktaki madenin Genel Müdürlükten izin alınmadan sevk edilmesi,
e) Ruhsat sahasında yapılan üretim veya satışların beyan edilmemesi,
f) Yapılmayan üretimin Genel Müdürlüğe yapılmış olarak beyan edilmesi,
g) Arama faaliyet raporlarında yapıldığı beyan edilen asgari faaliyetlerin yapılmaması veya eksik yapılması,
ğ) Patlatma izni olmaksızın patlayıcı madde kullanılarak üretim yapılması,
h) İşletme ruhsatlarında işletme izni olmadan ve/veya işletme izin alanı dışında maden üretilmesi veya sevk edilmesi,
ı) 7 nci madde kapsamındaki gerekli izinler alınmadan ve/veya gerekli izinlerin alınmadığı alanda maden üretilmesi veya sevk edilmesi,
haksız yere hak iktisabı sayılır. Haksız yere hak iktisabına imkan veren bu hususlarla ilgili yapılmış beyanlar da gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlar olarak kabul edilir.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/5 md.) Bu maddede belirtilen şekilde ve/veya haksız yere iktisap edilen haklar geri alınır.[21]

Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri mahfuzdur.

(Ek fıkra: 4/2/2015-6592/6 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/10 md.) Bu Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan yetkilendirilmiş tüzel kişiler Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş tüzel kişilere yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/10 md.) Yetkilendirilmiş tüzel kişilere Genel Müdürlüğe vermiş oldukları her türlü bilgi, belge ve beyanın gerçek dışı veya yanıltıcı olması hâlinde 31.054 TL idari para cezası uygulanır. Bu fıkradaki ihlalin üç yıl içinde tekrarı hâlinde idari para cezası iki katı olarak uygulanır ve bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır.

Faaliyetlerin denetimi:

Madde 11 –

Genel Müdürlük, maden hakları ile ilgili bütün faaliyetlerin yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve denetimini yapmak ve yönlendirmek için teknik ve mali konuları yerinde incelemek maksadıyla ihtisaslaşmış diğer Devlet kuruluşlarından ve üniversitelerden de yararlanarak inceleme raporu hazırlatır.[22]

Birinci fıkraya göre yapılan inceleme sonunda gerçek dışı ve/veya yanıltıcı beyanda bulundukları tespit edilenler hakkında 10 uncu madde hükümleri uygulanır.

(Ek fıkra: 4/2/2015-6592/7 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/11 md.) Ruhsat sahibi veya vekilinin mahallinde yapılan tetkik ve incelemelere katılmaması veya ruhsat sahibince ya da vekilince herhangi bir nedenle tetkik ve incelemelerin engellenmesi hâlinde 31.054 TL, bu fiillerden herhangi birinin tekrarı hâlinde ise iki katı tutarında idari para cezası uygulanır, mahallinde tetkik ve inceleme gerçekleştirilinceye kadar üretim faaliyetleri durdurulur.

İnceleme yapacakların nitelikleri, incelemenin nasıl yapılacağı ve raporların tanzimi ile diğer hususlar yönetmelikte belirtilir.

Üretim ve sevkiyat[23]

Madde 12 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/6 md.)

Üretilen madenin sevk fişi ile sevkiyatı zorunludur.

Konveyör ve boru hattı ile sevkiyat, ocak ve tesis mesafesi, nakil güzergahının durumu, cevherin tüvanan, konsantre, yarı mamul ve mamul olarak taşınması göz önüne alınarak sevk fişi kullanımı ile altın, gümüş, platin gibi kıymetli metallerin entegre tesislerinde ve zenginleştirme tesisleri ile bu tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülki idare amirlikleri, il özel idareleri, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından tespit edilmesi hâlinde, ilgili mülki idare amiri tarafından sevk edilen madene el konulur ve ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten sevk fişi olmaksızın sevk edilen miktar için söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası verilir. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde sevk fişi olmaksızın sevk edilen miktar için sevk edilen madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Denetim ve inceleme sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı sevk fişi ile kayıt altına almadığı veya bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bildirilmeyen miktar için hesaplanacak Devlet hakkının beş katı tutarında idari para cezası verilir. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde bildirilmeyen miktar için madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Ruhsatı olmadan veya başkasına ait ruhsat alanı içerisinde üretim yapıldığının tespiti hâlinde faaliyetler durdurularak üretilen madene mülki idare tarafından el konulur. Bu fiili işleyenlere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. Üretim hakkı olmayan madenin üretiminin yapıldığının tespiti hâlinde faaliyetler durdurularak üretilen madene mülki idare amirliklerince el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/6 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Hammadde üretim izni olmadan ve/veya Genel Müdürlüğe bildirilen yüklenici dışında gerçek veya tüzel kişiler tarafından üretim yapıldığının tespit edilmesi durumunda faaliyetler durdurularak üretilen hammaddeye mülki idare tarafından el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan hammaddenin kamuya ait projelerde kullanıldığının tespit edilen kısmına ocak başı satış bedeli tutarında, hammaddenin kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan projeler dışında kullanılan, ticarete konu edilen ve/veya satışının yapıldığı tespit edilen kısmına ise ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. Herhangi bir işleme tabi tutulmadan kullanılan hammaddeler için ocak başı satış bedeli, tüvenan hammaddenin ocak başı fiyatına göre, herhangi bir işleme tabi tutularak kullanılan hammaddeler için ise ocak başı satış bedeli işlem görmüş hammaddenin ocak başı fiyatına göre hesaplanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır ve hammadde üretim izni iptal edilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/6 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Ruhsatlı, ancak işletme izni olmadan aynı grupta üretim yapıldığının tespiti hâlinde, faaliyetler durdurularak üretilen madene el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

Ticarî amaç taşımayan ve köylülerin kendi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere köy muhtarının yazılı izni ile üretilip sevk edilen yapı hammaddeleri için bu madde hükmü uygulanmaz. Ruhsat bedeli ve Devlet hakkı alınmaz.[24]

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Genel Müdürlük veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından uygulanacak idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak ocak başı satış fiyatı, bir önceki yıl geçerli olan ocak başı satış fiyatının, ilgili yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılması sureti ile hesaplanır.

Ruhsat bedeli, cezalar ve diğer yaptırımlar:[25]

Madde 13 –

(Değişik: 4/2/2015 – 6592/9 md.)

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/13 md.) Ruhsat bedellerinin tamamının her yıl ocak ayının sonuna kadar yatırılması zorunludur. I. Grup (a) bendi maden ruhsatları hariç diğer grup madenlerin ruhsat bedelleri Genel Müdürlüğün belirlediği bankada açılacak hesaba yatırılır. Yatırılan işletme ruhsat bedelinin %50’si genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili muhasebe birimince Hazine hesabına on beş işgünü içinde aktarılır. I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsat bedelleri ise, büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı hesabına, diğer illerde ise il özel idaresi hesabına yatırılır. (Değişik cümle:25/11/2020-7257/2 md.) Ruhsat bedelinin tamamının ocak ayının sonuna kadar yatırılmaması halinde yatırılmayan kısmın o yıl haziran ayının son gününe kadar 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı oranında artırılarak ruhsat bedeli olarak yatırılması zorunludur, aksi halde ruhsat iptal edilir. Ruhsat bedellerinin yatırılması ile ilgili ruhsat sahibine ayrıca herhangi bir tebligat ve bildirim yapılmaz. İptal edilen ruhsatlar için ocak ayının sonuna kadar ödenmesi gereken ruhsat bedelinin ödenmeyen kısmı 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere ilgili tahsil dairesine bildirilir. Kaynak tuzlaları, lületaşı ve oltutaşı için düzenlenen ruhsatlardan ruhsat bedeli alınmaz. Faaliyet sonrası sahanın çevre ile uyumlu hâle getirilerek 7 nci madde kapsamındaki mülkiyet izni sahiplerinden sahanın kabul edilerek teslim alındığına dair belgelerin Genel Müdürlüğe ibraz edilmesi şartı ile (…)[26] bu Kanun kapsamında ruhsata ilişkin geçmiş borcunun bulunmaması hâlinde çevre ile uyum bedeli iade edilir.

Arama ruhsatlarında ruhsat taban bedeli 1.000 TL, işletme ruhsatlarında ruhsat taban bedeli 10.000 TL olup, bu bedeller ile bu Kanun gereğince uygulanan idari para cezaları her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı nispetinde artırılır. (Değişik cümle:14/2/2019-7164/13 md.) Ruhsat bedeli; arama ruhsatlarında, ekli (1) sayılı tabloda; işletme ruhsatlarında ise ekli (2) sayılı tabloda belirtilen şekilde hesaplanır. Kuruşlar liraya iblağ edilir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/13 md.) Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına ödenir. İdari para cezalarına karşı otuz gün içinde idare mahkemelerinde dava açılabilir. Verilen idari para cezalarına karşı yargı yoluna başvurulması takip ve tahsilatı durdurmaz. Genel Müdürlük genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili bedeli en geç on beş iş günü içerisinde Hazine hesabına aktarır. Tahakkuk eden ve ödenmeyen Devlet hakları 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere ilgili tahsil dairesine bildirilir. İlgili tahsil dairesi idari para cezası tamamen tahsil edildikten itibaren en geç bir ay içerisinde durumu Genel Müdürlüğe bildirir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/13 md.) I. Grup (a) bendi maden ruhsatları hariç diğer grup madenlerde ruhsat birleştirme, izin alanı değişikliği, ihale, küçük alanların ihalesi, rödövans ve devir talepleri, 16 ncı maddenin onbirinci fıkrası gereğince yapılan talepler, işletme ruhsatı ve süre uzatımı taleplerinde işletme ruhsat taban bedelinin Genel Müdürlüğün bütçesine gelir kaydedilmek üzere Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına yatırılması (…)[27] hâlinde müracaat edilir. I. Grup (a) bendi madenlerde ise işletme ruhsat taban bedelinin büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde ise il özel idaresi hesabına gelir kaydedilmek üzere yatırıldığına dair belge ile müracaat edilir. Aksi takdirde bu fıkra kapsamındaki müracaatlar ruhsat taban bedelleri iade edilmeksizin reddedilir.27

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/13 md.) Ruhsat sahiplerinin ruhsat yürürlük yazısı, ruhsat devri, rödövans sözleşmesi, izin alanı değişikliği, ruhsat birleştirme, ruhsat alanı küçültme, terk, mera tahsis değişikliği, geçici tatil, işletme izni, pasa değerlendirme, pasa döküm alanı, 16 ncı maddenin onbirinci fıkrası gereğince yapılan zaruri üretim izni, kamu yararı kararı, kamulaştırma kararı ve patlayıcı madde talepleri; aktif edilmiş tebligata esas kayıtlı elektronik posta adresinin (KEP) veya kurumsal elektronik tebligat sistemi (e-Tebligat) adresinin bulunması, (…)[28] ruhsat harcı, ruhsat bedeli, çevre ile uyum teminatı ve Devlet hakkı borcu olmaması, işletme izni olan işletme ruhsatlarında daimi nezaretçi atamasının yapılmış olması, yetkilendirilmiş tüzel kişi sözleşmesinin bulunması ve mevzuatın ilgili hükümleri kapsamında ibraz edilmesi gereken belgelerin tamamının eksiksiz bir şekilde ibraz edilmesi şartıyla değerlendirmeye alınır, aksi takdirde talep reddedilir. Ruhsat devir taleplerinde tahakkuk etmiş/edecek, diğer taleplerde ise tahakkuk etmiş ve son ödeme tarihi geçmiş Devlet hakkı borcu olmaması aranır.

Devlet hakkı[29]

Madde 14 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/8 md.)

(Değişik birinci fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) Devlet hakkı, ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Üretilen madenin hammadde olarak kullanılması veya satılması hâlinde, aynı pazar ortamında madenin işletmelerdeki tüvenan olarak ocak başı satışında uygulanan fiyat, ocak başı satış fiyatıdır. Madenlerden alınan Devlet hakkına esas olan emsal ocak başı satış fiyatı, bölgeler de dikkate alınarak her madene ait ayrı ayrı ve uygulandığı yıl için belirlenerek Genel Müdürlükçe ilan edilir. Ruhsat sahipleri tarafından Devlet haklarının beyanında kullanılan ocak başı satış fiyatı, Genel Müdürlükçe ilan edilen ocak başı satış fiyatından daha düşük olamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) Tüvenan madenin, herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulduktan veya bir prosesten geçirildikten sonra satış fiyatının oluştuğu durumlarda, ocak başı satış fiyatı, madenin ocakta üretiminden ilk satışının yapıldığı aşamaya kadar oluşan nakliye, zenginleştirme ve varsa farklı prosese ait kullanılan tesis ve ekipmanın amortismanı dahil giderler çıkarılarak oluşan fiyattır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md. Değişik: 4/2/2015 – 6592/10 md.) Devlet hakkı;[30]

  • a) I. Grup (a) bendi madenlerin valilik veya il özel idaresince belirlenen ve ilan edilen boyutlandırılmış ve/veya yıkanmış piyasa satış fiyatı üzerinden %4 oranında,
  • b) I. Grup (b) bendi madenlerden %4 oranında,
  • c) II. Grup (a) ve (c) bendi madenlerden %4 (Kaba inşaat, baraj, gölet, liman gibi yapılarda kullanılan tüvenan hammadde dışında bu maddedeki Devlet hakkı boyutlandırılmış fiyat üzerinden alınır.) oranında,
  • ç) II. Grup (b) bendi madenlerde doğal taşın özelliklerine ve bulunduğu bölgeye göre ocakta oluşan piyasa satış fiyatı üzerinden %4,5 oranında,
  • d) III. Grup kaynak tuzlarından %1 oranında, bu grubun diğer madenlerinden %5 oranında,
  • e) IV. Grup madenlerden; altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit madenlerinden ekli (3) sayılı tabloda belirtilen oranlarda, uranyum oksit dışındaki radyoaktif mineraller ve diğer radyoaktif maddelerden %8 oranında, diğerlerinden ise %3 oranında,
  • f) V. Grup madenlerden %4 oranında,

alınır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatı Genel Müdürlük tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. İşletme izni olan maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat bedeli kadar Devlet hakkı alınır. Ancak, kaynak tuzlaları, lületaşı ve oltutaşı için düzenlenen ruhsatlardan alınacak Devlet hakkında bu şart aranmaz.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) IV. Grup (c) bendi madenlerin yurt içinde entegre tesislerde kullanılarak metal hale getirilmesi halinde ödenmesi gereken Devlet hakkının % 75’i alınmaz.[31]

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) Yeraltı işletme yöntemi ile üretim yapılması durumunda ödenmesi gereken Devlet hakkının % 50’si alınmaz.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.)Altın, gümüş ve platin madenleri bu madde ile getirilen herhangi bir özel indirimden istifade edemez. (Ek cümle:14/2/2019-7164/14 md.) Altın, gümüş ve platin dışındaki diğer madenler ise bu madde kapsamında belirtilen özel indirimlerin sadece birinden istifade edebilirler. Bu madde kapsamında belirtilen özel indirimlerden istifade edenler, bu Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen teşviklerden yararlanamaz.[32]

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Bu yerlerin Devlet ormanlarına rastlaması ve Tarım ve Orman Bakanlığınca verilen iznin beş hektarı geçmemesi hâlinde, bu alandan ağaçlandırma bedeli dışında başkaca bir bedel alınmaz. Sahanın rehabilite edilerek teslim edilmesinden sonra, talep edilmesi hâlinde teslim edilen saha kadar aynı şartlarda izin verilir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Bir ruhsat sahasında defaten verilen iznin beş hektarı geçmesi hâlinde, beş hektarı aşan kısım için orman mevzuatı hükümlerine göre fon bedelleri hariç diğer bedeller alınır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Ruhsatın temdit edilmesi durumunda, aynı ruhsat sahası içerisinde Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilen sahanın beş hektarı geçmemesi hâlinde ağaçlandırma bedeli, beş hektarı geçmesi hâlinde beş hektarı aşan kısım için fon bedelleri hariç orman mevzuatı hükümlerine göre bedel alınır.

(Mülga fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.)

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına yatırılan Devlet hakkı tutarının;

  • a) Büyükşehir belediyesi olan illerde, tamamı genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere anılan muhasebe birimince Hazine hesabına on beş işgünü içinde aktarılır. Bu tutarın %50’sini, yarısı kırsalda kullanılmak kaydıyla, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına aktarılmak üzere İçişleri Bakanlığı bütçesine ödenek eklemeye İçişleri Bakanı yetkilidir.
  • b) Büyükşehir belediyesi olmayan illerde ise %25’i il özel idaresi hesabına, %25’i ruhsatın bulunduğu bölgeyle sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere, doğrudan ilgili ilçeye veya ilçelerin köylere hizmet götürme birlikleri hesabına, %50’si de genel bütçeye kaydedilmek üzere Hazine hesabına anılan muhasebe birimince on beş işgünü içinde aktarılır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/8 md.) Genel Müdürlük, Devlet hakkının, bu Kanun hükümlerine uygun ve doğru bir şekilde hesap ve beyan edilmesine ilişkin tüm hususları, ruhsat sahasının büyüklüğü, maden grubu veya türü, işletme cirosu veya işletmenin kamuya ait olup olmaması hususlarını dikkate alarak, 3568 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yeminli mali müşavirlerin tasdikine tabi tutabilir. (Ek cümleler:14/2/2019-7164/14 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait olmayıp, bu maddenin altıncı veya yedinci fıkrası kapsamında belirtilen özel indirimlerden veya 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen teşviklerden yararlanan ruhsatlar ile ruhsat sahiplerinin kendi çimento üretim tesisinin hammadde ihtiyacını tedarik ettiği ruhsatların, altın, gümüş ve/veya platin işletme izni olan ruhsatların ve ilgili mali mevzuat kapsamında yeminli mali müşavir tasdikine tabi olan ruhsat sahiplerinin ruhsatlarının Devlet hakkı beyan formunun yeminli mali müşavirlerin tasdiki ve ruhsat sahibinin imzası ile verilmesi zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan Devlet hakkı beyanları verilmemiş sayılır. Yeminli mali müşavirler yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde, tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere, kaybına uğratılan Devlet hakkından ve kesilecek cezalardan ruhsat sahibi ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Yeminli mali müşavirlerin tasdik raporlarına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak yönetmelikle belirlenir.[33]

Devlet hakkı oranlarında, madenin cinsi, üretildiği bölge ve benzeri kriterler gözetilerek Cumhurbaşkanınca en fazla % 25 oranında indirim ve artırım yapılabilir.[34][35]

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Devlet hakkının tamamı, her yıl haziran ayının son gününe kadar ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına yatırılır.

Kamu kurum ve kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi projelerin inşasında kullanılacak yapı ve inşaat hammaddelerinin üretimi için Genel Müdürlükçe ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına izin verilir. Üretim yapılacak yerlerde ruhsatlı alanlar var ise kamu yatırımının ihtiyacı olan üretim madencilik faaliyetlerine engel olmayacak ve kaynak kaybına yol açmayacak şekilde yapılır. Bu izinler çerçevesinde yapılacak üretimden Devlet hakkı alınmaz ve izinler proje süresini aşamaz. (Ek cümleler: 4/2/2015 – 6592/10 md.) 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan kamu yatırımları için, ihale sözleşmelerinde hammadde temin sorumluluğunun görevli şirket yükümlülüğüne bırakılması hâlinde hammadde üretim izni sözleşme konusu işte kullanılmak ve proje süresiyle sınırlı olmak üzere görevli şirkete de verilir. Bu durumda kullanılan hammaddenin ocak başı satış fiyatı üzerinden ihaleyi alandan her yıl haziran ayı sonuna kadar Devlet hakkı ile aynı grupta bulunan işletme ruhsatlarından alınan ruhsat bedelinin %30’u oranında çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere her yıl ocak ayının sonuna kadar teminat alınır. Devlet hakkı ve teminatın eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması hâlinde 20.000 TL idari para cezası verilir ve üç ay içinde tamamlanması istenir. Aksi hâlde üretim faaliyeti durdurulur.[36][37]

(Ek fıkra: 4/2/2015 – 6592/10 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Bu Kanun kapsamında ruhsat sahipleri için öngörülen idari para cezaları hammadde üretim izin belgesi ile çalışılan sahalarda faaliyeti yürüttüğü tespit edilen gerçek ya da tüzel kişiler için veya faaliyette bulunanın tespit edilememesi hâlinde ise hammadde üretim izin belgesi sahipleri için geçerlidir.

Süresinde tahakkuk ettirilmeyen Devlet hakkına, tahakkuk ettirilmesi gereken ayın son gününden tahakkuk ettirildiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz uygulanır.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/14 md.) Hammadde üretim izni talep edilen alanın 20 kilometre yakınında Genel Müdürlükçe tespit edilen pasa, artık ve atık olması hâlinde bunlar projede kullanılır. Söz konusu pasa, artık ve atığın projede kullanılması için fiziksel ve kimyasal özelliklerinin uygun olmadığının uzman kuruluş raporu ile belgelendirilmesi hâlinde hammadde üretim izni talep edilebilir.

Buluculuk hakkı[38]

Madde 15 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/9 md.)

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/15 md.) Ruhsat sahibi, arama ve/veya işletme ruhsatı süresince Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Koduna göre hazırlanan teknik raporlar ile kaynak veya rezerv olarak bildirdiği madenlerin bulucusu sayılır. Bu hakkı talep eden ruhsat sahibine buluculuk belgesi verilir.

Buluculuğa konu madenin bulucusu dışında bir başkası tarafından işletilmesi halinde, bu alandan üretilen maden için tahakkuk eden buluculuk hakkı her yıl haziran ayı sonuna kadar bu alanda üretim yapan kişiler tarafından hak sahibine ödenir.

Buluculuk hakkı, yıllık ocak başı satış tutarının % 1′ idir. (Ek cümle:14/2/2019-7164/15 md.) Buluculuk hakkı hesabında kullanılacak ocak başı satış fiyatı, Genel Müdürlük tarafından her yıl belirlenerek ilan edilen ve Devlet hakkı ödemelerinde esas alınan ocak başı satış fiyatından daha düşük olamaz.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/15 md.) Üçüncü kişiler, ihalelik sahalara ilişkin Genel Müdürlük ile veya ruhsat sahibi ile yaptıkları sözleşmeler kapsamında ruhsat sahasındaki görünür rezervi tespit etmeye ve/veya geliştirmeye yönelik yaptıkları faaliyetler sonucunda, tespit ettikleri ve/veya geliştirdikleri görünür rezervde pay sahibi olabilirler. Görünür rezervi geliştirme hakkına yönelik yapılan sözleşmeler Genel Müdürlüğe başvurulması hâlinde maden siciline bilgi amaçlı şerh edilir.

İlk müracaat ve ruhsatlandırma[39]

Madde 16 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/10 md.)

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler dışındaki ruhsatlar ihale ile verilir. I. Grup, II. Grup (a) ve (c) bendi madenler için doğrudan işletme ruhsatı verilir. II. Grup (b) bendi, III. Grup, IV. Grup madenler (…)[40], V. Grup madenler arama ruhsatı ile aranır. II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler için yapılan müracaatların işletme ruhsat taban bedeli ödenerek yapılması zorunlu olup müracaatlarda öncelik hakkı esastır.40

I. Grup (a) bendi madenler için alanlar il özel idarelerince ihale edilerek işletme ruhsatı verilir. İhale edilecek alanlar Genel Müdürlüğün uygun görüşü alınarak belirlenir. Bu madenlerin ihale bedeli büyükşehir belediyesi dışındaki illerde il özel idarelerinin hesabına yatırılır. Özel mülkiyete tâbi alanlar ihale edilemez. Mülkiyet sahibinin kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir bedel alınmaz. (Ek cümle: 10/6/2010-5995/9 md.) Bu madenler için, özel mülkiyete tabi alanlarda mülk sahibinin izninin alınması halinde büyükşehir belediyesi olan illerde valiliklerce, diğer illerde İl Özel İdaresi tarafından belirlenen muhammen bedelin yatırılmasını müteakip üçüncü şahıslara da ruhsat verilir. I. Grup (a) bendi maden ruhsatlarının alanları 10 hektarı geçemez.[41]

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) Denizlerdeki kum ve çakıl, SiO2 oranına bakılmaksızın I. Grup (a) bendi maden sayılır ve bu alanlarda 20 hektara kadar ruhsat verilir.

I. Grup (a) bendi madenlerin ihale edilmesi, ruhsatlandırılması, işletilmesi, işletmelerin denetlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Genel Müdürlükçe hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.[42]

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) I. Grup (b) bendi madenlerde 50 hektarı, II. Grup (a) ve (c) bendi madenlerde 100 hektarı geçmeyecek şekilde doğrudan işletme ruhsatı; II. Grup (b) bendi madenlerde 100 hektarı, III. Grup madenlerde 500 hektarı, IV. Grup madenlerde 2.000 hektarı geçmeyecek şekilde ve tamamı denizlerde verilen III. ve IV. Grup madenlerde 50.000 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı düzenlenir. V. Grup madenlerde 1.000 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı düzenlenir.[43]

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) (Değişik cümle:14/2/2019-7164/16 md.) Ruhsatlar, sahibinin ruhsat bedellerini ödeyerek müracaatta bulunması ve birleştirmeye konu tüm ruhsatlarının işletme izinli olması şartıyla, düzenlenme tarihi daha eski olan ruhsatta birleştirilebilir. (Ek cümleler:14/2/2019-7164/16 md.) Diğer ruhsatlar hangi aşamada olursa olsun birleştirilemez. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarının ruhsatları hangi aşamada olursa olsun birleştirilebilir. Birleştirme sonucunda ortaya çıkan alan, bu maddede belirtilen alan sınırlamasını geçemez. Ancak işletme ruhsatı safhasında görünür maden rezervinin mücavir ruhsat alanlarında bir bütünlük teşkil etmesi, ortak işletme yapılmasının zorunlu veya üretimin entegre tesisi beslemeye yönelik olması hâlinde bu alan kısıtlaması aranmaz. Mevcut işletme ruhsat alanında uygun ve yeterli yer bulunamaması hâlinde zorunlu tesis ve altyapı tesisleri için bitişik alandaki ruhsat sahası ile safhasına bakılmaksızın ve alan sınırlaması aranmaksızın birleştirme yapılarak işletme ruhsatı düzenlenir. I. ve II. Grup ruhsatlar, birleştirme sonucunda alan sınırlamasını geçemez.

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) İhale yolu ile hak sağlanan sahaların ihâle bedelinin yatırılmasını müteakip iki ay içinde ön inceleme raporu ile arama dönemi faaliyetlerinin yerine getirilebilmesi için gerekli olan mali yeterliliği de içeren maden arama projesinin verilmesi ve ruhsat bedelinin yatırılması hâlinde arama ruhsatı verilir. Ruhsat bedelinin yatırılmaması ve bu belgelerin tamamlanmaması durumunda bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın ihalelik saha konumuna gelir.

(Ek fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.) II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler için müracaatlar, 1/25.000 ölçekli topoğrafik harita koordinatları esas alınarak tespit edilen noktalarla sınırlandırılmış alanlar için Genel Müdürlüğe doğrudan yapılır. Talep edilen alanın müsait olan kısmı müracaat tarihinde müracaat edene bildirilir ve iki ay içinde ön inceleme raporu, arama dönemi faaliyetlerinin yerine getirilebilmesi için gerekli olan mali yeterliliği de içeren maden arama projesinin verilmesi, ruhsat bedelinin yatırılması hâlinde arama ruhsatı verilir. Ruhsat bedelinin yatırılmaması ve bu belgelerin tamamlanmaması durumunda bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hâle gelir. II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler için yapılan müracaatların değerlendirilmesi sonucunda hak sağlanan alanların ayrı alanlar şeklinde oluşması durumunda, müracaat sahibinin talebi hâlinde bu alanlardan her birine ayrı ayrı ruhsat verilir. Ruhsatı alınmayan alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hâle gelir.

(Mülga fıkra: 4/2/2015 – 6592/11 md.)

Ruhsatlar, sicile kaydedildiği tarihte yürürlüğe girer.

Bir grup için verilen ruhsat, diğer gruptaki madenler için hak sağlamaz. Ancak ruhsata konu madenin üretilmesi için, işletme faaliyetinin zarurî neticesi olarak çıkarılan diğer grup madenler Genel Müdürlükten izin almak sureti ile değerlendirilebilir. İşletme projesinde belirtilen termin plânına göre belirtilen süre içinde ruhsata konu madenin ekonomik olarak işletilmemesi halinde, üretilmiş olan diğer grup madenlerin satış bedelinin iki katı tutarında idarî para cezası alınarak bu madenlerin üretimi için verilmiş izin iptal edilir.

Aynı grup ruhsatlar birbiri üzerine verilemez. Kazanılmış haklar korunmak kaydı ile ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/9 md.) Denizlerde alınan; Kokolit, Sapropel ve Hidrojen Sülfür ruhsat sahipleri, arama ruhsat yürürlülük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı veya Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına bağlı bir şirketi en az bir yönetim kurulu üyeliği ile bir denetçi üye verme ve sermaye koyma şartı aramaksızın, en az yüzde on hisse olmak kaydıyla şirketine ortak almak zorundadır.

Arama faaliyeti[44]

Madde 17 –

(Değişik: 4/2/2015 – 6592/12 md.)

Arama ruhsatının düzenlenmesinden sonraki ilk bir yıl ön arama dönemidir. Ön arama süresi sonuna kadar, asgari faaliyetlerin tamamlandığını ve bu faaliyetlere ilişkin yatırım harcamalarını gösteren ön arama faaliyet raporunun verilmesi zorunludur. Bu süre içinde raporun verilmemesi hâlinde 20.000 TL idari para cezası verilir. Genel Müdürlüğe verilen raporların veya yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde eksikliklerin bir ay içinde giderilmesi ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir. Tebliğ tarihinden itibaren eksikliklerin bu sürede tamamlanmaması veya verilen raporların ya da yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde de 20.000 TL idari para cezası verilir. Arama ruhsatı, IV. Grup madenlerde iki yıl, diğer gruplarda bir yıl olmak üzere genel arama dönemine hak sağlar.

(Değişik ikinci fıkra: 28/11/2017-7061/48 md.) Genel arama dönemi süresi sonuna kadar maden arama projesinde belirtilen maden kaynağına ilişkin bilgilerin ve bu dönemde yapılan arama faaliyetlerine ilişkin yatırım harcamalarını da gösteren genel arama faaliyet raporunun verilmesi zorunludur. Genel arama dönemi sonuna kadar ön arama ve genel arama faaliyet raporları ile yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin Genel Müdürlüğe verilmemesi halinde arama ruhsatı iptal edilir. Genel Müdürlüğe verilen ön arama ve genel arama raporlarının veya yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde 20.000 TL idari para cezası verilir ve eksikliklerin bir ay içinde giderilmesi ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir. Tebliğ tarihinden itibaren eksikliklerin verilen sürede tamamlanmaması veya verilen ön arama ve genel arama faaliyet raporları ile yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması halinde arama ruhsatı iptal edilir. İlgili mevzuat kapsamında diğer kurumların, ruhsat sahibinin gerekli izinlere ilişkin başvurusunu olumsuz sonuçlandırması veya bu izinlerin ruhsat sahibinden kaynaklanan nedenlerle alınamaması halinde arama ruhsatı iptal edilir. Bu fıkradaki yükümlülükleri yerine getirilen arama ruhsatı, IV. Grup madenlerde dört yıl detay arama dönemine hak sağlar. II. Grup (b) bendi, III. ve V. Grup ruhsatlarda ise genel arama dönemi sonuna kadar işletme ruhsat talebinde bulunulmaması halinde ruhsat iptal edilir.

Arama dönemlerinin süresinden önce tamamlanması hâlinde dönem sonu beklenmeden sonraki aşamalara geçilebilir.

Arama dönemleri ile ilgili proje, arama faaliyet raporları ve diğer belgeler yetkilendirilmiş tüzel kişilerce hazırlanır.

Detay arama dönemi sonuna kadar görünür maden kaynağına ilişkin bilgilerin ve bu dönemde yapılan arama faaliyetlerine ilişkin yatırım harcamalarını gösteren detay arama faaliyet raporunun verilmesi zorunludur.

(Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/48 md.) IV. Grup maden ruhsatlarında detay arama dönemi sonuna kadar Genel Müdürlüğe verilen raporların ve yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması halinde eksikliklerin bir ay içinde giderilmesi ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir. Tebliğ tarihinden itibaren eksikliklerin verilen sürede tamamlanmaması veya verilen raporların ve yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde ya da arama ruhsat süresi sonuna kadar işletme ruhsat talebinde bulunulmaması durumunda ruhsat iptal edilir.

IV. Grup (b), (c) ve (ç) bendi maden arama ruhsatlarında detay arama dönemini takiben fizibilite çalışmalarına ihtiyaç duyularak gerekçesi ile birlikte Genel Müdürlüğe müracaatta bulunmaları ve talebin uygun bulunması hâlinde, detay arama dönemi sonrasında iki yıllık bir fizibilite dönemine hak sağlar. İki yıllık süre sonuna kadar fizibilite raporunun verilmesi zorunludur. Fizibilite döneminin sonuna kadar Genel Müdürlüğe verilen fizibilite raporunun uygun bulunmaması hâlinde eksikliklerinin bir ay içinde giderilmesi ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir. Tebliğ tarihinden sonra eksikliklerin verilen sürede tamamlanmaması hâlinde ya da arama ruhsat süresi sonuna kadar işletme ruhsat talebinde bulunulmaması durumunda ruhsat iptal edilir. Bu dönemde detay arama dönemi ruhsat bedelinin iki katı tutarında ruhsat bedeli alınır.

Arama döneminde teknolojik araştırma, geliştirme, pilot çalışmalar ve pazar araştırmaları yapmak üzere arama faaliyet raporu ile birlikte müracaat eden ruhsat sahibine, arama ruhsat döneminde arama faaliyetleri yapılırken zorunlu olarak çıkan madenden numune alınmasına ve sevk edilmesine izin verilebilir.

(Ek fıkra: 28/11/2017-7061/48 md.) Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmaz.

Aramanın sınırları:

Madde 18 –

Arama ruhsat sahibi, arama faaliyetinin teknik gereklerini yerine getirebilmek için çevresindeki ruhsat sahalarında, saha veya işletmeye zarar vermeyecek şekilde prospeksiyon yapabilir. (Mülga ikinci cümle :26/5/2004 – 5177/38 md.)

Ön işletme ruhsatı:

Madde 19 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

Ön işletme faaliyeti:

Madde 20 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

Arama ve ön işletme dönemlerinde cevher istihracı:

Madde 21 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

Sahaların yeni aramalara açılması:

Madde 22 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

Ön işletme ruhsatının feshi:

Madde 23 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

İşletme ruhsatı ve madenin işletilmesi[45]

Madde 24 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/12 md.)

(Değişik birinci fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) İşletme ruhsatı taleplerinde, I. Grup (b) bendi ve II. Grup (a) ve (c) bendi madenler için ihale bedelinin yatırılmasından itibaren iki ay içinde, diğer maden grupları için arama ruhsat süresi sonuna kadar (…)[46] Genel Müdürlüğün bütçesine gelir kaydedilmek üzere işletme ruhsat taban bedeli ve işletme ruhsat bedeli yatırılarak, yetkilendirilmiş tüzel kişilerce maden mühendisinin sorumluluğunda hazırlanmış işletme projesi ve bu projenin uygulanabilmesi için gerekli olan mali yeterliliğine ilişkin belgelerin ve aktif edilmiş tebligata esas kayıtlı elektronik posta adresinin (KEP) veya kurumsal elektronik tebligat sistemi (e-Tebligat) adresinin ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi hâlde talep reddedilir ve ilgili saha ihalelik saha konumuna getirilerek ihale yolu ile ruhsatlandırılır. Projedeki teknik eksiklikler iki ay içerisinde Genel Müdürlük tarafından ruhsat sahibine bildirilir, eksiklikler yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır. Eksikliklerini verilen sürede tamamlamayanlara 31.054 TL idari para cezası uygulanarak süre üç ay daha uzatılır. Bu süre sonunda projedeki teknik eksiklikleri tamamlamayanların talepleri kabul edilmez ve ilgili saha ihalelik saha konumuna getirilerek ihale yolu ile ruhsatlandırılır. Talebin kabul edilmemesi hâlinde yatırılan işletme ruhsatı taban bedeli iade edilmez, işletme ruhsat bedeli ise iade edilir. Taleplerin uygun görülmesi hâlinde bir ay içinde işletme ruhsatı düzenlenir.

(Değişik ikinci fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) Ruhsatların süre uzatım taleplerinde; ruhsat süresinin bitiş tarihinden en geç on iki ay öncesine kadar (…)[47] Genel Müdürlüğün bütçesine gelir kaydedilmek üzere işletme ruhsat taban bedeli yatırılarak, yetkilendirilmiş tüzel kişilerce maden mühendisinin sorumluluğunda hazırlanmış işletme projesi ve aktif edilmiş tebligata esas kayıtlı elektronik posta adresinin (KEP) veya kurumsal elektronik tebligat sistemi (e-Tebligat) adresinin ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. (Değişik cümle:25/11/2020-7257/3 md.) Bu yükümlülüğe uymayan ruhsat sahiplerine 100.000 Türk lirası idari para cezası uygulanır ve ruhsat süresinin bitiş tarihinden en geç altı ay öncesine kadar da belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen ruhsat sahiplerinin talepleri reddedilerek ruhsatları süresi sonunda iptal edilerek ilgili saha ihalelik saha konumuna getirilerek ihale yolu ile ruhsatlandırılır. Genel Müdürlükçe proje üzerinde veya mahallinde yapılan/yapılmış inceleme sonucunda tespit edilen, projedeki teknik eksiklikler ve süre uzatımı talebinde bulunulan ruhsata ilişkin vadesi geçmiş ruhsat harcı, ruhsat bedeli, çevre ile uyum teminatı ve Devlet hakkı gibi mali eksiklikler Genel Müdürlük tarafından ruhsat sahibine iki ay içerisinde bildirilir, eksiklikler yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır. Eksikliklerini verilen sürede tamamlamayanlara 31.054 TL idari para cezası uygulanır. Ruhsat süresinin sonuna kadar eksikliklerin tamamlanmaması durumunda ruhsat süresi uzatılmaz ve bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın ihalelik saha konumuna getirilerek ihale yolu ile ruhsatlandırılır. Talebin kabul edilmemesi hâlinde yatırılan işletme ruhsatı taban bedeli iade edilmez. Süre uzatım talebinin uygun görülmesi hâlinde ise en geç ruhsat süre sonundan itibaren bir ay içinde işletme ruhsatının süresi, işletme ruhsatının süresinin bitim tarihinden itibaren uzatılır. Ruhsat süresi dolan ruhsat sahalarında maden işletme faaliyetleri yapılamaz.47

(Değişik üçüncü fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) I. Grup (a) bendi madenlerin işletme ruhsat süresi beş yıldır. Diğer grup madenlerin işletme ruhsat süresi on yıldan az olmamak üzere projesine göre belirlenir. I. Grup (a) bendi ve diğer gruplardaki maden işletme ruhsatlarının süresi, sürenin bitiminden altı ay önce süre uzatma talebinin olması ve uygun bulunması hâlinde uzatılabilir. I. Grup (a) bendi maden işletme ruhsat süresini uzatma taleplerinde, işletme ruhsat bedelinin beş katından fazla olmamak üzere büyükşehir belediyesi olan illerde valilik, diğer illerde ise il özel idaresi tarafından belirlenen uzatma bedeli alınır. Süre uzatımları dahil toplam işletme ruhsat süresi I. Grup madenlerde otuz yılı, II. Grup madenlerde kırk yılı, diğer grup madenlerde ise elli yılı geçmeyecek şekilde projesine göre Genel Müdürlük tarafından belirlenir. I. Grup madenlerde otuz yıldan altmış yıla kadar, II. Grup madenlerde kırk yıldan seksen yıla kadar sürenin uzatılmasına Bakan, diğer grup madenlerde ise elli yıldan doksandokuz yıla kadar sürenin uzatılmasına Cumhurbaşkanı yetkilidir. Ruhsat süreleri, süre uzatımları dahil bu süreleri aşamaz ve süresinin sonuna gelen ruhsat alanları başka bir işleme gerek kalmaksızın ruhsat sahasındaki buluculuk ve görünür rezerv geliştirme hakkı düşürülerek ihalelik saha konumuna gelir. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait ruhsatlarda süre sınırları uygulanmaz. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından ihale edilen ruhsat sahalarında ruhsat süre başlangıcı hak sahibi adına ruhsatın düzenlendiği tarihtir.

(Değişik dördüncü fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) Arama ruhsatlı sahalara, geçici tesis alanı ile arama süresince belirlenen görünür ve/veya muhtemel rezerv alanı üzerine, arama ruhsatının diğer kısımları taksir edilerek, işletme ruhsatı verilir. Ancak maden işletme faaliyetlerinin yapılması mümkün olmayan küçük alanlar içerecek şekilde işletme ruhsatı düzenlenemez. Maden işletme faaliyetleri yapılamayacak nitelikte küçük alanlar içerir şekilde yapılan işletme ruhsat taleplerinde bu alanlar Genel Müdürlükçe ruhsattan taksir edilir. Taksir edilen küçük alan, taksir edildiği ruhsatın mücaviri sayılmaz. İşletme ruhsatlarında, geçici tesis alanı ve görünür rezerv alanına işletme izni verilir. Muhtemel rezerv alanlarının IV. Grup maden işletme ruhsat sahalarında on yıl (…)[48] içinde Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Koduna göre kaynak ve/veya rezerv haline getirilmeyen alanlar da taksir edilir. İşletme ruhsatlarında muhtemel rezerv alanlarının Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Koduna göre kaynak ve/veya rezerv alanı haline getirilmesine yönelik yapılacak faaliyetlerde 17 nci maddenin dokuzuncu fıkrası hükmü uygulanır. İşletme ruhsatlarında, işletme izin alanı dışında kalan alanlarda görünür rezervin tespitine yönelik yapılacak arama faaliyetlerinde alınması gerekli izinler arama ruhsatları ile aynı hükümlere tabidir.

III. Grup madenlerde, projede üretilmesi öngörülen madenler için gerekli su miktarı ve gaz debisi esas alınır. Bu grup madenler, rezervuar, beslenme alanı ve havzanın tabiî dengesini bozmayacak, kapasitesini aşmayacak ve işletme tesislerini kapsayacak şekilde ruhsatlandırılır.

V. Grup madenlerin üretimi işletme ruhsatı ile yapılır. Arama ruhsatı süresi sonuna kadar yapılan çalışmaları içeren arama faaliyet raporu ve ruhsat taban bedelinin ödendiğine dair belge ile müracaatta bulunulması halinde işletme ruhsatı hakkı doğar.[49][50]

(Değişik yedinci fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) V. Grup madenlerde işletme ruhsatı süresi beş yıl olup bu süre uzatılabilir.

V. Grup madenlerin üretimi arazi yüzeyinden toplanarak yapılır. Bu madenlerin işletilmesi için yarma, galeri gibi faaliyette bulunulmasının gerekmesi durumunda, yetkilendirilmiş tüzel kişilerce işletme projesi hazırlanarak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur.[51]

(Değişik dokuzuncu fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) Görünür rezervi belirlenen alanlar üzerine maden işletmeciliğine engel olacak şekilde başka grup işletme ruhsatı verilemez. Ayrı ayrı üretilmesi imkanı olmayan farklı gruptaki madenler için üst üste işletme ruhsatı verilemez. Ancak farklı gruptaki ruhsat taleplerinin aynı kişiye ait olması veya talep sahiplerinin aralarında mutabakat sağladıklarını belgelemeleri hâlinde bu şart aranmaz. IV. Grup maden ruhsat sahaları üzerine V. Grup maden ruhsatı verilemez. V. Grup maden ruhsat sahalarının üzerine ise IV. Grup maden ruhsatı verilebilir. Ancak bu durumda IV. Grup maden ruhsat sahalarında yapılan madencilik faaliyetlerinde elde edilen V. Grup madenlerin V. Grup maden ruhsat sahibine IV. Grup maden ruhsat sahibi tarafından herhangi bir bedel talep edilmeksizin teslim edilmesi zorunludur. Aksi takdirde 10 uncu maddenin yedinci fıkrası ile 12 nci maddenin beşinci fıkrası kapsamında işlem tesis edilir. Ayrıca V. Grup maden ruhsatlarında, 16 ncı maddenin on birinci fıkrası kapsamında zaruri üretim ve/veya pasa değerlendirme izni verilmez.

(Değişik onuncu fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) Aynı alanda ayrı veya aynı gruplara ait ruhsat faaliyetlerinin çakışmasından dolayı, ruhsat sahipleri arasında uyuşmazlık çıkması veya kendi aralarında mutabakat sağlayamamaları hâlinde, Genel Müdürlük, projeler üzerinde ve/veya yerinde inceleme yapar. İnceleme sonucunda bu alanda ayrı ayrı çalışma imkânının tespiti hâlinde, çalışma esasları Genel Müdürlükçe belirlenir. Bu mümkün değilse öncelik hakkı esas alınarak faaliyete izin verilir.

(Değişik onbirinci fıkra: 4/2/2015 – 6592/13 md.) 7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip, işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl 50.000 TL idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması hâlinde ruhsat süresi uzatılmaz.

(Değişik onikinci fıkra: 28/11/2017-7061/49 md.) Beş yıllık dönemde, üretimin en az olduğu herhangi üç yılında yaptığı toplam üretim miktarı projede beyan edilen bir yıllık üretim miktarının %30’undan az olması durumunda, ruhsat sahiplerine 77.632 Türk lirası idari para cezası verilir. İdari para cezasının uygulanmasından başlamak üzere, geriye doğru üç yıllık dönemlerde yaptığı toplam üretim miktarı projede beyan edilen yıllık üretim miktarının %30’undan daha az olması durumunda ruhsat sahiplerine 77.632 Türk lirası idari para cezası verilir. Bu fıkra kapsamında beş yıl içerisinde iki defa idari para cezası uygulanması halinde ruhsat iptal edilir. Yılların belirlenmesi, takvim yılı hesabına göre yapılır. Dönemlerin hesaplanmasında, işletme izninin verildiği yıl ile üretime ilişkin tespitin yapıldığı yıl dikkate alınmaz. Ancak mücbir sebepler, beklenmeyen haller veya Genel Müdürlük tarafından kabul edilen işletme projesi ve termin planına göre madene ulaşmak amacıyla galeri, kuyu ve/veya dekapaj için geçirilen süreler, projede beyan edilen yıllık üretim miktarı ile orantılı olarak dikkate alınır. Bu fıkrada geçen idari para cezası hariç diğer oranları iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye ve ruhsat türlerine göre farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.[52][53]

(Ek fıkra:25/11/2020-7257/3 md.) Bu madde ile 13 üncü madde kapsamında maden arama ve işletme ruhsatlarının verilmesi, birleştirilmesi, sürelerinin uzatılması, devir ve intikalleri ile çevreyle uyum bedeli iadelerine ilişkin müracaatlarda 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcun bulunmaması şartı aranır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/11 md.) Üretilecek madenin kullanıldığı entegre metalurji, seramik, çimento, kireç ve kimya tesisleri termik santral ve IV. Grup madenlerin zenginleştirme tesislerini beslemeye yönelik aynı tesis sahibine ait, kurulu tesislerinden uzaklığı, hangi tesislerin bu uygulamaya tabi olacağı ve diğer usul ve esasları yönetmelikle belirlenen ruhsatlara on ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz. Ancak, üretim yapılamayan her bir ruhsat için, projede belirtilen üretim miktarının % 10’u üzerinden Devlet hakkı alınır.

(Değişik ondördüncü fıkra:14/2/2019-7164/17 md.) Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü ve 10/6/1983 tarihli ve 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda sayılan bor tuzu, toryum ve uranyum madenleri ile bu ruhsatlarda birlikte işletilme zorunluluğu olan, kompleks halde bulunan madenler için bu maddede yazılı süreler uygulanmaz.

İşletme ruhsat süresi:

Madde 25 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

İşletme izni:

Madde 26 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

İşletme izninin devir edilemeyeceği:

Madde 27 –

İşletme izni devredilemez. İşletme ruhsatı bir bütün olarak ve yönetmelikte belirtilecek esaslar çerçevesinde devredilebilir.

Madenlerin işletmeye alınması:

Madde 28 –

(Mülga :26/5/2004 – 5177/38 md.)

İşletme faaliyeti:

Madde 29 –

(Değişik: 4/2/2015 – 6592/14 md.)

İşletme faaliyeti, projesine ve bu Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür. İşletme projesine aykırı faaliyette bulunulduğunun tespit edilmesi hâlinde, projeye uygun faaliyette bulunulması için ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması hâlinde 50.000 TL idari para cezası verilerek üretim faaliyeti durdurulur. Ancak, projeye aykırı faaliyetlerin işletme açısından tehlikeli olduğunun tespit edilmesi hâlinde tehlikeli durum giderilinceye kadar üretim faaliyetleri doğrudan durdurulur.

İşletme projeleri ve değişikliklerinin uygulamaya konulmadan önce Genel Müdürlüğe sunulması zorunludur. Aksi takdirde üretim faaliyeti durdurulur. İşletme projeleri ve değişiklikleri ile ilgili dokümanlar ve işletmelerin faaliyetlerinin durdurulmasına dair işlemler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Bakanlık tarafından karşılıklı olarak elektronik ortamda erişime açılır.

Yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından hazırlanan rapor, proje ve tüm teknik belgeler ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilir.

Ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili teknik belgeleri, işletme faaliyet raporunu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde 30.000 TL idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

I. Grup (a) bendi madenler için ruhsat sahibi, her yıl ocak ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili işletme faaliyet raporunu, büyükşehir belediyesi olan illerde valiliklere, diğer illerde il özel idaresine vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde 30.000 TL idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.

Maden ruhsat sahaları ile hammadde üretim izin sahalarında rezervin verimli bir şekilde değerlendirilmesi, can ve mal güvenliği tedbirlerinin alınması amacıyla birden fazla ruhsatın birbirine mücavir olarak bulunduğu sahalarda faaliyetlerin ortak bir proje çerçevesinde yapılmasına hak sahiplerinin rızasının olması hâlinde Genel Müdürlük kararı ile, ruhsat sahiplerinin rızasının olmaması hâlinde Bakan onayı ile karar verilebilir. Bu amaçla, ortak ruhsat alanları içinde belirlenecek termin planları dikkate alınarak işletme izin alanları yeniden düzenlenebilir.

(Değişik fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Birbirine bitişik veya yakın maden sahalarında, yapılan üretimin çevresel etkileri, şehirleşme, işletme güvenliği, rezervin verimli işletilmesi ve benzeri sebeplerden dolayı yapılacak proje ve planlama çerçevesinde Genel Müdürlüğün teklifi ve Bakan onayı ile maden bölgesi ilan edilebilir. Maden bölgesindeki ruhsatların bir veya birden fazla ruhsatta birleştirilmesi Genel Müdürlükçe yapılır.

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Maden bölgesinde belirlenen alandaki ruhsatların tüzel kişiliği haiz bir şirkette birleştirilmesi için ruhsat sahiplerine altı aya kadar süre verilir. Ruhsat sahiplerinin kurulacak olan bu şirketteki ortaklık payları, maden rezervi de göz önüne alınarak belirlenir. Ruhsatların birleştirilmesi, belirlenen alandaki toplam rezervin en az yarısına tekabül eden ruhsat sahiplerinin talebi hâlinde gerçekleştirilir. Bu talep sahipleri ikiden az olamaz. Talep sahibinin iki olması hâlinde ise hissedarlardan birinin rezerv oranı en az yüzde on olmalıdır. Yeterli talebin sağlanamaması durumunda belirlenen alandaki tüm ruhsatlar iptal edilir. Bu sahalar, alan sınırlamasına bağlı kalmaksızın Genel Müdürlük tarafından belirlenen kriterlere göre ihale edilerek ruhsatlandırılır. İptal edilen ruhsatlara ilişkin Genel Müdürlükçe tespit edilen yatırım giderleri Genel Müdürlük bütçesinden karşılanır. Birleşen ruhsatların alan sınırlarını belirleme yetkisi Genel Müdürlüğe aittir. Maden bölgesi içerisinde bulunan ihalelik sahalar, ihale taban bedeli yatırılarak birleşen ruhsata ilave edilebilir.[54]

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Belirlenen alandaki toplam rezervin en az yarısına tekabül eden ruhsat sahiplerince birleştirmenin talep edilmesi hâlinde, birleştirmeye dâhil olmayan diğer ruhsatlar iptal edilir. İptal edilen ruhsatların Genel Müdürlükçe tespit edilen yatırım giderleri, birleştirme yapılan ruhsat sahibince ödenir ve bu ruhsat alanları birleştirilmiş ruhsata ilave edilir. Tespit edilen yatırım giderinin ruhsat sahibince altı ay içinde ödenmemesi hâlinde ise belirlenen alandaki ruhsatların tümü iptal edilir.

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Şehirleşme, çevresel ve benzeri etkiler dikkate alınarak bazı alanlardaki I. Grup ve II. Grup (a) madencilik faaliyetleri valilik görüşü ile Bakanlık tarafından kısıtlanabilir. Bakan onayı ile kısıtlanan alandaki I. Grup ve II. Grup (a) bendi maden ruhsatları, rezervi dikkate alınmak suretiyle maden bölgesine ya da başka bir alana taşınarak ruhsatlandırılabilir. Bu tür ruhsatlandırma işlemi ihalelik sahalar üzerinde de ihalesiz yapılabilir. Kısıtlama ve taşınma alanlarındaki rezerv tespitleri valiliklerce yapılır.

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Maden bölgesi olan illerde bu bölgeleri yönetmek üzere maden bölgesi komisyonu kurulur. Bu komisyon, büyükşehirlerde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı bünyesinde, diğer illerde ise il özel idaresi bünyesinde faaliyet gösterir. Komisyon; valilik, ilgili belediye ve ruhsat sahibi şirket temsilcilerinden oluşur.

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Komisyon, ruhsat sahasındaki faaliyetlerin projeye, çevre ve insan sağlığına uygun yürütülmesini kontrol ederek madencilik faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması dâhil gerekli tedbirlerin alınmasını sağlar. Komisyon geçici olarak durdurma faaliyetlerini Genel Müdürlüğe bildirir. Genel Müdürlük, komisyonun maden bölgeleri ile ilgili faaliyetlerini inceler ve denetler.

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Ruhsat sahibi tarafından, ocak başı satış tutarının %1’i, komisyonun maden bölgesi için yapacağı harcamaları karşılamak üzere, büyükşehirlerde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, diğer illerde ise il özel idaresi hesabına yatırılır. Maden bölgesindeki her grup maden işletme ruhsatı için bu Kanun kapsamında irtifak ve/veya intifa hakkı tesis edilebilir ve kamulaştırma yapılabilir. Maden bölgesi alanında rödövans sözleşmesi yapılamaz ve varsa mevcut sözleşmeler iptal edilir.[55]

(Ek fıkra: 18/5/2017-7020/10 md.) Maden bölgesi ilan edilmesi, ruhsatların birleştirilmesi, taksiri ve iptal edilmesi, yatırım giderlerinin belirlenmesi ve ödenmesi, maden sahalarının ihale edilmesi, rezerv tespiti ve ruhsatlandırma, bir veya birden fazla il sınırına giren maden bölgeleri komisyonunun oluşturulması, toplanma ve çalışma süresi, görev ve yetkileri, faaliyetlerin inceleme ve denetimi ile ruhsatların taşınması, proje ve planlaması gibi uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

İhale:

Madde 30 –

(Değişik: 4/2/2015-6592/15 md.)

Herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlar ile II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler dışındaki yeni alanlar ihale yolu ile ruhsatlandırılır. İhale ilanı Resmî Gazete’de yayımlanır.

İhale bedeli işletme ruhsat taban bedelinden az olamaz.

Maden ruhsat sahasının cinsi, rezervi, bulunduğu bölge, tenörü, istihdam, yatırım, ülke ihtiyaçları ve benzeri hususlar dikkate alınarak şartnamelerde açıkça belirtmek kaydıyla ara ve uç ürün üretme şartını içeren ihaleler yapılabilir. Bu ihalelerde rezervin özellikleri dikkate alınarak ihaleye katılma şartları, taban ihale bedeli, ihale bedelini ödeme şekli ve süresi, üretim süreleri veya tesislerin yatırım süreleri ve diğer hususlar şartnameler ile belirlenebilir.

Ruhsat sahaları arasında tek başına madencilik yapılamayacak büyüklükteki alanlara ruhsat verilmez. Bu alanlar bitişik ruhsat sahipleri arasında ihale edilir. İhalelik durumda olan ve madencilik yapılabilmesi için uygun büyüklükte olmayan sahalar, çevresindeki ruhsatsız alanlar veya diğer ihalelik sahalarla birleştirilerek ihale edilir.

Havza madenciliğini geliştirmek ve jeolojik yapıyı aydınlatmak amacıyla yeni oluşturulan alanlar ile herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş sahalar, alan sınırlamasına bakılmaksızın birleştirilerek ihale edilebilir. Bu şekilde ihale edilen sahaların ruhsatlandırılmasında 16 ncı maddedeki alan sınırlaması aranmaz.

Mülga 6309 sayılı Maden Kanunu hükümleri uyarınca verilmiş olan ve bu Kanuna göre ruhsat hukuku devam eden çakışmalı işletme ruhsat sahalarında yeni bir maden bulunması hâlinde, çakışmalı alandaki maden hakkı bu ruhsat sahipleri arasında ihale edilerek ruhsatlandırılır.

Sahaların ihalesinden elde edilen gelirler genel bütçeye gelir kaydedilir. Bu Kanun kapsamındaki iş ve işlemler için ihtiyaç duyulan ödenekler Genel Müdürlük bütçesinde öngörülür.[56]

(Ek fıkra: 21/3/2018-7103/32 md.) Bu madde kapsamında bir sahanın ihalesinin iki defa yapılmasına rağmen sahaya müracaat olmaması durumunda sahanın aramalara açık hale geleceği Genel Müdürlükçe ilan edilir. İlan edilen sahaya bir aylık sürede müracaat olması durumunda belirlenen ihale taban bedeli üzerinden ruhsatlandırılır. Müracaatın birden fazla olması durumunda müracaat edenler arasında yeniden ihale edilir.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/18 md.) İhalelik sahalar, ihale edilmeksizin ihtisaslaşmış Devlet kuruluşlarına Bakan onayı ile verilebilir.

Daimi nezaret ve teknik eleman[57]

Madde 31 –

(Değişik: 4/2/2015-6592/16 md.)

Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden mühendisi ve görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

Birinci fıkrada belirtilen istihdam şartlarını sağlamadan maden işletme faaliyetinde bulunulması hâlinde 30.000 TL idari para cezası uygulanarak maden işletme faaliyetleri durdurulur. İstihdam şartlarının sağlanması hâlinde faaliyete izin verilir.

Ruhsatın hükümden düşmesi ve terk edilen alanlarda alınacak tedbirler:[58]

Madde 32 –

(Değişik: 4/2/2015-6592/17 md.)

Ruhsat sahibi sahasında gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir imalat haritası ve maden jeoloji haritasını Genel Müdürlüğe vermek suretiyle terk talebinde bulunabilir.

Herhangi bir nedenle hükümden düşmüş veya ruhsat hukuku yürürlükte olan sahalarda terk edilen alanlarda ruhsat sahibi gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir teknik belgeleri Genel Müdürlüğe vermek zorundadır.

Ruhsat sahibi yukarıda belirtilen tedbirleri en geç bir yıl içinde almak ve işletme faaliyetinde bulunulan alanı işletme projesi doğrultusunda çevreye uyumlu hale getirmek zorundadır.

Verilen bu sürede çevre ile uyum planı çerçevesinde gerekli güvenlik önlemlerinin ve çevresel önlemlerin alınmaması durumunda tedbir alınana kadar sorumluluk ruhsat sahibinin olması şartıyla, bu durum valiliğe bildirilir. Çevre ile uyum çalışması için gerekli tedbirler, çevreye uyum planına uygun olarak orman arazilerinde ilgili orman idaresi, diğer alanlarda il özel idareleri veya valilikler tarafından yerine getirilir. Orman idaresi, il özel idaresi veya valilik tarafından çevre ile uyum planına uygun olarak yapılan masraflar, ruhsat bedelinden çevre ile uyum planı çalışmaları için emanete yatırılan tutarlardan karşılanır. Teminatların yeterli olmaması durumunda çevre ile uyum planı çerçevesinde eksik kalan masrafların ödenmesi için ruhsat sahibine bir ay ödeme süresi verilir. Süresinde ödenmeyen ve Genel Müdürlük tarafından ilgili vergi dairesine bildirilen tutarlar 6183 sayılı Kanuna göre ruhsat sahiplerinden tahsil edilir. İlgili idare tarafından çevreye uyum planı dışında başkaca bir proje veya uygulama yapılması hâlinde buna ilişkin masraflar, ilgili idare tarafından karşılanır ve ruhsat sahibinden herhangi bir bedel talep edilmez.[59]

Çevre ile uyum çalışmasının Hazinenin özel mülkiyetindeki yerler ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde yapılması hâlinde uygulamanın yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.

Tesislerin intikali:

Madde 33 –

Arama, (…)[60] ve işletme ruhsatının fesholunması, yürürlük sürelerinin bitmesi veya terk sebebiyle sona ermesi hallerinde ruhsat sahibine tazminat verilmeksizin kuyular, galeriler ve bunların muhafazası için yapılmış olan iksa tesisleri Devlete intikal eder.(59)

1 inci fıkra şümulü dışında kalan tesis, vasıta, alet ve malzeme ruhsat sahibine aittir.

Madencilik fonu:

Madde 34 –

(Mülga: 21/2/2001-4629/1 md.)

İnceleme ve denetim giderleri[61]

Madde 35 –

(Değişik: 26/5/2004-5177/17 md.)

Madencilik faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimi için yapılacak masraflar, 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi gereğince genel bütçeye özel gelir ve Genel Müdürlük bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarlardan karşılanır.[62]

Madencilik faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimleri için görevlendirilen personele 6245 sayılı Harcırah Kanununa göre hak ettikleri gündeliklerin iki katı tutarında gündelik ödenir. (Ek cümle: 2/7/2018 – KHK/703/118 md.) Bu tutar, üç katına kadar Cumhurbaşkanınca artırılabilir.

Bu maddeye göre yapılacak ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi alınmaz ve kesinti yapılmaz.

Pasa, bakiye yığını ve cürufların muhafazası:

Madde 36 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/18 md.)

Madencilik ve müteakip safhalarındaki faaliyetler sırasında; cevher, metal veya ekonomik değer ihtiva eden, günün şartlarında teknik veya ekonomik değerlendirmesi mümkün olmayan pasa, zenginleştirme bakiye yığını ve cüruflar, çevre kirliliği açısından mahzur teşkil etmiyorsa geçirildikleri son işlemden çıktıkları şekliyle ayrı ayrı muhafaza edilir. Bu bakiye ve pasa yığınlarının miktarları, fizikî özellikleri, usulüne göre alınmış numunelerin analiz raporları ve döküm alanları, faaliyet raporları, plân ve haritalarda gösterilir.

İşletme ruhsatının herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa, bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verilir. Bu süre içerisinde nakledilmeyen ve ekonomik değeri olan madenler valilik tarafından ihale edilerek satılır. Satıştan sağlanan gelir özel idareye aktarılır. Ekonomik değeri olmayan maddeler için 32 nci madde hükümleri uygulanır.

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/18 md.) Birinci fıkraya aykırı hareket edenlere işletme ruhsat taban bedeli kadar idari para cezası verilir.

Mücbir sebeplerle geçici tatil[63]

Madde 37 –

(Değişik: 26/5/2004 – 5177/19 md.)

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/19 md.) Mücbir sebep veya beklenmeyen hâller dolayısıyla işletme izni alınmış işletme ruhsat sahalarında faaliyetin geçici olarak tatiline ruhsat sahibinin müracaatı üzerine Genel Müdürlükçe karar verilebilir. Ruhsat sahibince müracaat tarihi, geçici tatilin başlama tarihi olarak kabul edilir. Geçici tatili kabul edilen işletme ruhsatlarına 24 üncü maddenin on ikinci fıkrası hükümleri uygulanmaz. Ruhsat hukukundan kaynaklanan diğer yükümlülükler devam eder.

(Mülga fıkra: 4/2/2015 – 6592/19 md.)

(Mülga fıkra: 4/2/2015 – 6592/19 md.)

(Mülga fıkra: 4/2/2015 – 6592/19 md.)

Sicilin teşkili ve özellikleri:

Madde 38 –

Bütün maden hakları ve faaliyetleri ile ilgili teknik ve mali konuları havi maden sicili, yönetmelikte belirtildiği şekilde Genel Müdürlük tarafından tutulur.[64]

Maden haklarının devir, intikal, haciz, rehin ve ipotek veya sona erme durumları bu sicile işlenir.

Maden sicili alenidir. İlgililer sicil kayıtlarının maden sicil memurlarından biri huzurunda gösterilmesini isteyebilir. Maden sicilindeki kayıtların bilinmediği iddia edilemez.

Madenler üzerine iktisap edilecek haklar tescil edilmedikçe hüküm ifade etmez.

Cevherlerin rehni:

Madde 39 –

Madenlerden çıkarılan cevherler, arama, (…)65 ve işletme ruhsat sahibinin Genel Müdürlüğe yazılı müracaatları üzerine bildirildiği şahıslara kabzedilmeksizin rehnedilebilir. Bu durum maden siciline kaydedilir.[65]

Bu kabil cevherlerin rehin süresi içinde satışı, rehin alan şahısların yazılı muvafakatı ile mümkündür.

Rehinle ilgili sicilin nasıl tutulacağı ve diğer işlemler, yönetmelikte belirtilir.

Haciz ve ihtiyati tedbir:

Madde 40 –

Madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamaz.

Ancak işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1 inci fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine haciz ve ihtiyati tedbir konulabilir. Üçüncü şahsın rehin hakları saklıdır.

Bir madenin tamamının icra yolu ile satışı 43 üncü maddede yazılı usule tabidir.

Haciz ve ihtiyati tedbir dolayısıyla madenin faaliyetine müdahale edilemeyeceği:

Madde 41 –

Madenin tamamına veya çıkarılmış cevherlerle bakiye yığını ve cürufuna gerek haciz veya ihtiyati tedbir konulması ve gerekse bunların icraen satışına teşebbüs edilmesi hallerinde alacaklı veya icra dairesince madenin faaliyeti durdurulamayacağı gibi bu faaliyete müdahale de edilemez.

İpotek ve kapsamı:

Madde 42 –

Maden (…)[66] işletme ruhsat sahibinin maden için yapmış olduğu borcunu veya ileride bu maksatla borçlanmasının temini için maden üzerinde bir veya müteaddit derece ve sırada ipotek tesis olunabilir.

İpotekli takyit edilmiş (…)66 işletme ruhsatının alanlarında değişiklik olduğu takdirde mevcut ipotek, hiçbir muameleye tevessül edilmeden yeniden ita edilen ruhsat üzerinde de aynı şartlarla devam eder.

(…)66 işletme ruhsatı ile bir bütün teşkil eden 40 ıncı maddenin birinci fıkrasında yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin heyeti umumiyesi ipoteğin şümulune girer.

Tesis olunacak ipotek ruhsat süresini geçemez.

İpotek alacaklısı, maden (…)66 işletme ruhsatı ile kül teşkil eden ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan gayrimenkuller üzerinde, (…)66 işletme ruhsat sahibinin tasarruflarına mani olmak için umumi hükümler dairesinde tapu siciline şerh verilmesini isteyebilir.

Maden işletme hakkının sona ermesi halinde ipoteğin hükmü 33 üncü maddenin birinci fıkrası şümulü dışında kalan tesis, vasıta, alet ve malzemeye inhisar eder.

Maden ipoteği sicil kütüğündeki ipotek kaydının terkini ile sakıt olur.

İpoteğin paraya çevrilmesi:

Madde 43 –

İpoteğin vadesi sonunda veya alacağın muacceliyet kesbetmiş olması halinde alacaklı alacağının tahsili için ipoteğin taalluk ettiği maden (…)66 işletme ruhsatını genel hükümler dairesinde sattırabilir.

Maden (…)66 işletme ruhsatını iktisap etmek isteyen talibin bu hakkın iktisabı için aranan kanuni şartları haiz olması lazımdır. Talip bu şartları haiz bulunduğunu, Genel Müdürlükten alacağı vesika ile ispat eder. İcra dairesi bu vesikayı ibraz etmiş olan talipler arasında satışı yapar.[67]

Satışın neticesi icra dairesi tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir. Keyfiyet madenin sicil kütüğüne şerh ve ipotek kaydı terkin edilir. Devir muamelesi bu surette tekemmül eder.

Şahsi mesuliyet:

Madde 44 –

Maden ipoteğiyle temin edilen alacaktan dolayı maden (…)66 işletme ruhsat sahibi şahsen de mesuldür.

İpotekle takyit edilmiş bir maden (…)66 işletme ruhsatının ahara devri halinde, bu hakkı devredenin borçluluk durumunda bir değişiklik husule gelmeyeceği gibi, alacağın teminatını teşkil eden ipotek de aynen baki kalır.

Ancak, maden (…)66 işletme ruhsatını devralan şahıs ipotekle temin edilmiş olan borcu da şahsen kabul ve taahhüt ettiği ve alacaklı, keyfiyetin Genel Müdürlükçe kendisine tebliğinden itibaren, bir yıl içinde hakkını evvelki borçluya karşı muhafaza eylediğini yazı ile bildirmediği takdirde (…)66 işletme ruhsatını devreden evvelki borçlu borcundan kurtulur.[68]

Medeni Kanunu atıf:

Madde 45 –

Türk Medeni Kanununun ipoteğe ait hükümleri maden ipoteklerine de uygulanır.

İrtifak, intifa hakkı ve kamulaştırma:

Madde 46 –

Maden arama dönemi içerisinde arama sahası özel mülkiyete konu gayrimenkul üzerinde kullanma amacına münhasır olmak üzere belli süreler için madenci, Genel Müdürlüğe müracaat ile irtifak ve/veya intifa hakkı tesisi isteyebilir.[69]

İrtifak ve/veya intifa hakkı karşılığı, Kamulaştırma Kanununa uygun olarak seçilecek bilirkişiler tarafından tespit edilir.

(Değişik : 15/6/2001 – 4683/4 md.) Arama süresi sonunda (…)[70] işletme talebi söz konusu olduğu takdirde tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının süresi (…)70 işletme süresini geçmemek kaydıyla uzatılabildiği gibi yeni irtifak ve/veya intifa hakkı talebinde de bulunulabilir. (Ek cümle: 4/2/2015 – 6592/20 md.) İşletme ruhsat sahasında ve/veya mücavirinde kurulacak tesislerde kullanılacak ve ruhsat sahası dışından getirilecek olan su, doğalgaz, elektrik ve haberleşme hatları için ruhsat sahibi Genel Müdürlüğe müracaat ederek irtifak ve/veya intifa hakkı tesisi isteyebilir.

Faaliyetler sırasında sahaya zarar verilmesi durumunda ruhsat sahibi adli merciler tarafından tespit edilecek tazminatı arazi sahibine ödemek ve sahayı kullanılabilir durumda terk etmekle yükümlüdür.

(Son fıkra İptal: Anayasa Mahkemesinin 22/9/1993 tarihli ve E. 1993/8, K: 1993/31 sayılı Kararı ile).

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)İşletme ruhsatı safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmaz, taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine Bakanlıkça kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılır.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.) Kamulaştırma işlemleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu husustaki masraflar ve kamulaştırma bedeli işletme ruhsatı sahibi tarafından ödenir.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)Kamulaştırılan taşınmaz, tapuya Hazine adına tescil edilip ruhsat hukuku devam ettiği sürece madencilik faaliyetlerinde kullanılmak üzere ruhsat sahibi adına tahsis edilir.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)Kamulaştırılan taşınmazın, maden işletme faaliyetleri için lüzum kalmadığının Genel Müdürlükçe tespiti halinde, Kamulaştırma Kanununda öngörülen usul ve esaslara göre belirlenecek rayiç bedeli ödenmek kaydıyla kamulaştırılan yerin eski sahibine iade edileceği hususu, ruhsat sahibi ve taşınmazın eski sahibine tebliğ edilir. Eski sahibinin taşınmazı altı ay içerisinde almak istememesi durumunda taşınmaz Hazineye kalır.[71]

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)Tapu siciline konulan şerhler Genel Müdürlüğün müracaatı üzerine ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan silinir.[72]

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kira, ecrimisil alınmaz.

(Ek fıkra: 26/5/2004 – 5177/20 md.)I. Grup madenler ve mıcır ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi için kamulaştırma hükümleri uygulanmaz.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü hizmetleri ile ilgili haklar:

Madde 47 –

( Değişik:26/5/2004 – 5177/21 md.)

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan, madencilik yapılabilecek bütün sahalarda, Kurumun yürüttüğü bir projeye bağlı olarak arama faaliyetlerinde bulunabilir. Üçüncü kişilere ait ruhsatlı alanlarda yaptıkları arama faaliyetleri sonucunda bulduğu aynı grup madenler ile ilgili hiçbir hak talebinde bulunamaz. Bu alanlar içinde arama ruhsatını aldığı diğer grup madenler, ruhsat süresi sonunda Genel Müdürlük tarafından 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir. İşletme izin sınırları içerisindeki arama faaliyetleri ruhsat sahibinden izin alınarak yapılır.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, ruhsatlı alanlarda yaptığı çalışmalar sonucu elde ettiği bilgi ve belgeleri, bir rapor halinde Genel Müdürlüğe ve talebi halinde ruhsat sahibine verebilir.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/19 md.) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 14/6/1935 tarihli ve 2804 sayılı Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanununun 5 inci maddesine göre maden ruhsat sahipleri ile yapmış olduğu arama ve araştırma tip sözleşmeleri maden siciline bilgi amaçlı şerh edilir.

(Değişik fıkra: 3/6/2007-5686/18 md.) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bu Kanun hükümlerine göre arama ruhsatı alarak bulduğu madenler için UMREK Koduna göre rapor hazırlama şartı aranmaksızın MTA tarafından hazırlanan raporlar ile 15 inci maddeye göre buluculuk hakkını kazanır. Arama ruhsat süresi sonuna kadar Genel Müdürlüğe devredilen bu ruhsatlar 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir. İhale sonucu elde edilen gelirin %50’si MTA’ya kaynak geliri olarak aktarılır.[73]

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/16 md.; Değişik fıkra: 18/5/2017-7020/11 md.) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından buluculuk hakkı kazanılan maden ruhsat sahaları, bedeli karşılığında ihtisaslaşmış Devlet kuruluşları ile bunların bağlı ortaklıklarına Bakan onayı ile devredilebilir. Devir aşamasında bu Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen süreler bu kararların uygulanması esnasında aranmaz. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen arama dönemi faaliyet raporları yerine kaynak/rezerv raporu verir.

(Ek fıkra:30/5/2019-7176/7 md.) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, uhdesindeki ruhsatları bölerek aynı alan için Genel Müdürlükten birden fazla yeni ruhsat talep edebilir. Genel Müdürlük tarafından Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü adına yeni ruhsatlar düzenlenebilir.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/16 md.) Bakanlık tarafından, ruhsat müracaatlarına kapatılan alanlar ile havza ve kuşak madenciliğini geliştirmek ve jeolojik yapıyı aydınlatmak için herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlarda, Bakanlıkça da gerekli görüldüğü takdirde Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne arama faaliyeti yaptırılmak gayesiyle ruhsat verilir. İşletilebilecek maden varlığının belirlenmesi halinde, bu alanlardan ruhsat müracaatına kapatılan alanlardaki madenlerin işletilmesi için Cumhurbaşkanı kararı, diğer alanlar için ise bu madde ve 30 uncu madde hükümlerine göre Genel Müdürlük tarafından ihale edilir.[74]

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından arama ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak üzere memuriyet mahalli dışında görevlendirilen personele Harcırah Kanununun 50 nci maddesi ile ilişkilendirilmeksizin, her yıl Bütçe Kanunu ile belirlenen gündelik harcırah miktarının iki katı tutarında, Harcırah Kanunu hükümlerine göre gündelik ödenir. (Ek cümle: 2/7/2018 – KHK/703/118 md.) Bu tutar, üç katına kadar Cumhurbaşkanınca artırılabilir. Bu şekilde görevlendirilen personele Harcırah Kanununun 50 nci maddesine göre ayrıca bir ödeme yapılmaz. Yapılacak söz konusu ödeme tutarının yarısı, Kurumun ücretli işlerinden sağladığı gelirlerden karşılanır. (Ek cümle: 10/6/2010-5995/16 md.; Mülga son cümle: 4/2/2015-6592/25 md.)

Yeminli teknik büroların kuruluşu, yetki alanları ve sorumlulukları:

Madde 48 –

(İptal: Anayasa Mahkemesinin 24/12/1986 tarihli ve E. 1985/20, K. 1986/30 sayılı Kararı ile.)

Madde 49 –

(Değişik birinci fıkra: 26/5/2004 – 5177/22 md.) 2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir.

Bunların ihracatına ait usul ve esaslar Cumhurbaşkanınca tespit edilir.[75]

Madde 50 –

Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra toryum ve uranyum madenlerinin aranması ve işletilmesi bu Kanun hükümlerine tabidir.

Üretilen cevher Devlete veya Cumhurbaşkanınca tespit edilecek yerlere satılır.[76]

Kaldırılan hükümler:

Madde 51 –

6309 sayılı Maden Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Maden Dairesi:

Madde 52 –

Bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip 6 ay zarfında Maden Dairesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca, teknik ve idari bakımdan ihtiyacı kafi kadro ile teçhiz edilir.

Ek Madde 1 –

(Ek : 30/7/1999 – 4424/1 md.;Değişik: 26/5/2004 – 5177/23 md.)

3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.

Ruhsat süresi bu Kanunla getirilen süre sınırlamasına tâbi değildir.

(Değişik üçüncü fıkra:14/2/2019-7164/20 md.) Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir. Bu fıkra kapsamında yapılacak ihale sonucunda Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, ihaleyi kazananla yapacağı sözleşme hükümleri saklı kalmak kaydıyla ihale edilen sahayı devredebilir ve ihaleyi kazanan adına ruhsat düzenlenebilir. Ruhsat devrine esas olan sözleşme ilgili ruhsatın siciline şerh edilir. Genel Müdürlük bu sözleşmenin tarafı değildir. Ancak, Türkiye Taşkömürü Kurumunun halen kendisi tarafından doğrudan işletilen işletme izin alanlarında oluşturulacak ruhsatlar bu madde kapsamında ihale edilemez. Kamu kurum ve kuruluşları ruhsat sahalarındaki rödövansçılarının rödövansa konu olan kısmını ruhsat sahalarından bölerek rödövans sözleşmesinin hükümleri saklı kalmak kaydıyla rödövans sözleşmesi sona erene kadar rödövans sözleşmesini yaptığı kişiye devredebilir ve rödövansçı adına ruhsat düzenlenebilir. Ruhsat devrine esas olan rödövans sözleşmesi ilgili ruhsatın siciline şerh edilir. Genel Müdürlük bu sözleşmenin tarafı değildir. (Ek cümle:25/11/2020-7257/4 md.) Bu ruhsat sahalarında, devralanın kurulu işletme kapasitesi veya şerh edilen sözleşmedeki kapasiteyi aşmayacağı yönünde vereceği taahhüde istinaden, ilgili alan için tanınan tüm muafiyetler ve bu Kanunun 7 nci maddesine istinaden alınmış bütün izinler devredilen ruhsatlarda da aynen korunur. Bu fıkra kapsamında devredilmiş olan ruhsat sahalarında yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak Maden Kanunu, İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar ruhsatı devralana aittir.

(Değişik fıkra: 4/2/2015 – 6592/21 md.) Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek faaliyetler, bu Kanunun hak düşürücü ve mali hükümlerine tabi değildir, ruhsat bedeli ve Devlet hakkından muaftır. Ancak taşkömüründen özel idare payı ve köylere hizmet götürme birliği payı alınır. Diğer madenler için yürütülen faaliyetlerden de Devlet hakkı, özel idare payı ve köylere hizmet götürme birliği payı alınır.

3303 sayılı Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun ile maden işletmeciliğine tanınan haklar, Ereğli Kömür Havzası içerisindeki taşkömürü madenciliği için geçerlidir.

Ereğli Kömür Havzasının imtiyaz alanının Cumhurbaşkanı kararıyla küçültülmesi sonucu serbest kalan alanlar, koordinatları Genel Müdürlükçe belirlenerek bu Kanunun 30 uncu maddesine göre ihale edilir.[77]

Ek Madde 2 –

(Ek :26/5/2004 – 5177/24 md.)

Bakanlık, Genel Müdürlüğün bu Kanunda belirtilen yetkilerinden uygun gördüklerini valiliklere verebilir.

Ek Madde 3 –

(Ek :26/5/2004 – 5177/24 md.)[78]

Kömür ve petrokok ithalatı ile ilgili usul ve esaslar Çevre ve Orman Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Bakanlıkça müştereken düzenlenir. Cumhurbaşkanı kararı ile maden ve petrokok ithalatından, gümrük resmine esas bedelin % 2’sine kadar ek ödeme alınabilir.

Ek Madde 4 –

(Ek :26/5/2004 – 5177/24 md.)

Maden Kanununun uygulanması ile ilgili eylem ve işlemler nedeni ile İdareye karşı açılan davaları, İdare ruhsat sahiplerine bildirir. Ruhsat sahipleri İdarenin yanında davaya katılabilir.

Ek Madde 5 –

(Ek :26/5/2004 – 5177/24 md.)

Bu Kanuna ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III) sayılı cetvelin “Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü” ile ilgili bölümünden çıkarılmış ve Maden İşleri Genel Müdürlüğünde kullanılmak üzere bu Kanuna ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin “Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı” ile ilgili bölümüne eklenmiştir.

Ek Madde 6 –

(Mülga: 4/2/2015-6592/25 md.)

Ek Madde 7 –

(Ek: 10/6/2010-5995/17 md.)

(Ek fıkra: 4/2/2015 – 6592/22 md.) Ruhsat sahipleri ile üçüncü kişiler arasında rödövans sözleşmeleri Genel Müdürlüğün iznine tabidir. İzin alınmaksızın yapılan rödövans sözleşmesi ile yürütülen madencilik faaliyetleri durdurulur. (Ek cümle:14/2/2019-7164/21 md.) Genel Müdürlük rödövans sözleşmelerinin tarafı değildir.[79]

(Ek fıkra: 4/2/2015 – 6592/22 md.) Kamu kurum ve kuruluşları ile iştirakleri hariç olmak üzere yer altı kömür işletmelerinde maden ruhsat sahipleri, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişiler ile üretim faaliyetlerine yönelik rödövans sözleşmeleri yapamaz. Aksi takdirde rödövans sözleşmesi ile yapılan madencilik faaliyetleri durdurulur.

Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar rödövansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.

Ek Madde 8 –

(Ek: 10/6/2010-5995/17 md.)

Ruhsat sahası ile ilgili bir önceki yıla ait teknik nezaretçilik ücretinin ödendiğine dair belgelerin her yıl Nisan ayı sonuna kadar Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi taktirde Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan hata ve noksanlık kapsamında değerlendirilir.

Ek Madde 9 –

(Ek: 10/9/2014-6552/9 md.)

Bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılan 4. Grup madenlerden “Linyit” ve “Taşkömürü” çıkarılan işyerlerinde, yer altında çalışan işçilere ödenecek ücret miktarı 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi uyarınca belirlenen asgari ücretin iki katından az olamaz.

Yönetmelik:

Ek Madde 10 –

(Ek: 4/2/2015 – 6592/23 md.)

Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler Bakanlık tarafından yürürlüğe konulur.

İş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren ve işletme projesinde yer alması zorunlu olan yapısal ve teknik hususlarla ilgili yönetmeliklerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uygun görüşü alınır.

Ek Madde 11 –

(Ek: 4/2/2015 – 6592/23 md.)

II. Grup (a) bendi maden ruhsat sahiplerinin proje ile başvurması ve talep ettiği bendin alanına taksir edilmesi hâlinde, II. Grup (b) ve (c) bendi maden ruhsatlarından birine geçilebilir. Ancak, bu Kanuna göre hak sağlayan II. Grup (b) bendi maden ruhsatlarından II. Grup (a) ve (c) bendi maden ruhsatlarına geçiş yapılamaz.

Ek Madde 12 –

(Ek: 4/6/2016-6719/6 md.)

Bu Kanun uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarına ait IV. Grup (b) bendi madenlere ilişkin ruhsatlar, rezerv kaybına sebep olmayacak şekilde, elektrik üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık onayı ile ayrı ruhsatlara bağlanabilir.

Ek Madde 13 –

(Ek: 20/8/2016-6745/37 md.)

Maden arama, araştırma ve üretimi sırasında kamu ve özel sektör tarafından üretilen yerbilimleri verileri, sondajlara ait karot, kırıntı, el örneği ve benzeri numuneler ile harita, kesit, stratigrafi ve benzeri dokümanları arşivlemek, yayımlamak, kullanıcıların hizmetine sunmak ve numunelerin yurt dışına çıkarılması ile ilgili işlemleri yapmak amacıyla Maden İşleri Genel Müdürlüğünün koordinasyonunda ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bünyesinde Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası kurulmuştur. Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankasına veri, numune ve doküman kabulü, arşiv sisteminin oluşturulması, bu sistemden yararlanılması, numunelerin yurt dışına çıkarılması ve diğer uygulamalar ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Kamu ve özel sektöre ait veri, numune ve dokümanlar bu usul ve esaslara göre Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankasına gönderilir.

Ek Madde 14 –

(Ek: 20/8/2016-6745/38 md.)

Uluslararası standartlar ile bilimsel ve teknik esaslara göre yetkin kişi ve/veya yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından, madenlerin aranması, araştırılması ve üretilmesi ile ilgili açık, güvenilir, uygulanabilir kaynak ve rezerv bilgilerini oluşturmak, bunlarla ilgili raporlama standartları ve kriterler belirlemek, sistem kurmak, uygulamak, geliştirmek ve yayımlamak, bu faaliyetler ile ilgili strateji ve hedefler oluşturmak, yetkin kişi ve/veya yetkilendirilmiş tüzel kişilerde aranan nitelikleri belirlemek, bunlara eğitim vermek, sertifikalandırmak, sicil ve sicil kayıtlarını tutmak, denetlemek, ihtar vermek, belgeleri askıya almak veya iptal etmek, uluslararası benzeri kuruluşlara üye olmak veya bunlarla işbirliği yapmak, görev alanına giren konularda eğitim, araştırma ve yayın faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetler ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve yayımlamak amacıyla, kısa adı UMREK olan Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu kurulmuştur. UMREK’in mali işleri dâhil her türlü sekretarya hizmetleri Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür. UMREK eğitim, sertifika, aidat, yayın ve diğer faaliyetlerinden gelir elde edebilir.

UMREK, görevini yerine getirirken bağımsızdır. UMREK, görevlerini yerine getirirken resmî ve özel kurum, kuruluş ve kişilerden belge, bilgi ve görüş isteyebilir.

UMREK üyelerine verilecek huzur hakkı Cumhurbaşkanınca tespit edilir.[80]

UMREK’in teşkili, yönetimi ve çalışması ile üyelerin atanmasında aranacak nitelikler, görev süresi ve üyeliğin sona ermesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.

Ek Madde 15-

(Ek: 21/3/2018-7103/33 md.)

Bu Kanun kapsamında işletme izni veya Genel Müdürlükçe izin verilmiş rödovans sözleşmesi olmaksızın işletme izni alanı dışındaki mücavir sahalara yirmi metreye kadar taşmalar hariç olmak üzere, maden ocağı açılması, maden üretilmesi veya faaliyetleri durdurulmuş maden sahalarında üretim faaliyetlerinin durdurulmasına sebep olan durumların düzeltilmesi ve/veya işletme güvenliğine yönelik faaliyetlerin dışında üretim faaliyetinde bulunulması fiillerini işleyenlere üç yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası verilir. Bu suçlardan hüküm giyenler, infazın tamamlanmasından itibaren on yıl boyunca madencilik faaliyeti yapamazlar.[81][82]

Ek Madde 16-

(Ek: 2/7/2018 – KHK/703/118 md.)[83]

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG)’nün bütün mal ve varlıkları Devlet malı hükmünde olup, haczedilemez. Bunlar aleyhine işlenen suçlar Devlet malları aleyhine işlenmiş sayılır.

MAPEG; ilgili mevzuat kapsamındaki görevleri dolayısıyla yapacağı işlemler yönünden, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç, her türlü vergi, resim, harç ve paydan, tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan her türlü döner sermaye ücretinden muaftır. Ancak, yargı harçlarının MAPEG’in haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili mercii tarafından karar verilir.

MAPEG’e, ilgili mevzuat ile verilen görevlerin ifası için gerekli olup MAPEG tarafından satın alınan veya ithal edilen binek araçları hariç, motorlu vasıtalarla, motorlu, motorsuz makine, cihaz, araç-gereç ile bunların yedek parçaları ve lastikleri, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

MAPEG’in gelirleri, vergiden müstesnadır. Bu istisna, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılan kesintileri kapsamaz.

Ek Madde 17-

(Ek: 2/7/2018 – KHK/703/118 md.)[84]

MAPEG’in görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesinden dolayı haklarında ceza davası açılmış olanların; vekâlet verdikleri avukata, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesine göre yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ödedikleri ücretler ile belgelendirilmiş olmak kaydıyla dava ile ilgili olarak yaptıkları masraflar, kesinleşmiş mahkûmiyet kararı halinde geri alınmak kaydıyla, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürünün teklifi ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı onayı ile karşılanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esas ve usuller MAPEG tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Ek Madde 18-

(Ek: 2/7/2018 – KHK/703/118 md.)[85]

MAPEG görev alanına giren konulara ilişkin her türlü tebligatı, kayıtlı elektronik posta adresi (KEP) veya kurumsal elektronik tebligat sistemi (e-Tebligat) yoluyla ilgilisine tebliğ edebilir. Bu yollarla yapılan tebligatlar 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca tebliğ edilmiş sayılır.

4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu ile 30/05/2013 tarihli ve 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu kapsamında ruhsat ve hak sahibi olanların, aktif edilmiş tebligata esas kayıtlı elektronik posta adresi (KEP) kullanmaları zorunludur. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükümlülüklerini yerine getirmedikleri her üç ay için 25.000 Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Bu idari para cezası her yıl 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı nispetinde artırılır.

Ek Madde 19-

(Ek:25/3/2020-7226/15 md.)

Mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması hâlinde Bakanlık tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak bu Kanun kapsamındaki mali yükümlülüklerin ve/veya beyanların ertelenmesi ile mali yükümlülüklerin taksitlendirilmesine karar verilebilir. Bu takdirde mali yükümlülüklere ilişkin zamanaşımı durur ve hak düşürücü süreler erteleme süresince işlemez.

Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerekir.

Bakanlık, mücbir sebep sayılan hâller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hâli ilan etmeye ve bu sürede bu Kanunda belirlenen mali yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir.

Geçici Madde 1 –

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce herhangi bir nedenle hükümden düşmüş bütün GMD (Genel maden dosyası), AR (Arama ruhsatı), İT (İlk tetkik), PRT (Proje tetkik), İR (İşletme ruhsatı), İİ (İşletme imtiyazı) safhasındaki ruhsatlar paftalardan silinerek sınırlarına bakılmaksızın otomatk olarak aramalara açılır.

Bu hüküm Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki mekşuf madenlere ait ruhsatlar için de geçerlidir.

Müracaatlar Geçici 5 inci maddeye göre ilan edilen günden başlayıp ilk hafta yapılacak müracaatların tamamı aynı gün yapılmış kabul edilecektir. Aramalara açılan sahaların Bakanlıkça onaylanmış listeleri ise müracaat kabul tarihinden bir ay önce ilgili dairede asılarak bütün madencilere açık tutulacaktır.

Aynı sahaya aynı anda birden fazla müracaat var ise bunlardan açık artırma şeklinde, (Değişik ibare: 21/2/2001-4629/6 md.) en yüksek bedeli ödemeyi taahhüt eden ruhsat almaya hak kazanacaktır. Bu bedeller bütçeye özel gelir yazılır.

İşletme ruhsatı ve işletme imtiyazı olan sahaların buluculuk hakkı saklıdır.

Geçici Madde 2 –

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan GMD, AR, İT, PRT, İR, İİ safhasındaki bütün ruhsatlar 6309 sayılı Maden Kanununda hangi madenler için verilmişse yalnız o madenlere mahsus olmak üzere kaldıkları yerden bu Kanun hükümlerine göre devam ederler.

GMD safhasındaki müracaatlar bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 5 ay içerisinde ilgili daireye müracaat ederek hak sağladıkları alana tekabül eden teminatlarını kanun gereği yatırmadıkları takdirde müracaatları iptal olur.

Ruhsat süresi bitimine sekiz aydan az zaman kalmış, AR, İT, PRT safhasındaki ruhsatlar Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sekiz ay içerisinde gerekli teminat ve harçlarını yatırarak Yönetmelikte belirtildiği şekilde arama faaliyet raporlarını, ön işletme projesini veya işletme projesini vererek, ön işletme ya da işletme ruhsatı talebinde bulunmakla yükümlüdür.

Bu ruhsat sahipleri, ruhsat alanını ilgili daireye müracaatla bir defaya mahsus olmak üzere küçülterek işletme sınırları dahilinde girebilir.

Sahada ruhsat sahibinin bulduğu ve bunu faaliyet raporları ile tespit ve beyan ettiği başka madenler mevcut ve bu madenlere o sahada verilmiş yürürlükte bulunan başka haklar yok ise, proje verilmesi suretiyle o madenler için de ön işletme veya işletme ruhsatı şümulüne alınma hakkı doğar.

Yürürlükteki işletme ruhsatları ve işletme imtiyaz sahipleri projelerini sekiz ay içinde bu Kanunda belirtilen şartlara uygun şekilde tadil etmekle yükümlüdür. Ayrıca, faaliyet raporlarını, bilançosunu Yönetmelikte belirtildiği şekilde tanzim etmek ve Devlet hakkı, varsa buluculuk hakkı, teminat ve harçlarını bu Kanun hükümlerine göre ödemek zorundadır. Ancak ödemelerin mükerrer olanları borçtan mahsup edilir.

Süresi içinde tadilat yapmayan, vecibelerini yerine getirmeyen ruhsatlar feshedilir.

Yanıltıcı, eksik, yanlış beyanda bulunanlar hakkında 10 uncu madde hükümleri uygulanır.

Bu madde gereği feshedilen ruhsatlarla ilgili alanlar, başka ruhsat yok ise otomatik olarak aramalara açılır.

O ruhsat sahasında değişik kişilere ait başka ruhsat alanları varsa ruhsat sahipleri de aralarında anlaşamazlarsa (…)[86] en büyük hibeyi yapan, o madenin kendi ruhsatı içinde kalan kısmının, ruhsat şümulüne alınmasına hak kazanır. Teklif ruhsat sahiplerinin anında ilgili dairede karşılıklı beyanı ve açık artırma şeklinde yapılır.

Geçici Madde 3 –

6309 sayılı Maden Kanunu gereğince arza tatbik için ruhsat sahipleri tarafından yatırılmış olan masraf avansları bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle bütçeye aktarılır.[87]

Geçici Madde 4 –

(Mülga : 12/6/1987 – 3382/2 md.)

Geçici Madde 5 –

Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay süre ile hiçbir maden arama ruhsatı

SONDAJ VE ÇEVRE

DRILLING AND ENVIRONMENT

Ö.Günay
Maden Müh Avukat


ÖZ

Sondaj operasyonu sırasında, çevredeki canlıların sağlığı, doğal değerler ve ekolojik dengenin korunması için olumsuz etkilerin önlenmesi önem arzetmektedir. Bu tür  sondaj faaliyetlerin çevresel kirliliğe yol açmaması son derece kritiktir. Aksi takdirde, hem bu faaliyetlerin sürdürülebilirliği hem de doğanın korunması açısından ciddî sorunlar ortaya çıkabilir. Bu makale sondaj hakkı ile çevre hakkının nasıl dengelenebileceği konusundaki tartışmalara yer vermektedir.


ABSTRACT

During drilling processes, negative effects must be prevented to protect the health of living beings in the environment, natural values, and ecological balance. Therefore, it is extremely critical that such activities do not cause environmental pollution. Otherwise, serious problems may arise in terms of the sustainability of these activities but also the protection of nature. This article discusses how the right to drill and the right to the environment can be balanced.


GİRİŞ

Sondaj faaliyeti, çevre ile doğrudan ilişkili bir eylemdir. 2872 sayılı Çevre Kanununda, çevre: “canlıların yaşamları boyunca etkileşimde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam” olarak tanımlanmaktadır.

Çevre, genel olarak, doğal ve insan yapımı çevre adı altında iki gruba ayrılabilir.

Doğal Çevre

Doğal çevre, yeryüzündeki canlı ve cansız varlıkları içerir. Bu unsurlar arasında şunlar bulunur:

  • Hava: Atmosferdeki gaz karışımı ve hava olayları.
  • Su: Okyanuslar, denizler, göller, nehirler ve yeraltı su kaynakları.
  • Toprak: Bitkilerin büyümesi ve ekosistemlerin varlığı için temel olan yer kabuğu.
  • Canlılar: Bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve diğer canlı varlıklar.
  • Ekosistemler: Ormanlar, çayırlar, çöller, tundralar ve diğer biyomlar.

İnsan Yapımı Çevre

İnsan yapımı çevre, insanların oluşturduğu ve etkilediği unsurları kapsar. Bu unsurlar arasında şunlar bulunur:

  • Binalar ve Altyapı: Evler, okullar, hastaneler, yollar, köprüler, enerji santralleri.
  • Sanayi ve Tarım: Fabrikalar, tarlalar, hayvancılık tesisleri.
  • Kültürel ve Sosyal Yapılar: Şehirler, kasabalar, kültürel ve sosyal kurumlar.

Çevresel Etkiler

Çevre, insan faaliyetlerinden büyük ölçüde etkilenir. Sanayi faaliyetleri, tarım uygulamaları, kentsel gelişim ve diğer insan etkinlikleri, doğal çevre üzerinde çeşitli olumlu ve olumsuz etkiler yaratır. Bu etkiler arasında şunlar bulunur:

  • Kirlilik: Hava, su ve toprak kirliliği.
  • İklim Değişikliği: Sera gazı emisyonları ve küresel ısınma.
  • Biyolojik Çeşitlilik: Türlerin yok olması ve ekosistemlerin bozulması.

Çevrenin Korunması

Çevrenin korunması, doğal ve insan yapımı çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamak amacıyla yapılan çalışmalardır. Bu çalışmalar arasında şunlar bulunur:

  • Çevre Politikaları: Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen düzenlemeler ve yasalar.
  • Eğitim ve Farkındalık: Çevre bilincinin artırılması ve toplumun çevreye duyarlı hale getirilmesi.
  • Yeşil Teknolojiler: Çevre dostu enerji kaynakları ve sürdürülebilir tarım uygulamaları.

SONDAJ TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI

5686 Sayılı Jeotermal kaynaklar ve mineralli sular kanununda sondaj,

“Jeotermal akışkanları aramak, üretmek, kullanım sonrası reenjekte etmek, rezervuarı gözlemlemek veya test etmek için bilimsel yöntemler ve uygun araçlar kullanılarak, gereken derinlik ve çapta yeryüzünden kaynağa doğru jeolojik takip ile delik kazma ve açma işlemi ile jeotermal rezervuar oluşturmak için akışkan enjekte etmek için kuyu açma işlemini ifade eder”

denmektedir. Petrol mevzuatında ise sondaj ile ilgili tanımlar şu şekildedir:

“Tespit sondajı: Keşif yapılan bir petrollü arazinin boyutlarını tespit etmek amacıyla açılan ve Genel Müdürlüğün onay verdiği teknik kriterler dâhilinde açılması gereken sınırlı sayıdaki sondajı, Üretim sondajı: Petrollü arazide üretim amacıyla kuyu açılmasını ifade eder. “

şeklindedir. Maden mevzuatında ise sondaj ile ilgili tanıma rastlanılmamıştır.

Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, sondaj tek amaç için değil, birden fazla amaç için yapılan bir faaliyettir.

Amaca Göre Sondaj Çeşitleri:

  1. Su Sondajı: Yeraltı su kaynaklarına ulaşmak için yapılan sondaj türüdür. İhtiyaca göre farklı derinliklerde ve çaplarda kuyular açılır.
  2. Petrol Sondajı: Petrol ve doğalgaz gibi hidrokarbon kaynaklarına ulaşmak amacıyla yapılan derin sondajlardır.
  3. Jeotermal Sondaj: Yeraltındaki ısı enerjisini kullanmak için yapılan sondajlardır. Jeotermal enerji üretimi ve ısıtma amaçlı kullanılır.
  4. Maden Sondajı: Maden yataklarını araştırmak ve çıkarmak için yapılan sondajlardır.
  5. Temel Sondajı: Yapıların temelinin oturduğu zeminin özelliklerini belirlemek ve zemin iyileştirme çalışmalarını planlamak için yapılan sondajlardır.

Yönteme Göre Sondaj Çeşitleri:

  1. Darbeli Sondaj: Sert formasyonlarda kullanılan, darbeli bir alet yardımıyla ilerleyen sondaj yöntemidir.
  2. Döner Sondaj: Daha yumuşak zeminlerde kullanılan, matkap ucunun dönmesiyle ilerleyen sondaj yöntemidir.
  3. Döner Darbeli Sondaj: Hem darbeli hem de döner yöntemlerin bir arada kullanıldığı sondaj yönte-midir.
  4. Karotlu Sondaj: Zemin veya kaya örneği almak amacıyla kullanılan bir sondaj türüdür.

Konumuzla ilgisi bakımından da, sondajların çevreye verdiği zarar bakımından bir sınıflandırma yapmak gerekirse, aşağıdaki gibi bir ayrım yapılabilir.


FARKLI SONDAJ ÇEŞİTLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ

Sondaj faaliyetlerinin çevreye etkisi sondaj türüne göre değişiklikler gösterir. Bu etkiler aşağıda kısaca belirtilmiştir.

  1. Petrol Sondajı: Petrol sondajı, bütün sondajlarda olduğu gibi, büyük miktarda su kullanımı, sondaj sıvılarının çevreye bırakılması ve petrol sızıntısı riskleri nedeniyle en büyük çevresel etkilere sahip sondaj türlerinden biridir.
  2. Doğal Gaz Sondajı: Doğal gaz sondajı da petrol sondajı gibi önemli çevresel sorunlara neden olabilir.
  3. Jeotermal Sondaj: Jeotermal sondaj, diğer sondaj türlerine göre daha az çevresel etkiye sahiptir. Ancak, yanlış yer seçimi ve uygun önlemler alınmaması durumunda yer altı su kaynaklarının kirlenmesine, ağır metal birikimine ve yer yüzeyinde deformasyonlara neden olabilir.
  4. Maden Sondajı: Bütün sondajlarda olduğu gibi, maden sondajıda, toprağın aşınmasına, erozyona ve su kaynaklarının kirlenmesine neden olabilir. Ayrıca, bazı madenlerin çıkarılması sırasında kullanılan kimyasallar çevreye zarar verebilir.
  5. Çözelti madenciliğinde ise bilinen yeraltı suyu kirliliği dışında, kullanılan solüsyonların olası kirliliği söz konusu olabilir.

SONDAJ FAALİYETİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİNİN SINIFLANDIRILMASI

Sondaj faaliyetinin çevreye verdiği zararlar bakımından bir sınıflandırma da yapılabilir.

Genel Çevresel Etkiler bakımından,

  1. Toprak Kirliliği: Sondaj sıvıları, kullanılan kimyasallar ve sondaj atıkları toprağı kirleterek yer altı su kaynaklarına sızabilir. Bu durum, toprak verimliliğini azaltır, bitki örtüsünü tahrip eder ve yer altı su kaynaklarının kalitesini düşürür.
  2. Su Kirliliği: Sondaj sıvılarında bulunan ağır metaller, petrol ürünleri ve diğer kimyasallar yer altı ve yüzey sularını kirletebilir. Bu da su kaynaklarının canlı yaşamı için uygun olmamasına neden olur.
  3. Hava Kirliliği: Sondaj işlemleri sırasında oluşan toz, egzoz gazları ve diğer emisyonlar hava kirliliğine yol açar. Bu durum, solunum yolu hastalıklarına ve iklim değişikliğine katkıda bulunur.
  4. Gürültü Kirliliği: Sondaj ekipmanlarının çalışması sırasında oluşan yüksek ses seviyesi, çevrede yaşayan canlıların yaşam kalitesini düşürür.
  5. Biyolojik Çeşitlilik Üzerindeki Etkiler: Sondaj faaliyetleri, doğal yaşam alanlarını tahrip ederek biyolojik çeşitliliği azaltabilir.

Bu tanımlar ve sınıflandırmalar, çevrenin karmaşık ve çok yönlü doğasını ortaya koymaktadır.

Bütün bu etkilere rağmen, sondajın nasıl yapılacağına, sondaj türüne göre ne tür ekipman kullanılacağına, sondaj öncesinde, sondaj esnasında ve sondaj mahallinin terki esnasında çevreyi korumak adına ne tür önlemler alınacağına ilişkin hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ve eklerinde “sondaj” kelimesi dahi geçmemektedir. Ne Maden Kanunu ne de Jeotermal Kanunu’nda bu yönde bir düzenleme bulunmamaktadır. Özellikle jeotermal sondajların mevzuattaki ve denetimdeki eksiklikler nedeniyle çevreyi olumsuz etkilemesi ve yöre halkının tepkisiyle karşılaşması üzerine Maden Mühendisleri Odası tarafından önemli bir çalışma yapılarak, mevzuattaki bu eksikliğin giderilmesi amaçlanmıştır. “Jeotermal Sondajlar Yapım ve Denetim Yönetmeliği “ başlıklı bu çalışma ile; elektrik üretim amaçlı jeotermal arama, üretim, enjeksiyon ve reenjeksiyon sondajlarının bilim ve tekniğe uygun olarak açılması, zaman içerisinde kuyularda meydana gelecek deformasyonların tespiti amacıyla izlenmesi hedeflenmiştir. Jeotermal kaynağın, rezervuarın, yeraltı sularının ve çevrenin korunmasını sağlamak amacıyla, uygun kuyu programlarının hazırlanması, lokasyon seçimi ve düzenlenmesi, kuyunun kazılması, borulanması, çimentolanması, kuyubaşı donanımının hazırlanması, tamamlanması ve terk edilmeyi düzenleyecek kurallar hazırlanmıştır. Ayrıca sondajların işletmeye alınması, günlük kuyu raporlarının tutulması ile kuyu tamamlama raporunun hazırlanması, işletme döneminde kuyunun gözlenmesi ve raporlanması bu öneride yer almaktadır. Bundan başka, sondajda kullanılacak kule ve donanımlarının standartlarının belirlenmesi, sondaj teknik sorumlusu atanması, kullanılacak donanım, boru, çimento ve sirkülasyon çamuru özelliklerinin belirlenmesi, saha ve kuyu emniyetinin sağlanması ve sondaja ilişkin diğer faaliyetler ile raporlanması ve denetlenmesine yönelik bir düzenleme önerilmiştir. Bu çalışma, ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilerek jeotermal kanunu kapsamında yasalaştırılması talep edilmiş ancak bugüne kadar bir gelişme sağlanamamıştır. Jeotermal sondajların yanısıra diğer sondaj faaliyetleri için de benzer bir düzenlemenin ivedilikle yapılması gerekmektedir.


SONDAJ FAALİYETLERİNDE EKOLOJİK DENGENİN KORUNMASI

Sondaj süreçleri sırasında, çevredeki canlıların sağlığı, doğal değerler ve ekolojik dengenin korunması için olumsuz etkilerin önlenmesi gerekmektedir; dolayısıyla, bu tür faaliyetlerin çevresel kirliliğe yol açmaması son derece kritiktir. Aksi takdirde, hem bu faaliyetlerin sürdürülebilirliği hem de doğanın korunması açısından ciddî sorunlar ortaya çıkabilir. O halde bu denge nasıl sağlanabilir? Bu soruya cevabı William Shakespeare’de bulabiliriz.

William Shakespeare’in 16. yüzyılda kaleme aldığı ve günümüzde hâlâ ilgiyle takip edilen “Venedik Taciri” adlı eserinde, Antonio adındaki bir denizci ile Shylock isimli bir Yahudi tefeci arasındaki meseleler derinlemesine işlenmektedir. Shylock, Antonio’ya bir miktar borç verirken, borcun geri ödenmemesi durumunda Antonio’nun vücudundan yarım kilo et alınacağı ile ilgili sözleşme yapılır. Notere tasdik ettirilir. Bu şart, o dönemdeki sözleşmelerin geçerliliği açısından ilginçtir; ancak Antonio, gemilerinin batması sebebiyle borcunu ödeyemediğinde, Shylock sözleşmenin uygulanmasını istemektedir.

Bu örnek üzerinden, adalet terazisinde iki temel kavramı belirlemek mümkündür: Bir tarafında yarım kilo insan eti, diğer tarafında ise borcun zamanında ödenmemesi durumunda ödenecek para bulunmaktadır. Tarihsel perspektiften bakıldığında, böyle bir sözleşmenin geçerliliği tartışmaya açıktır; ancak günümüz koşullarında, insan vücudunun herhangi bir maddi değerle ölçülmesi asla kabul edilemez. İnsan yaşamı, onuru ve sağlığı, finansal araçlarla kıyaslanamaz ve bu tür müzakereler, insan hakları açısından büyük bir ihlali temsil eder.

Günümüzde çevre hakkının insan hakkı ile eşdeğer kabul edilmesi, sosyal adalet anlamında önemli bir dönüm noktasını işaret etmektedir. 8 Ekim 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreyi evrensel bir insan hakkı olarak tanıyan bir kararı kabul ettiğini ve buna ilişkin olarak İnsan Hakları Konseyinin 48’inci Oturumunda yayımladığı bir açıklamada tüm devletleri söz konusu kararı kabul etmeye çağırdığı ifade edilmiştir. Sağlıklı bir çevre talep etme hakkı, temel insan hakları arasında yer almakta ve bu bağlamda insan yaşamının kalitesinin artırılması hedeflenmektedir. Bu nedenle, para kazanma amacıyla çevreyi kirletmek, açık bir adaletsizlik olarak değerlendirilmektedir ve toplumun vicdanını derinden yaralamaktadır.

Bu örnek değerlendirildiğinde, insan vücudu ve para yerine, çevre ve sondaj faaliyeti konduğunda çevreye yönelik sondaj faaliyetlerinin tamamen yasaklanması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Ancak bu yasak, her durumda geçerli değildir. Örneğin, sağlık alanında sıklıkla başvurulan biyopsi terimi, istisnai bir durum olarak değerlendirilebilir. Biyopsi, hastalık şüphesi taşıyan bir bölgeden hücre, sıvı veya doku örneği alma işlemi olarak tanımlanmakta olup, bu işlemin temelinde insan vücudundan bir parçanın alınması yer alır. Dolayısıyla, bu tür tıbbi uygulamalar belirli bir amaç taşıdığından, kendi içinde özel bir değerlendirme gerektirmektedir. İnsan vücudundan parça koparmak olarak da değerlendirebileceğimiz biyopsi işlemi, insan sağlığı söz konusu olduğunda ve biyopsi yapılanın rızası söz konusu ise hukuka uygun olduğu söylenebilir. O halde sondaj faaliyeti, doğrudan para değil, insan ihtiyaçları söz konusu olduğunda ve onay alındığında gerçekleştirilebilecek bir faaliyet olduğu iddia edilebilir. Dolayısıyla, sondaj faaliyetleri, doğrudan insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla ve sondajdan etkilenecek paydaşların izni olması halinde gerçekleştirilebilir.


SONDAJ FAALİYETLERİNDE SOSYAL ONAYIN ALINMASI

Sosyal Onay (Sosyal Lisans) Nedir?

Sondaj faaliyetlerinde ÇED sürecinin ihtiyacı tam olarak karşılamaması ve taraflar arasında anlaşmazlığı sonlandırmak yerine, anlaşmazlığı körükleyecek sonuçlar doğurması nedeniyle, ÇED sürecine ilave olarak, sosyal onay ya da sosyal lisans kavramı ortaya çıkmış olup, bugün de sondaj ve çevre sorunlarına çözüm olarak sunulabilecek en etkili anahtar olarak gözükmektedir. Dünya Bankası 2003 yılında sosyal lisansı şöyle tanımlamıştır:

“Yerel toplumun ve paydaşların rızasının alınması ve bu rızanın korunması.”

Ülkemizdeki bazı yatırımlar, “sosyal lisans olmadan da olabildiğini” gösterse de, kimi projeler sosyal lisansı elde edemediği için hayata geçirilemiyor, şirketler yatırım kararından vazgeçiyor ya da ruhsatlar el değiştiriyor. (Karan, 2024)

Sosyal lisansın ilk adımı “paydaş katılımı.” Sektördeki adıyla “halkla ilişkiler” zira günün sonunda sosyal lisansı veren de alan da “halk.” Paydaşı, “projeden etkilenen ve projeyi etkileyebilecek kişiler ya da kurumlar” olarak tanımlayabiliriz.

Alper Sezener (2021) konu ile ilgili olarak,

”Unutulmaması gereken, her proje için geçerli tek bir paydaş yaklaşımı olamayacağıdır. Yani her projenin etkileri, etkilediği paydaşları ve kendisini etkileyebilecek paydaşlar farklıdır. Tüm projelerde sondaj çalışmaları bile paydaşlarla ilişki kurmaya başlamak için geç kalınmış bir safha olabiliyor. 2014 yılında Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, toplulukların çevresel ve sosyal hassasiyetleri nedeniyle ertelenen ya da iptal edilen projelerin toplam maliyetinin dört milyar doların üzerinde olduğu da saptanmıştır. Yukarıdaki örneklere birçok yeni olayı ekleyebiliriz. Dünya ölçeğinde ve ülkemizde toplum tepkisi nedeniyle durdurulan maden projelerinin olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Açık bir şekilde ifade edersek maliyet-fayda merkezli “modern” madencilik yaklaşımı 2020’li yıllar ve sonrası için çökmüştür.”

denmektedir.

Paydaşların proje hakkında bilgilendirilmesi ve gerekirse proje faaliyetleriyle ilgili kararlarda söz sahibi olabilmesini bir bütün olarak ele aldığımızda buna “paydaş katılımı” süreci diyoruz.

(A. Vedat Oygür, 2017) den alıntıladığımız tanım ise “Sosyal onay kavramı ile ilginç bir yaklaşım ise, Pierre Lassonde – Newmont Mining Corporation Başkanı ‘na aittir. Konu ile ilgili tanımı şu şekildedir:

Bir devlet dairesine gidip başvuruda bulunarak ya da basitçe bir bedel ödeyerek sosyal onayınızı alamazsınız. Paradan çok daha fazlası, işletme yapacağınız yerdeki toplumun gerçek parçası olmanız gerekir. “

şeklindedir.

Konu ile ilgili olarak Ayça Tufan,

”Sosyal onay kavramı kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramının geliştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. KSS, şirketlerin faaliyetlerini sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel konularda duyarlı şekilde yürütmeleri ve belirledikleri ihtiyaçlar doğrultusunda sosyal yatırımlar yapmaları anlamına gelmektedir. Yasal yükümlülükler ve izinlerden ayrı olarak KSS, şirketlerin gönüllü uygulamalarını kapsamaktadır. “KSS 1930’lu yıllarda ortaya çıkmış olsa da, yerel toplulukların şirketler üzerindeki aktif baskısının 1980’li yıllarda başladığı söylenebilir. Bu duruma paralel olarak 1990’lı yıllarda şirketlerin kurumsal kültürlerinde ciddi değişimler olmuştur. Sonuç olarak tüm bu gelişmeler maden şirketlerinin faaliyetlerini yürütebilmek için sosyal onay almaları gerektiği fikrini ortaya koymuştur. “Sosyal onay” terimi ilk kez 1997 yılında Dünya Bankası ile yapılan toplantıda Placer Dome Şirketi Yöneticisi Jim Cooney tarafından kullanılmış, daha sonra aynı yıl Dünya Bankası tarafından gerçekleştirilen madencilik ve toplum konulu toplantıda daha geniş bir kabul görmüştür.” Susan Joyce ve Ian Thomson, sosyal onaylarını kaybetmiş ya da kaybetmek zorunda kalmış şirketler ile istişarelere dayanan deneyimleri doğrultusunda bu tanımlamayı geliştirmiştir. Sosyal onay ile ilgili teorik çalışmalarda, Thomson ve Boutilier’in sosyal onay piramit modelinde olduğu gibi meşruiyet, güvenilirlik ve güven olmak üzere üç temel sınır tanımlanmıştır. Bu çalışmaya göre bir proje faaliyeti meşruiyetini geliştirdikçe yerel paydaşlarından güvenilirlik kazanırken, bunun devamında projenin kabulü ve faaliyetlerin paydaşlar tarafından onaylanması gelmektedir. “

görüşündedir.

Konu ile ilgili yazıda ilave olarak:

“…Türkiye’de projelerin izin sürecinde sosyal etki değerlendirmesini zorunlu kılan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. 25 Kasım 2014 tarih ve 29168 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’nde kısıtlı bir “halkın katılım toplantısı” süreci tanımlanmıştır. Projenin ÇED raporunda yer verilen “projenin sosyo-ekonomik etkileri” başlığı altında proje alanının demografik yapısını ortaya koyan bilgiler aktarılmakta ve bu veriler düzgün bir saha çalışması yapılmadan ve çoğunlukla bu konuda uzman olmayan kişiler tarafından derlenmektedir. Projelerin bölgeye sağlayacağı istihdamı belirtmek dışında herhangi bir sosyal konuyu dikkate almayan bu çalışmaların daha sağlıklı yürütülebilmesi için ÇED firmaları bünyesinde sosyal bilimler konusunda uzman ekipler yer almalıdır.”

ifadesi edilmektedir.

Konu ile ilgili örnekler ise,

“Meksika, Brezilya, İngiltere, İspanya, Avusturya, Estonya, Nijerya, Avrupa Birliği ülkeleri gibi birçok ülke sosyal etki değerlendirmesi için ayrı bir yasal zorunluluk tanımlamamış, sosyal etki değerlendirmesini ÇED sürecine dahil etmiştir.”

şeklindedir.

Muhammed Yunus Bilgili (2015) konu ile ilgili en kapsayıcı sözleşme hakkında

1998 yılında kabul edilen Aarhus Sözleşmesi, çevre hakkı bağlamında, bilgiye erişim, katılım ve yargısal başvuru alanlarını düzenleyen en ayrıntılı sözleşme olduğunu iddia etmektedir. Nitekim sözleşmenin resmi başlığı “Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Alınmasına Katılım ve Yargıya Başvuru” şeklindedir. Bu sözleşmeye göre, çevresel konularda bilgiye erişim hakkı, karar alınmasına katılım hakkı ve yargıya başvuru hakkı şimdiki ve gelecek nesillerin mensupları için sağlık ve refahına uygun bir çevrede yaşama hakkının korunması için garanti altına alınmalıdır. Yine sözleşmede, herkesin refahına ve sağlığına uygun bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi koruma ve geliştirmenin şimdiki ve gelecek nesillerin yararı için bir ödev niteliği taşıdığı belirtilmiştir.

Türkiye’de madencilik ve sondaj sektöründe sosyal onay konusuna gereken önemin verilmesi için sektörel farkındalığı arttıracak etkinlikler düzenlenmeli, sektör daha sık aralıklarla bir araya gelmelidir. 10-11 Aralık 2014 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen “İşletmelerde Sosyal Onay” Çalıştayı Türkiye’de bu konuda düzenlenen ilk etkinlik olma özelliğini taşımaktadır. Etkinlikte konu hakkında bilgi paylaşımı yapılmış, firmalar için yasal gereklilikler kadar önemli duruma gelen projenin sosyal onayının alınması ve sürdürülmesi konusunda yaşanan saha tecrübeleri, sıkıntılar ve başarılar paylaşılmıştır. Türkiye’de buna benzer etkinliklerin arttırılması ve yaygınlaşması sağlanmalıdır denmektedir.

Sosyal onay konusundaki çalışmalar, daha çok kamu idareleri ve şirketler tarafından düzenlenmekte ve şirketlerin amacına yönelik olmaktadır. Oysa çevre hakkı Anayasa 56’da “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” şeklinde tanımlandığı için, sosyal onay, çevre ile sondaj faaliyeti konusundaki dengenin kurulmasında herkese ödev yüklemektedir.

Özellikle sondajdan sorumlu olan kişi ve kurumlar ise, çevre hakkının üç bileşeni olan, çevresel konularda bilgiye erişim hakkı, karar alınmasına katılım hakkı ve yargıya başvuru hakkının kişilere kullandırılmasına yardımcı olmalı beklenir. Bu sonuç, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3. maddesinin (e) bendinde de “çevre hakkında ” bahsedilen “Çevre politikalarının oluşmasında katılım hakkı esastır. Bakanlık ve yerel yönetimler; meslek odaları, birlikler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların çevre hakkını kullanacakları katılım ortamını yaratmakla yükümlüdür”. Kuralı ile de uyuşur. Ayrıca bu durum yukarda anlatıldığı üzere sosyal onay beklentisi de karşılar.


SONUÇLAR

  • Çeşitli amaçlar için yapılan sondaj faaliyetlerinin çevreye olan etkisi de farklı olmaktadır. Bu etkiyi en aza indirebilmek için öncelikli olarak mevzuatta tanımlanmamış olan “sondaj” tanımlanmasının eklenmesi gerekmektedir.
  • Ayrıca yine mevzuatta sondajın nasıl yapılacağına, sondaj türüne göre ne tür ekipman kullanılacağına, sondaj öncesinde, sondaj esnasında ve sondaj mahallinin terki esnasında çevreyi korumak adına ne tür önlemler alınacağına ilişkin kurallar yer almalıdır.
  • Bu nedenle kural koyucular Maden Mühendisleri Odası tarafından yapılan “Jeotermal Sondajlar Yapım ve Denetim Yönetmeliği”ni dikkate almalıdırlar.
  • Çevre hakkının temel insan hakkı olduğu, çevre olmadan insanın yaşayamayacağı ve çevre haklarının insan haklarından ayrılamayacak haklar olduğunun kabulü nedeniyle, çevreye karşı yapılan her türlü faaliyette olduğu gibi, sondaj faaliyetinde de, müdahalenin, insan vücuduna yapılan müdahale ile eş tutulması ve yerel halktan ve paydaşlardan sosyal onay alınması beklenir.

Kaynaklar

  • Bilgili, Muhammed Yunus ., (2015), Anayasal Bir Hak Olarak Çevre Hakkı, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(2). 563-584.
  • Kaboğlu, Ö. İbrahim , (1996), Çevre Hakkı, (3. Baskı), İmge Yayınevi https://ibrahimkaboglu.org/cevre-hakki.html/
  • Karan, Hakan (2020), Halkla İtişmelerden Halkla İlişkilere: Madencilikte Sosyal Lisans, Madencilik Türkiye, 88, 62-69
  • Oygür, Vedat Çağdaş Madencilik Faaliyetlerinde Sosyal Onay, https://www.tmder.org.tr/uploads/pdf/sosyal.pdf
  • Sezener, Alper (2021), Herşeye Rağmen Madencilik Değil Sürdürülebilir Madencilik, Madencilik Türkiye, 96, 102-103
  • Tufan, Ayça. (2018), Madencilikte Sosyal Onay Kavramının Örnekler Üzerinden Değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Maden Mühendisliği Anabilim Dalı için Öngördüğü Yüksek Lisans Tezi.
  • 8 Ekim 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir Çevreyi evrensel bir insan hakkı olarak tanıyan kararı https://www.tihek.gov.tr/upload/file_editor/2021/11/1635948241.pdf
  • https://ganhri.org/resolution-right-healthy-environment/

Konu ile ilgili mevzuat :

ÇEVRE KANUNU 2872

Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih: 11/8/1983 :

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Tanımlar ve İlkeler
Tanımlar:
Madde 2 – (Değişik: 26/4/2006-5491/2 md.)
Bu Kanunda geçen terimlerden;
Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı,
Çevre korunması: Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütününü,
Çevre kirliliği: Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi,

JEOTERMAL KAYNAKLAR VE DOĞAL MİNERALLİ SULAR KANUNU 5686 :

Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Kanunda geçen…
11) Sondaj: Jeotermal akışkanları aramak, üretmek, kullanım sonrası reenjekte etmek, rezervuarı gözlemlemek veya test etmek için bilimsel yöntemler ve uygun araçlar kullanılarak, gereken derinlik ve çapta yeryüzünden kaynağa doğru jeolojik takip ile delik kazma ve açma işlemi ile jeotermal rezervuar oluşturmak için akışkan enjekte etmek için kuyu açma işlemini,

İnsan Hakları Konseyi’nin 48/13 sayılı 8 Ekim 2021 tarihli “Bir İnsan Hakkı Olarak Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Çevre Hakkı” başlıklı kararı

İnsan hakları ve çevre ile ilgili Genel Kurul’un tüm kararların ve özellikle de 16 Temmuz 2020 tarihli 44/7 sayılı, 6 Ekim 2020 tarihli 45/17 sayılı, 7 Ekim 2020 tarihli 45/30 sayılı ve 23 Mart 2021 tarihli 46/7 sayılı İnsan Hakları Konseyi’nin kararlarını da ayrıca hatırlatarak,

Sürdürülebilir kalkınmanın üç boyutuyla(ekonomik, sosyal ve çevresel) ve ekosistemleri de dahil ederek çevrenin korunmasının, şimdiki ve gelecek nesillerin tüm insan haklarının sağlıklı ve tam olarak gerçekleştirilebilmesini kolaylaştırdığını ve teşvik ettiğini kabul ederek.

Diğer yandan, iklim değişikliğinin sonuçlarının, doğal kaynakların yaşama elverişsiz yönetimi ve kullanımının, hava, toprak ve su kirliliğinin, kimyasal maddelerin ve atıkların sağlıksız yönetiminin, bunlar neticesinde gerçekleşen biyoçeşitlilik kaybının ve ekosistem hizmetlerinin tükenmesinin, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreden yararlanmaya engel olduğunu ve çevreye verilen zararların, insan haklarının etkin uygulanmasında, doğrudan ve dolaylı negatif etkileri olduğunu da kabul ederek

Gelişmekte olan ülkelere; bilhassa yoksul, çok borcu olan ülkeler, en az gelişmiş ülkeler, denize kıyısı olmayan gelişmekte olan ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletlerinin yanı sıra orta gelirli ülkelere yardım edilmesinde ve insani, kurumsal ve teknolojik kapasitelerinin geliştirilmesinde uluslararası işbirliğinin önemli rolünü tekrar teyit ederek,

Çevreye verilen zararların insan hakları üzerindeki yansımalarının kişisel ve kolektif olarak tüm dünyada hissediliyorsa da, kadınların, kız çocuklarının ve toplumun zaten kırılgan kesimlerinde yer alanların, yani, yerli halkların, çocukların, yaşlıların ve engelli kişilerin bu sonuçlardan en şiddetli şekilde etkilendiklerini kabul ederek,

Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın, iklim değişikliği ve çevrenin kirletilmesi karşısında toplumsal cinsiyet sorunlarını ele alan bir eylem ortaya koymanın öneminin yanı sıra çevre korumada, kadınların ilerlemesi, kadınların harekete geçirici rolü, kadınların karar verici olması, kadınlar ve kız çocuklarının tam, eşit ve etkili katılımı ve kadınların işletmeci, yönetici, doğal kaynakların koruyucusu ve değişim özneleri olarak oynadığı rolün öneminin bilinciyle,

Çevre kirliliği, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, çölleşme ve sürdürülebilir olmayan bir kalkınmanın, şimdiki ve gelecek nesillerin insan haklarını etkin uygulama kapasitesi üzerindeki en acil ve en ciddi tehditlerden oldukları değerlendirerek,

Aynı şekilde, bilgi edinme, bilgi arama ve iletme hakkı, yönetimsel ve toplumsal işlerin etkin yönlendirilmesine katılma hakkı ve etkin başvuru hakkı gibi insan haklarının kullanılmasının, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir çevreyi korumak için hayati olduğu değerlendirerek,

Çevresel sorunlara çözüm bulmak için gerçekleştirilen tüm eylemler dahil Devletlerin insan haklarına uyma, onları koruma ve uygulanmalarına destek verme ve çeşitli uluslararası belgelerde öngörüldüğü üzere, herkesin insan haklarını korumak için tedbirler alma yükümlülüğü olduğunu ve çevreye verilen zararlar karşısında daha kırılgan olan kişiler için ek tedbirler alınması gerektiğini, ve insan hakları ve çevre ile ilgili ilke kararlarda çerçevesinin çizildiği şekliyle tekrar kabul ederek,

Tüm ticari işletmelerin, insan haklarına uyma sorumluluğu olduğunun altını çizen, ticari işletmeler için belirlenen İş ve İnsan Hakları Rehber İlkelerini hatırlatarak,

Tüm insan haklarının uygulamasında, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrenin önemini kabul ederek,

Özel Raportör’ün güvenli, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreden yararlanma ile ilgili insan hakları yükümlülükleri konusunda düzenlediği tüm raporları kaydederek,

Aynı zamanda, Genel Sekreter’in 24 Şubat 2020 tarihinde, İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu, “En Üstün Amaç: İnsan Hakları İçin Harekete Geçme Çağrısı” başlıklı raporu kaydederek,

Devletlerin çoğunun, anayasalarında, mevzuatlarında, yasalarında veya politikalarında temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkını farklı şekillerde de olsa tanıdıklarını kaydederek,

  1. Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkını bir insan hakkı olarak tanır;
  2. Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının diğer haklar ve mevcut uluslararası hukuk ile bağı olduğunu kaydeder;
  3. Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının ilerlemesinin/teşvik edilmesinin uluslararası çevre hukuku ilkelerine uyarak, çevre ile ilgili çok taraflı anlaşmaların tam uygulanmasından geçmekte olduğunu teyit eder;
  4. Devletleri, uluslararası kuruluşları, ticari işletmeleri ve diğer ilgili aktörleri, herkes için temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreyi güvence altına almayı öngören çabaları arttırmak için politikalar oluşturmaya, uluslararası işbirliğini geliştirmeye, kapasitelerini arttırmaya ve iyi uygulamaları bütünleştirmeye teşvik eder.

Maden Satım Sözleşmeleri: Genel Bakış

Maden satım sözleşmeleri, madenlerin ( bakır, kömür, endüstriyel mineraller vb.) satışını düzenleyen ve tarafların hak/yükümlülüklerini belirleyen hukuki metinlerdir. Bu sözleşmeler, genellikle uzun vadeli ve yüksek değerli işlemleri kapsadığından titizlikle hazırlanmalıdır. İşte temel unsurlar ve dikkat edilmesi gerekenler:

1. Sözleşmenin Temel Unsurları

Taraflar

  • Satıcı: Madenin mülkiyet/devir hakkına sahip şahıs veya şirket (örneğin, maden işletme ruhsatı sahibi). Türkiye’de madenler devletin hüküm ve tasarrufu altındadır; satıcının ruhsat/izin belgelerinin varlığı esastır.)
  • Alıcı: Madeni satın alacak kişi veya kurum.

Konu

  • Satışa konu olan madenin türü (bakır cevheri, linyit kömürü vb.), fiziksel/kimyasal özellikleri (tenör, nem oranı, safsızlık).

Kalite Şartları

  • Analiz yöntemleri (örneğin, XRF testi) ve uyumsuzluk durumunda yaptırımlar.

Miktar ve Teslimat

  • Tonaj, metreküp vb. birimlerle miktar.
  • Teslimat yeri (maden ocağı, liman, fabrika) ve Incoterms 2020 şartları (Uluslarası Ticaret Odası’nin ithalat ve ihracatta teslim şekilleri üzerine oluşturduğu kavramların ”International Commercial Terms” ün kısaltılmış ismidir. CIF, FOB vb.).
  • Sevkiyat takvimi ve gecikme cezaları.

Fiyatlandırma ve Ödeme

  • Sabit fiyat, LME (Londra Metal Borsası) endeksli fiyat veya formül bazlı hesaplama.
  • Ödeme koşulları (peşin, vadeli, akreditif) ve döviz cinsi (USD, EUR).
  • Royalti/Telif: Maden kaynağına bağlı ek ödemeler (özellikle devletle yapılan sözleşmelerde).

Yasal Uyum

  • 3213 Sayılı Maden Kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygunluk.
  • Vergi ve resim yükümlülükleri (KDV, özel tüketim vergisi).
  • Bazı durumlarda ÇED raporu, çevre izinleri, ihracat/ithalat lisansları.

2. Özel Şartlar ve Riskler

Uzun Vadeli Tedarik

5-10 yıllık sözleşmelerde fiyatın enflasyona veya piyasa dalgalanmalarına endekslenmesi.

Force Majeure (Mücbir Sebep)

Deprem, grev, savaş gibi durumlarda sözleşmenin askıya alınması.

Kalite Anlaşmazlıkları

Bağımsız laboratuvar tespiti ve uyuşmazlık çözüm mekanizmaları.

Türkiye’ye Özgü Riskler

  • Maden arama/işletme ruhsatlarının iptal riski (çevre düzenlemeleri nedeniyle).
  • Yerel yönetimlerin izin süreçlerindeki gecikmeler.

3. Hukuki Koruma ve Tavsiyeler

Garanti ve Sorumluluklar

  • Satıcı, madenin üçüncü şahıs haklarından arındırıldığını taahhüt etmeli.
  • Alıcı, teslimattan sonraki hasarlar için sigorta yaptırmalı.

Uyuşmazlık Çözümü

  • Tahkim (ICC, ISTAC) veya Türk mahkemelerinde dava (örneğin, Ankara Ticaret Mahkemesi).

Gizlilik

Maden rezerv bilgilerinin paylaşımında NDA (gizlilik anlaşması) şartı.

4. Örnek Madde Taslağı

“Madde 5 – Kalite Kontrolü: Satıcı, sevkiyat öncesinde XRF analizi yapacak ve %Cu tenörü en az %18 olmalıdır. Uyumsuzluk halinde, alıcı malı reddedebilir veya fiyat %5 oranında düşürülür.”

Sonuç (Genel)

Maden satım sözleşmeleri, maden hukuku uzmanları ve jeoloji mühendisleriyle birlikte hazırlanmalıdır. Türkiye’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın mevzuatı sürekli takip edilmeli, sözleşmelerde esneklik ve risk paylaşımı ön planda tutulmalıdır.

Maden satış sözleşmelerinde satıcı, madenin mülkiyetini veya devir hakkını elinde bulunduran ve bu hakkı alıcıya aktarmayı taahhüt eden tarafı temsil eder. Satıcı, genellikle maden işletme ruhsatı sahibi bir şirket, devlet kurumu veya özel mülkiyet sahibi olabilir. Satıcının hakları, yükümlülükleri ve dikkat etmesi gereken kritik konular şunlardır:

Satıcının Rolü ve Sorumlulukları

1. Satıcının Hukuki Statüsü ve Yetkisi

Ruhsat ve İzinler

  • Satıcı, madenin çıkarılması ve satışı için 3213 Sayılı Maden Kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun şekilde ruhsat/izin belgelerine sahip olmalıdır.
  • Özellikle Türkiye’de madenler devletin hükümranlığı altında olduğundan, satıcının “maden işletme ruhsatı” veya “devir izni” bulunması zorunludur.
  • Örnek: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan alınan ruhsatların geçerlilik süresi ve kapsamı kontrol edilmeli.

Mülkiyet ve Devir Yetkisi

  • Satıcı, madenin mülkiyetini veya devir hakkını üçüncü kişilere karşı temiz (üzerinde haciz, rehin vb. olmayan) bir şekilde devredebileceğini taahhüt etmelidir.
  • Risk: Ruhsatın iptal edilmesi veya maden sahasında üçüncü kişilerin hak iddia etmesi durumunda satıcı sorumlu tutulabilir.

2. Satıcının Temel Yükümlülükleri

Madde ve Kalite Taahhütü

  • Satıcı, sözleşmede belirtilen madenin kimyasal/fiziksel özelliklerini (tenör, nem, safsızlık oranı) sağlamakla yükümlüdür.
  • Örnek: “Bakır cevheri %Cu oranı en az %18 olacaktır” gibi şartlar belirlenmeli ve laboratuvar analiziyle kanıtlanmalı.

Teslimat ve Sevkiyat

  • Teslimatın yeri, zamanı ve koşulları (Incoterms 2020) net olarak tanımlanmalı.
  • Önemli: Gecikme veya eksik teslimat durumunda satıcıya uygulanacak cezalar (örneğin, günlük gecikme bedeli) açıkça belirtilmeli.

Yasal Uyum ve Çevre Düzenlemeleri

  • Satıcı, ÇED raporu, çevre izinleri ve emisyon limitlerine uygunluğu sağlamalı.
  • Türkiye’de Risk: Çevre düzenlemelerine aykırılık nedeniyle ruhsat iptali veya idari para cezası riski.

3. Satıcının Hakları

Ödeme Güvencesi

  • Satıcı, ödemenin zamanında ve tam olarak yapılmasını talep edebilir. Ödeme şekli (akreditif, avans, peşin) sözleşmede belirtilmeli.
  • Örnek: “Alıcı, malın yükleme belgesinin ibrazı üzerine 30 gün içinde ödemeyi SWIFT ile gerçekleştirecektir.”

Fiyatlandırma Mekanizması

  • Satıcı, fiyatın piyasa koşullarına endekslenmesini (LME, İstanbul Maden Borsası) veya enflasyona göre revize edilmesini talep edebilir.
  • Uzun Vadeli Sözleşmelerde: “Fiyat, her yıl TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) artış oranında güncellenecektir” gibi maddeler eklenebilir.

Force Majeure (Mücbir Sebep)

  • Deprem, yangın, grev gibi öngörülemeyen durumlarda satıcının sorumluluğunun kalkması veya teslimatın ertelenmesi.

4. Satıcı İçin Riskler

Ruhsat İptali

  • Çevre düzenlemeleri, idari ihlaller veya siyasi kararlar nedeniyle ruhsatın iptal edilmesi halinde sözleşme feshedilebilir ve satıcı tazminat ödemek zorunda kalabilir.

Kalite Anlaşmazlıkları

  • Alıcının madeni reddetmesi veya fiyat indirimi talebiyle karşılaşma riski.
  • Çözüm: Bağımsız laboratuvar analizi ve sözleşmede “kabul kriterleri”nin net tanımlanması.

Vergi ve Mali Yükümlülükler

  • Satıştan doğan KDV, kurumlar vergisi veya ihracat/ithalat vergilerinin eksik hesaplanması.

5. Satıcıyı Korumak İçin Hukuki Önlemler

Teminat ve Garantiler

  • Alıcıdan teminat mektubu veya avans ödeme talep edilmesi.
  • “Satıcı, madenin üçüncü kişi haklarından arındırıldığını garanti eder” gibi hükümler.

Gizlilik ve Veri Koruma

  • Maden rezerv bilgilerinin paylaşılması durumunda gizlilik anlaşması (NDA) imzalanması.

Uyuşmazlık Çözümü

  • Anlaşmazlıkların tahkim (ICC, ISTAC) yoluyla çözülmesi veya Türk mahkemelerinde dava açılması.
  • Örnek: “Taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) yetkilidir.”

6. Satıcıya Öneriler

Hukuki Danışmanlık

  • Maden hukuku uzmanı ve maden mühendisiyle sözleşme taslağını gözden geçirin.

Ruhsat ve İzinlerin Güncelliği

  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile iletişim halinde olun.

Risk Paylaşımı

  • Fiyat dalgalanmaları veya teslimat gecikmelerinde riskin alıcıyla paylaşılması için esnek maddeler ekleyin.

Sigorta

  • Sevkiyat sırasında oluşabilecek hasarlar için nakliye sigortası yaptırın.

Alıcının Rolü ve Sorumlulukları

Maden satım sözleşmelerinde alıcı, madeni satın almayı taahhüt eden ve sözleşmeden doğan yükümlülükleri üstlenen tarafı ifade eder. Alıcı, genellikle sanayi şirketleri, ihracatçılar veya rafineriler gibi madeni işleyecek veya ticaretini yapacak kuruluşlar olabilir. Alıcının hakları, sorumlulukları ve dikkat etmesi gereken kritik hususlar şunlardır:

1. Alıcının Hukuki Statüsü ve Yükümlülükleri

Yasal Kapasite

  • Alıcı, sözleşme imzalama yetkisine sahip olmalıdır (örneğin, tüzel kişi ise yetkili temsilci belgesi).
  • İthalat/ihracat yapılıyorsa, gümrük lisansı ve ilgili izinler alınmalıdır.

Ödeme Yükümlülüğü

  • Alıcı, sözleşmede belirlenen fiyatı ve ödeme koşullarını (peşin, vadeli, akreditif) eksiksiz yerine getirmekle yükümlüdür.
  • Örnek: “Alıcı, malın teslimi sonrası 15 iş günü içinde ödemeyi USD cinsinden SWIFT ile gerçekleştirecektir.”

Teslimat ve Kabul

  • Alıcı, madenin sözleşmede belirtilen teslimat yerinde (liman, fabrika vb.) ve Incoterms 2020 kurallarına uygun şekilde teslim alınmasını sağlamalıdır.
  • Önemli: Fiziksel/kimyasal özelliklerin uygunluğunu kontrol etmek için kalite kontrol süreci başlatmalıdır.

2. Alıcının Hakları

Kalite ve Miktar Uygunluğu

  • Alıcı, madenin sözleşmede belirtilen tenör, nem oranı veya saflık kriterlerini karşılamadığı durumda reddetme veya fiyat indirimi talep etme hakkına sahiptir.
  • Örnek: “Bakır cevherinin %Cu oranı %18’in altındaysa, alıcı ton başına fiyattan %10 indirim talep edebilir.”

Bilgi Edinme Hakkı

  • Satıcıdan madenin çıkarıldığı sahanın ruhsat belgelerini, ÇED raporunu ve analiz sonuçlarını talep edebilir.
  • Türkiye’de: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ruhsat sorgulama sisteminden doğrulama yapılabilir.

Force Majeure (Mücbir Sebep)

  • Savaş, doğal afet veya hükümet kararları nedeniyle teslimatın aksaması halinde sözleşmeyi askıya alma veya feshetme hakkı.

3. Alıcı İçin Riskler

Kalite Uyuşmazlıkları

  • Satıcının analiz sonuçlarıyla fiili teslimat arasında fark olması (örneğin, düşük tenör).
  • Çözüm: Bağımsız bir laboratuvarın örnekleme ve analiz sürecine dahil edilmesi.

Teslimat Gecikmesi

  • Üretim veya lojistik aksaklıklar nedeniyle madenin zamanında ulaşmaması.
  • Korunma Yolu: Sözleşmeye “gecikme cezası” maddesi eklenmesi.

Yasal ve Çevresel Riskler

  • Satıcının ruhsatının iptal edilmesi veya çevre mevzuatına aykırılık nedeniyle madenin el konulması.
  • Türkiye’de: Maden sahalarında yerel halkın protestoları veya idari yaptırımlar.

4. Alıcıyı Korumak İçin Hukuki Önlemler

Kalite Garantisi

  • Satıcının, madenin sözleşmeye uygunluğunu garanti eden bir madde eklenmesi.
  • Örnek: “Satıcı, her sevkiyat öncesinde ISO 17025 akrediteli bir laboratuvarda analiz yaptıracaktır.”

Teminat ve Avans

  • Satıcıdan performans teminat mektubu veya ön ödeme avansı talep edilmesi.
  • Örnek: “Sözleşme bedelinin %10’u, sözleşme imzalandığında avans olarak ödenecektir.”

Gizlilik ve Rekabet Yasağı

  • Maden kaynağına ilişkin bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılmasını engelleyen gizlilik anlaşması (NDA).

5. Alıcıya Öneriler

  1. Hukuki ve Teknik Danışmanlık: Maden hukuku avukatı ve jeoloji mühendisiyle sözleşme şartlarını gözden geçirin.
  2. Due Diligence (Ön Araştırma): Satıcının ruhsatlarını, çevre izinlerini ve finansal durumunu kontrol edin.
  3. Fiyat Endeksleme: Uzun vadeli sözleşmelerde fiyatı LME (Londra Metal Borsası) veya TÜFE’ye endeksleyin.
  4. Sigorta: Nakliye sırasındaki riskleri karşılamak için deniz/karayolu sigortası yaptırın.
  5. Alternatif Tedarikçi: Satıcının iflası veya teslimat yapamaması durumuna karşı yedek tedarikçi belirleyin.

Örnek Madde (Alıcı Lehine)

“Madde 7 – Kabul ve Reddetme: Alıcı, madenin tesliminden sonra 10 iş günü içinde kalite kontrol yapabilir. Uyumsuzluk halinde, malı reddetme veya fiyat indirimi talep etme hakkına sahiptir. Reddedilen malların nakliye masrafları satıcıya aittir.”

Sonuç (Alıcı Açısından)

Maden satım sözleşmelerinde alıcı, ödeme ve kabul süreçlerini titizlikle yönetmeli, satıcının yasal ve teknik yeterliliğini araştırmalıdır. Türkiye’deki dinamik maden mevzuatı ve çevre düzenlemeleri dikkate alınmalı, sözleşmelerde risk paylaşımı ve şeffaf hükümler öne çıkarılmalıdır. Uyuşmazlık durumunda tahkim veya uzlaştırma gibi alternatif çözüm yolları tercih edilebilir.

Sözleşmenin Konusu: Satılan Maden

Maden satım sözleşmelerinin temelini, sözleşmenin konusu olan maden oluşturur. Sözleşmede “konu”, satılan madenin türü, fiziksel/kimyasal özellikleri, miktarı ve hukuki durumu gibi unsurlarla net bir şekilde tanımlanmalıdır. Bu tanımlama, tarafların hak ve yükümlülüklerinin sınırlarını belirler ve uyuşmazlıkların önlenmesi için kritik öneme sahiptir. İşte detaylar:

1. Sözleşmenin Konusunu Oluşturan Unsurlar

A. Madenin Türü ve Özellikleri

  • Madenin Adı ve Sınıfı: Satışa konu olan madenin türü (altın, bakır, kömür, krom, bor, mermer vb.) ve sınıfı (cevher, konsantre, işlenmiş ürün) belirtilmelidir.
  • Örnek: “Sözleşmenin konusu, Elazığ Maden sahasından çıkarılan %18 Cu tenörlü bakır cevheridir.”
  • Fiziksel/Kimyasal Özellikler: Tenör (metal oranı), nem oranı, safsızlık (örneğin, arsenik veya kükürt içeriği), yoğunluk gibi teknik kriterler açıkça yazılmalıdır.
  • Örnek: “Kömürün alt ısıl değeri 5.500 kcal/kg’dan az olmayacaktır.”

B. Miktar ve Birim

  • Toplam Miktar: Tonaj, metreküp veya adet gibi birimlerle ifade edilir.
  • Örnek: “Yıllık 50.000 ton linyit kömürü satışı.”
  • Tolerans Aralığı: Teslimatta kabul edilebilir miktar sapmaları (±%5 gibi) belirtilmelidir.

C. Hukuki Durum ve Mülkiyet

  • Ruhsat ve İzinler: Madenin çıkarıldığı sahanın ruhsat numarası, ruhsat sahibi ve ruhsat süresi belirtilmeli.
  • Türkiye’de madenler devlet hükümranlığı altında olduğundan, satıcının 3213 Sayılı Maden Kanunu’na uygun ruhsat/izin belgeleri eklenmeli.
  • Mülkiyet Teminatı: Satıcı, madenin üzerinde üçüncü kişi hakları (rehin, haciz) bulunmadığını taahhüt etmeli.

2. Sözleşmede Yer Alması Gereken Konuya İlişkin Şartlar

A. Kalite Kontrol ve Uygunluk

  • Analiz Yöntemleri: Hangi laboratuvarların (ISO 17025 akrediteli) ve analiz tekniklerinin (XRF, ICP-OES) kullanılacağı belirtilmeli.
  • Uyumsuzluk Halleri: Kalite kriterlerinin karşılanmaması durumunda alıcının reddetme, fiyat indirimi veya tazminat talep etme hakkı tanımlanmalı.
  • Örnek Madde: “Tenör %18’in altındaysa, alıcı ton başına fiyattan %8 indirim talep edebilir.”

B. Teslimat ve Sevkiyat

  • Teslimat Yeri: Maden ocağı, liman, fabrika vb. net olarak belirtilmeli.
  • Örnek: “Teslimat, Mersin Limanı’nda FOB (Incoterms 2020) koşullarıyla yapılacaktır.”
  • Sevkiyat Takvimi: Teslimat tarihleri ve gecikme durumunda uygulanacak gecikme cezaları (günlük %0,1 gibi).

C. Fiyatlandırma ve Ödeme

  • Fiyat Belirleme Mekanizması: Sabit fiyat, borsa endeksi (LME), veya formül bazlı hesaplama (örneğin, “LME bakır fiyatı + %5 prim”).
  • Ödeme Şartları: Peşin, akreditif veya vadeli ödeme detayları (örneğin, “Malın yükleme belgesi ibrazında 30 gün vadeli”).

3. Yasal Uyum ve Riskler

A. Türkiye’ye Özgü Yasal Zorunluluklar

  • ÇED Raporu ve Çevre İzinleri: Maden çıkarımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınan ÇED Olumlu Kararı zorunludur.
  • Vergi ve Resimler: Maden satışında KDV (%18), özel tüketim vergisi (varsa) ve ihracat/ithalat vergileri dikkate alınmalı.

B. Riskler ve Çözümler

  • Kalite Anlaşmazlıkları: Bağımsız bir eksperin analiz yapması ve sonucun bağlayıcı olması.
  • Ruhsat İptali: Sözleşmeye “ruhsat iptali durumunda sözleşmenin feshi” maddesi eklenmeli.
  • Force Majeure (Mücbir Sebep): Deprem, grev veya yasal değişiklikler gibi durumlarda tarafların sorumluluktan muafiyeti.

4. Örnek Sözleşme Maddeleri

Madde 3 – Konu ve Özellikler
“Satılan maden, Kütahya Tavşanlı sahasından çıkarılan, en az %52 SiO₂ içeren kuvars kumudur. Toplam miktar 20.000 ton olup, ±%5 toleransla teslim edilecektir. Kalite kontrolü, İstanbul’daki X Laboratuvarı’nda XRF yöntemiyle yapılacaktır.”

Madde 5 – Teslimat ve Fiyat
“Teslimat, İzmir Limanı’nda CIF (Incoterms 2020) koşullarıyla gerçekleşecektir. Fiyat, LME bakır fiyatının 3 aylık ortalaması üzerinden %2 primle hesaplanacaktır.”

5. Pratik Tavsiyeler

  1. Teknik ve Hukuki Destek: Maden hukuku avukatıyla sözleşmeyi hazırlayın.
  2. Şeffaf Tanımlamalar: Madenin tüm özelliklerini teknik raporlarla destekleyin.
  3. Sigorta: Nakliye sırasındaki riskler için all-risk sigortası yaptırın.
  4. Mevzuat Takibi: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yönetmelik değişikliklerini düzenli kontrol edin.

Sonuç (Konu Açısından)

Maden satım sözleşmelerinde “sözleşmenin konusu”, tarafların temel yükümlülüklerini ve risklerini belirleyen en kritik unsurdur. Madenin türü, kalitesi, miktarı ve hukuki durumu eksiksiz tanımlanmalı, Türkiye’deki mevzuata uygunluğu garanti altına alınmalıdır. Uyuşmazlıkları önlemek için kalite kontrol mekanizmaları ve alternatif çözüm yolları (tahkim) sözleşmeye eklenmelidir.

Sözleşmede Miktar

Maden satım sözleşmelerinde miktar, satışa konu olan madenin ölçülebilir birimlerle (ton, metreküp, adet vb.) ifade edilen hacmini veya ağırlığını tanımlar. Miktar, tarafların temel yükümlülüklerini belirleyen ve uyuşmazlıkların önlenmesi için netlik gerektiren kritik bir unsurdur. İşte miktara ilişkin detaylar:

1. Miktarın Tanımlanması

Birim ve Ölçüm Yöntemi

  • Madenin türüne göre uygun birim seçilmeli (örneğin, kömür için ton, mermer için metreküp).
  • Ölçüm yöntemi (brüt ağırlık, net ağırlık, hacim ölçümü) açıkça belirtilmelidir.
  • Örnek: “Satışa konu maden, brüt ağırlık üzerinden 100.000 ton linyit kömürüdür.”

Tolerans Aralığı

  • Teslimatta kabul edilebilir sapma oranı (±%5 gibi) belirlenmeli.
  • Örnek: “Miktar, sözleşmede belirtilen 50.000 ton ±%3 toleransla teslim edilecektir.”

2. Miktarın Belirlenmesinde Kullanılan Yöntemler

Fiziksel Ölçüm

  • Tartı belgeleri (liman veya maden ocağında resmi tartım), hacim hesaplamaları (3D tarama).
  • Önemli: Ölçümün tarafsız bir üçüncü kurum (TSE akrediteli firmalar) tarafından yapılması.

Numune Alma ve Hesaplama

  • Varsayılan yoğunluk veya tenör üzerinden matematiksel hesaplama (örneğin, “1 metreküp maden = 2,5 ton”).

3. Miktara İlişkin Riskler ve Çözümler

A. Riskler

  • Eksik veya Fazla Teslimat: Alıcı, sözleşmede belirtilen miktarın altında veya üstünde teslimatla karşılaşabilir.
  • Ölçüm Hataları: Tartı sistemlerindeki teknik arızalar veya örnekleme hataları.
  • Üretim Kapasitesi ve Stok Yetersizliği: Satıcının madeni sözleşmede taahhüt ettiği miktarda çıkaramaması.

B. Çözümler

  • Tolerans Maddesi: Taraflar, kabul edilebilir sapma oranını ve bu durumda nasıl davranılacağını sözleşmeye eklemeli.
  • Örnek: “Miktar ±%5’ten fazla saparsa, alıcı fazla kısmı reddedebilir veya eksik kısım için tazminat talep eder.”
  • Bağımsız Denetim: Ölçüm ve tartımın tarafsız bir denetçi (örn., SGS, Bureau Veritas) tarafından yapılması.
  • Cezai Şartlar: Eksik teslimat durumunda satıcının gecikme faizi veya tazminat ödemesi.

4. Miktarın Teslimat ve Ödemeye Etkisi

Kısmi Teslimat

  • Sözleşmede kısmi sevkiyata izin verilip verilmeyeceği belirtilmeli.
  • Örnek: “Satıcı, yıllık 100.000 tonu aylık 8.500 tonluk partiler halinde teslim edebilir.”

Ödeme Mekanizması

  • Ödemenin gerçekleşen teslimat miktarı üzerinden yapılması.
  • Örnek: “Alıcı, her parti teslimat sonrası 15 gün içinde o parti için ödemeyi yapar.”

5. Türkiye’ye Özgü Yasal Hususlar

Maden Kanunu ve İzinler

  • 3213 Sayılı Maden Kanunu’na göre, satıcının ruhsat kapsamında belirlenen yıllık üretim kotasını aşmaması gerekir.

Vergi ve Bildirimler

  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na üretim miktarının düzenli bildirilmesi zorunluluğu.

6. Örnek Sözleşme Maddeleri

Madde 4 – Miktar ve Teslimat
“Satıcı, sözleşme süresince toplam 200.000 ton manyezit cevherini ±%5 toleransla teslim edecektir. Teslimatlar, aylık 20.000 tonluk partiler halinde ve İskenderun Limanı’nda FOB koşullarıyla yapılacaktır. Her partinin ağırlığı, limandaki resmi tartım belgesiyle kanıtlanacaktır.”

Madde 6 – Eksik Teslimat
“Satıcı, taahhüt edilen miktarın %95’inden azını teslim ederse, eksik kısım için alıcıya ton başına 50 USD tazminat öder.”

7. Pratik Tavsiyeler

  1. Net Tanımlamalar: “Brüt/net ağırlık”, “hacim” gibi terimleri teknik raporlarla destekleyin.
  2. Ölçüm Protokolü: Tartımın hangi aşamada (yükleme öncesi/sonrası) ve kimin gözetiminde yapılacağını belirleyin.
  3. Sigorta: Nakliye sırasında kayıp veya hasar olması durumunda sigorta kapsamını netleştirin.
  4. Stok ve Üretim Planlaması: Satıcı, üretim kapasitesini gerçekçi şekilde taahhüt etmeli; alıcı, alternatif tedarikçi planlamalı.

Sonuç (Miktar Açısından)

Maden satım sözleşmelerinde miktar, hem finansal hem de hukuki risklerin yönetimi için titizlikle ele alınmalıdır. Taraflar, ölçüm yöntemlerini, toleransları ve cezai şartları açıkça tanımlayarak anlaşmazlıkları önleyebilir. Türkiye’deki mevzuat ve uluslararası ticaret kuralları (Incoterms) dikkate alınarak hazırlanan sözleşmeler, tarafların menfaatlerini koruyacaktır.

Sözleşmede Teslimat

Maden satım sözleşmelerinde teslimat, satıcının madeni alıcıya fiziksel olarak devrettiği süreci ve bu süreçle ilgili koşulları ifade eder. Teslimat şartları, tarafların risk ve maliyet paylaşımını belirleyen en kritik unsurlardan biridir. İşte detaylar:

1. Teslimatın Temel Unsurları

A. Teslimat Yeri ve Yöntemi

  • Teslimat Yeri: Maden ocağı, liman, alıcının fabrikası veya belirlenen bir depo gibi net bir lokasyon belirtilmelidir.
  • Örnek: “Teslimat, Kütahya Tavşanlı maden sahasında EXW (Ex-Works) koşullarıyla yapılacaktır.”
  • Teslimat Şekli: Incoterms 2020 kurallarına göre belirlenir (FOB, CIF, DAP, EXW vb.). Bu kurallar, riskin ne zaman devredildiğini, nakliye ve sigorta masraflarını kimin üstlendiğini tanımlar.
  • Örnek: “Teslimat, Mersin Limanı’nda FOB (Free On Board) koşullarıyla gerçekleşecek; yükleme sonrası risk ve masraflar alıcıya geçecektir.”

B. Teslimat Zamanı

  • Teslimat Takvimi: Parti teslimatları veya tek seferde teslimat için net tarihler belirlenmeli.
  • Örnek: “Toplam 100.000 ton kömür, 12 aylık sürede aylık 8.500 tonluk partiler halinde teslim edilecektir.”
  • Gecikme Cezaları: Satıcının zamanında teslimat yapmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar (örneğin, geciken her ton için 10 USD ceza).

2. Teslimat Sürecinde Tarafların Sorumlulukları

A. Satıcının Yükümlülükleri

  • Ambalajlama ve Yükleme: Madeni nakliyeye uygun şekilde paketlemek ve belirlenen teslimat yerinde yüklemek.
  • Belge Temini: Sevk irsaliyesi, analiz sertifikası, menşe belgesi gibi evrakları sağlamak.

B. Alıcının Yükümlülükleri

  • Nakliye ve Lojistik: FOB/CIF gibi koşullara bağlı olarak taşıma ve sigorta masraflarını üstlenmek.
  • Teslim Alma ve Kontrol: Madeni belirtilen sürede teslim almak ve kalite/miktar uygunluğunu denetlemek.

3. Riskler ve Çözüm Önerileri

A. Riskler

  1. Taşıma Sırasında Hasar veya Kayıp: Nakliye sırasında madenin zarar görmesi veya kaybolması.
  2. Gecikmeler: Üretim aksaklıkları, lojistik sorunlar veya belge eksiklikleri nedeniyle teslimatın gecikmesi.
  3. Yasal Engeller: Gümrük prosedürleri, çevre izinlerinin eksikliği veya yerel yönetimlerin engellemeleri.

B. Çözümler

  • Sigorta: Nakliye sırasındaki riskler için “all-risk” sigortası yapılması.
  • Cezai Şartlar: Gecikme veya eksik teslimat durumunda tazminat maddeleri eklenmesi.
  • Bağımsız Denetim: Yükleme ve boşaltma sırasında tarafsız bir eksperin (SGS, TÜV) gözetim sağlaması.

4. Türkiye’ye Özgü Yasal Hususlar

  • Çevre ve Nakliye İzinleri: Madenin taşınması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınan izinler (örneğin, tehlikeli madde taşıma izni).
  • Gümrük ve İhracat: İhracat yapılıyorsa İhracatçı Birlikleri kaydı ve gümrük beyannamesi hazırlığı.
  • Yerel Yönetimler: Bazı bölgelerde yerel yönetimlerin nakliye için ek kısıtlamalar getirebileceği unutulmamalı.

5. Örnek Sözleşme Maddeleri

Madde 7 – Teslimat Koşulları
“Satıcı, madeni İzmir Limanı’nda CIF (Incoterms 2020) koşullarıyla teslim edecektir. Yükleme işlemi, sözleşme imzalandıktan sonraki 45 gün içinde tamamlanacaktır. Gecikme durumunda, satıcı geciken her gün için 500 USD ceza ödeyecektir.”

Madde 9 – Risk ve Sorumluluk
“Madenin yükleme limanındaki gemi küpeştesini geçmesiyle birlikte risk alıcıya geçer. Nakliye sırasındaki hasarlar alıcının sorumluluğundadır.”

6. Pratik Tavsiyeler

  1. Incoterms Seçiminde Dikkat: Tarafların lojistik kapasitesine uygun bir teslimat şekli seçin (örneğin, alıcı lojistiği yönetemiyorsa CIF tercih edilebilir).
  2. Net Takvim Belirleyin: Parti teslimatları için “haftalık/aylık” programlar hazırlayın.
  3. Belge Yönetimi: Gümrük ve sevk evraklarının önceden hazırlanmasını sağlayın.
  4. Alternatif Planlama: Grev, doğal afet veya nakliye firması iflası gibi durumlara karşı alternatif lojistik çözümler düşünün.

Sonuç (Teslimat Açısından)

Teslimat şartları, maden satım sözleşmelerinin en dinamik ve riskli aşamasıdır. Taraflar, Incoterms kurallarını netleştirmeli, risk paylaşımını adil şekilde dağıtmalı ve Türkiye’nin yerel mevzuatını dikkate almalıdır. Uzman hukuki danışmanlık ve teknik destekle hazırlanan sözleşmeler, ticari ilişkilerin sorunsuz yürütülmesini sağlayacaktır.

Bu nedenlerle maden satım sözleşmeleri özel tip sözleşme niteliğindedir. Genel düzenlemelere bağlı kalarak ancak, maden konusunda ki uzmanlık gerektiren kuralları içermesi gerekmektedir.

Ömer Günay

Madencilik faaliyetlerinde 1 a grubu madenler özel bir statüye tabidir. Bu madenlerin stratejik ve ekonomik önemi nedeniyle ayrı bir statüye tabi olmalarının nedenleri şu şekilde açıklanabilir:

  • İnşaat ve Altyapı Sektörü İçin Temel Malzeme Olması: I (a) Grubu madenler (kum, çakıl, SiO₂ oranı %80’in altındaki kum), inşaat, yol yapımı ve altyapı projelerinde vazgeçilmez hammaddelerdir. Bu madenler olmadan inşaat faaliyetlerinin sürdürülmesi mümkün değildir.
  • Ekonomik Değer İçermesi: Bu madenler, ülke ekonomisine önemli katkı sağlar. Özellikle inşaat sektörünün büyümesi ve kentsel dönüşüm projeleri, I (a) Grubu madenlere olan talebi artırmaktadır.
  • Doğada Bol Bulunması: Kum ve çakıl, doğada yaygın olarak bulunur ve çıkarılmaları nispeten kolaydır. Bu durum, bu madenlerin kaçakçılık ve kontrolsüz çıkarım riskini artırır.
  • Yerel Ekonomiye Katkısı: Bu madenlerin çıkarılması ve işlenmesi, yerel istihdam ve ekonomi için önemli bir kaynak oluşturur. Bu nedenle, bu madenlerin düzenli ve kontrollü işletilmesi büyük önem taşır.
  • Çevresel Riskler İçermesi: Kum ve çakıl çıkarımı, özellikle akarsu yatakları ve denizlerde ekolojik dengeyi bozabilir. Aşırı çıkarım, su kaynaklarının tükenmesine, habitatların yok olmasına ve erozyona neden olabilir.

1 a grubu madenlerdeki ilk sorun, 1a grubunun tanımlanmasında yaşanmaktadır.

1a Grubu Madenlerin Tanımı:

Maden Kanunu’nda 1 a grubu madenler İkinci Maddede “İnşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl.” olarak tanımlanmaktadır.

Maden Yönetmeliği’nde ise 1 a grubu madenler şu şekilde tanımlanmıştır: “İnşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl, %80’in altında SiO₂ içeren kum, ariyet malzemesi ve SiO₂ oranına bakılmaksızın denizlerdeki ve akarsu yataklarındaki kum ve çakıllar.”

Ariyet malzemesi ise şu şekilde tanımlanmaktadır: “Kayaçların doğal ve jeolojik etkenler sonucu kırılması, ufalanması, alterasyonu, taşınması ve/veya yerinde çökelimi ile oluşan; çakıl, kum, silt ve mil içeren gevşek malzeme ile yamaç molozu niteliğinde olan ve yapılarda dolgu olarak kullanılan malzemeyi ifade eder.”

Maden Kanunu’nun I (A) Grubu Madenleri İle İlgili Uygulama Yönetmeliği’nde ise 1 A Grubu Madenler İkinci maddede şu şekilde tanımlanmıştır: “…inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl, %80’in altında SiO₂ içeren kum, akarsu yataklarındaki ve SiO₂ oranına bakılmaksızın denizlerdeki kum, çakıl alanları ile ariyet malzemesi.”

Ariyet Malzemesi: “Kayaçların doğal ve jeolojik etkenler sonucu kırılması, ufalanması, alterasyonu, taşınması ve/veya yerinde çökelimi ile oluşan; çakıl, kum, silt ve mil içeren gevşek malzeme ile yamaç molozu niteliğinde olan ve dolgu olarak kullanılan malzemeyi ifade eder.”

Maden Kanunu ile yönetmelikler arasındaki fark, detay ve kapsam açısından ortaya çıkmaktadır. İlk tanımda, 1 a grubu madenler sadece “inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl” olarak tanımlanırken, Maden Yönetmeliği’ndeki tanım daha kapsamlı ve detaylıdır. İkinci tanımda, aynı grup madenler için ek bilgiler ve sınırlamalar getirilmiştir:

SiO₂ İçeriği: Maden Yönetmeliği’ndeki tanımda, %80’in altında SiO₂ içeren kumlar da bu gruba dahil edilmiştir. Bu, Kanun’daki tanımı aşmaktadır.

Ariyet Malzemesi: İkinci tanımda, ariyet malzemesi de bu gruba dahil edilmiştir. Ariyet malzemesi, genellikle dolgu malzemesi olarak kullanılan ve inşaat işlerinde yaygın olarak kullanılan bir malzemedir. Bu, tanımın kapsamını genişletmiştir ve Maden Kanunu’na uygun olmayan bir genişlemedir.

Deniz ve Akarsu Kum ve Çakılları: Maden Yönetmeliği’ndeki tanımda, denizlerdeki ve akarsu yataklarındaki kum ve çakıllar, SiO₂ oranına bakılmaksızın bu gruba dahil edilmiştir. Bu, doğal kaynakların kullanımına dair daha geniş bir perspektif sunar.

Sonuç olarak, 1 a grubu Maden Yönetmeliği’ndeki tanım, ilk tanıma göre daha detaylı ve kapsamlı olmakla birlikte Kanun’daki tanımla çelişmektedir. Örneğin, kanunda olmadığı halde, sadece yönetmeliklerde ariyet malzemesi tanımı yapılmış, bu nedenle grubun kapsamı kanuna aykırı olarak oldukça fazla genişletilmiştir.

Yine Maden Kanunu’nda, “Bu gruplarda yer alan madenlerin özellikleri ile bu maddede yer almayan bir madenin grubunun tespitine ait esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenleme yönetmeliğe bırakılmış iken, doğrudan yapılan bu ilave hukuka aykırıdır.

Yönetmelikte geçen 1a grubu tanımı, kanundaki tanımla uyuşmamaktadır. Kanun’daki düzenleme dışında yer alan, “… %80’in altında SiO₂ içeren kum, ariyet malzemesi ve SiO₂ oranına bakılmaksızın denizlerdeki ve akarsu yataklarındaki kum ve çakıllar,” tanımlaması hukuka aykırıdır.

Dolayısıyla, Yönetmeliklerde yer alan bu kısmın Maden Kanunu’na ve Anayasa’ya aykırı olduğu söylenebilir.

1 a Grubu Madenlerde Yetkili İdare:

1 a grubu madenlerde yetki sorunu oldukça karmaşıktır. Şöyle ki:

1 a grubundaki tanım, maden sayıldığı için, madenlerle ilgili Anayasa’da kaynak düzenleme Madde 168’dir.

Madde 168 – Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.

Denilerek konu ile düzenlemelerin kanunla yapılabileceği anlaşılmaktadır.

Maden Kanunu’nda yetkili idare,

Bakanlık: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı.

Genel Müdürlük: (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü.

Olarak tanımlanmışken,

Maden Yönetmeliği’nde yetkili idare için tanımlara başvurduğumuzda

Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını,

Genel Müdürlük: Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünü,

TPAO: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığını,

ifade eder, düzenlemesini görüyoruz.

Maden Kanunu’nun I (A) Grubu Madenleri İle İlgili Uygulama Yönetmeliği’nde ise

Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını,

Genel Müdürlük: Maden İşleri Genel Müdürlüğünü,

İlgili Valilik: Ruhsatın verildiği ve ruhsat alanının bulunduğu ilin valiliğini

İlgili İdare: İl özel idaresini,

tanımları mevcuttur.

Sonuç olarak, Maden Kanunu’nun I (A) Grubu Madenleri İle İlgili Uygulama Yönetmeliği’nde, Maden Kanunu’nda ve Maden Yönetmeliği’nde olmayan “ilgili Valilik” ve “ilgili idare” tanımı yapılmış ve yetkili idare kavramı ihdas edilmiştir.

Bu iki kavram da kanun ve yönetmelikle uyuşmamaktadır. Yönetmelikte, yeni ihdas edilen kavram ve tanımların Anayasa 168’e göre ancak kanunla yapılabileceği için yönetmelikle yapılan bu düzenlemeler aynı zamanda kanundaki düzenleyici kuralları açıklamak amacında olmadığı, yeni kavram ve tanımlar yapıldığı için Kanun’un amacına da, MAPEG kuruluş kararına da aykırıdır.

Bu nedenle, Anayasa 168’e göre “… Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” emredici hükmü nedeniyle kanuna ve Anayasa’ya aykırı yönetmelik hükümlerinin uygulanması hukuka aykırı olarak nitelendirilebilir.

5177 sayılı Kanun’un 24’üncü maddesi ile 3213 sayılı Maden Kanunu’na ilave edilen Ek Madde 2’de yer alan; “(Ek :26/5/2004 – 5177/24 md.) Bakanlık, Genel Müdürlüğün bu Kanunda belirtilen yetkilerinden uygun gördüklerini valiliklere verebilir.” hükmü gereği, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12 nci maddesinin 3 üncü ve 5 inci fıkrasına aykırı maden üretim ve sevkiyatı yapıldığının tespit edilmesi halinde Valiliklerce idari para cezası verilmesi için 01.02.2006 tarihli ve 4 sayılı Bakanlık Oluru alınarak yetki devri yapılmış, yetki devri çerçevesinde işlem yapılması için tüm Valiliklere 13.03.2006 tarihli ve 202056202136 sayılı yazılar yazılmış, aynı zamanda kaçak maden üretimini engellemek ve bu konuda etkin mücadele etmek amacıyla 10.06.2010 tarihli ve 5995 sayılı Kanun ile 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12 nci ve 13 üncü maddelerinde değişiklik yapılarak yeniden düzenlendiğinden, ruhsatsız ve izinsiz maden üretim ve sevkiyatı yapıldığının tespit edilmesi halinde, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12 nci maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması, idari para cezası uygulanması durumunda, idari para cezalarının tahsillerine 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun uygulanmasına yönelik olarak yayımlanan Maliye Bakanlığı’nın 442 nolu Tahsilat Genel Tebliği’nin ilgili hükümlerinin uygulanmasına müteakip 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 13 üncü maddesinin yedinci fıkrası gereği işlem tesis edilerek, gerektiğinde 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere görevli vergi dairelerine bildirilmesi hususunda alınan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün 01/02/2006 tarihli ve 4 sayılı Oluruna istinaden Valiliklere devredilen yetki devri MAPEG’in 10/11/2010 tarihli yazısı bildirilmiştir.

Ancak yetkiyi düzenleyen Maden Kanunu’ndaki kanun, açık ve belirli değildir. Hangi yetkinin, ne kadar süre ile ve hangi sınırlandırmalar çerçevesinde yetki devrinin yapıldığı anlaşılmamaktadır. Oysa Anayasa 168’de bu düzenlemenin kanunun açık iznine bağlı olduğu şerh edilmektedir. Bu durum, Anayasa’da belirtilen açık izin kuralına aykırılık teşkil etmektedir.

Ayrıca, Bakanlık yetkisini içeren yasal düzenleme tarihi 26.05.2004’tür. Oysa MAPEG’in kuruluşunu düzenleyen Cumhurbaşkanlığı 4 nolu Kararı 15 Temmuz 2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. MAPEG’in teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen Cumhurbaşkanlığı kararı daha yakın tarihlidir. İlgili kararda 1 a grubu madenlerle ilgili hiçbir istisna düzenlemesi mevcut değildir. Bakanlığa yetki verilmesi ile ilgili bir düzenlemeye de tesadüf edilmemiştir. Bu nedenle de 26.05.2004 tarihli Bakanlık yetkisinin Cumhurbaşkanlığı’nın yeni bir yetki kararına kadar uygulanamayacağını iddia etmek mümkündür.

Sonuç olarak, hem 1 a grubunun tanımı, hem de 1 a grubu madenlerdeki yetki unsuru ile ilgili düzenlemeler hukuka aykırılıklar içermektedir.

Karşılaştırmalı  Maden Hukuku ve Dünya Örnekleri 

Bu çalışmada uluslararası maden hukukunun anlaşılması ve uygulanmasına dair kapsamlı bir inceleme yapılacaktır. Maden hukuku, doğal kaynakların yönetimi ve korunması açısından kritik öneme sahiptir. Avustralya, Kanada ve Şili gibi ülkeler, bu konuda önemli örnekler sunmakta ve bu ülkelerdeki mevzuat hem yerel hem de uluslararası yatırımcılar için büyük bir değere sahiptir. Bu ülkelerdeki maden hukukunun ana özelliklerine detaylı bir bakış sunulacaktır.

Avustralya, Kanada ve Şili, dünya çapında madencilik faaliyetlerinin en yoğun olarak gerçekleştirildiği ülkeler arasındadır. Bu ülkelerin maden hukuku, kaynakların sürdürülebilir kullanımı, çevre koruma düzenlemeleri ve yerel halk haklarının korunmasını sağlayan bir çerçeve sunar. Şimdi, her bir ülkedeki maden hukukunun temel özelliklerine göz atalım:

  1. Avustralya’daki Maden Hukuku:

Genel Çerçeve:

Avustralya’da maden hukuku, federal ve eyalet düzeyinde ayrıntılı bir yapıya sahiptir. Her eyalet, ihtiyaçlarına göre özel maden yasaları oluşturma yetkisine sahiptir, bu da avukatlar ve yatırımcılar için karmaşık bir ortam yaratır. Madencilik faaliyetleri, Minerals Council of Australia gibi kuruluşların desteğiyle sürdürülmektedir.

Temel İlkeler:

Mülkiyet ve İzinler:

Maden kaynakları devlet mülkiyetindedir ve madencilik faaliyetlerine geçmeden önce gerekli izinlerin alınması zorunludur. İzin süreci, arama ve işletme aşamalarını kapsar ve her iki aşama belirli düzenlemelere tabidir.

Çevresel Koruma:

Madencilik projeleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sürecine tabi olup, bu süreç, projelerin çevresel etkilerinin analizini ve azaltılmasını mümkün kılar. Environment Protection and Biodiversity Conservation Act 1999 (EPBC Act) bu alandaki önemli düzenlemeleri içermektedir.

Yerli Halkların Hakları:

Avustralya’daki yerli halklar, Aborjinler, toprak ve kaynak haklarına sahiptir. Native Title Act 1993, bu hakların korunması amacıyla çeşitli düzenlemeler getirmiştir ve madencilik projeleri yerli halkların onayını almak zorundadır.

Vergi ve Royalty’ler:

Madencilik şirketleri, kazançları üzerinden vergi ve royalty ödemektedir. Minerals Resource Rent Tax (MRRT), madencilik sektöründen devletin gelirlerini düzenleyerek ekonomik kazançların adil dağılımını sağlamayı amaçlar.

  1. Kanada’daki Maden Hukuku:

Genel Çerçeve:Kanada’da maden hukuku, federal ve eyalet düzeyinde kapsamlı bir yapıdadır. British Columbia, Ontario ve Quebec gibi eyaletler, madencilik faaliyetleri için önemli merkezlerdir ve bu süreç, Mining Association of Canada (MAC) gibi kuruluşların rehberliğinde desteklenmektedir.

Temel İlkeler:

Mülkiyet ve İzinler:

Kanada’da maden kaynakları devlet mülkiyetindedir ve madencilik izinleri eyalet hükümetlerine yapılacak başvurularla alınır. İzin süreçleri, arama ve işletme aşamalarında geçerlidir.

Çevresel Koruma:

Kanada’daki madencilik projeleri de çevresel etki değerlendirmesine tabi olup, Canadian Environmental Assessment Act (CEAA) bu alanda önemli düzenlemeler içermektedir.

Yerli Halkların Hakları:

Kanada’da First Nations, Inuit ve Métis gibi yerli halklar, toprak ve kaynak haklarına sahiptir. Constitution Act, 1982 ve United Nations Declaration on the Rights of Indigenous Peoples (UNDRIP), bu hakların korunmasını amaçlayan önemli düzenlemeler içermektedir. Dolayısıyla, madencilik projeleri yerli halkların onayını almak zorundadır.

  1. Şili’de Maden Hukuku:

Genel Çerçeve:

  • Şili, dünyanın en büyük bakır üreticisidir ve madencilik, ülke ekonomisinin temel taşlarından biridir.
  • Madencilik faaliyetleri, National Geology and Mining Service (Sernageomin) tarafından düzenlenir.

Temel İlkeler:

  1. Mülkiyet ve İzinler:
    • Maden kaynakları, devletin mülkiyetindedir. Madencilik faaliyetleri için devletten izin alınması gerekir.
    • İzinler, arama (exploration) ve işletme (mining) olarak iki aşamada verilir.
  2. Çevresel Koruma:
    • Madencilik projeleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sürecine tabidir.
    • Environmental Impact Assessment System (SEIA), çevresel korumayı düzenler.
  3. Yerli Halkların Hakları:
    • Şili’de yerli halklar (Mapuche, Aymara, Rapa Nui vb.), toprak ve kaynak haklarına sahiptir.
    • Indigenous Law (No. 19.253), yerli halkların haklarını korur. Madencilik projeleri, yerli halkların onayını almak zorundadır.
  4. Vergi ve Royalty’ler:
    • Madencilik şirketleri, elde ettikleri kâr üzerinden vergi ve royalty öder.
    • Specific Mining Tax ve Mining Royalty, maden kaynakları üzerinden alınan vergilerdir.

Karşılaştırmalı Analiz:

Ülke Mülkiyet Çevresel Koruma Yerli Halkların Hakları Vergi ve Royalty’ler
Avustralya Devlet mülkiyeti EPBC Act Native Title Act MRRT ve eyalet royalty’leri
Kanada Devlet mülkiyeti CEAA Constitution Act ve UNDRIP Eyalet royalty’leri
Şili Devlet mülkiyeti SEIA Indigenous Law Specific Mining Tax ve Royalty

Sonuç:

Avustralya, Kanada ve Şili’deki maden hukuku, kaynakların sürdürülebilir kullanımını, çevresel korumayı ve yerli halkların haklarını ön planda tutar. Bu ülkeler, madencilik faaliyetlerini düzenlerken, hem ekonomik kalkınmayı hem de sosyal ve çevresel sorumlulukları dengeler. Türkiye gibi diğer ülkeler, bu ülkelerin maden hukuku uygulamalarından örnek alarak kendi mevzuatlarını geliştirebilir.

Rusya’da maden hukuku ile ilgili önemli davalar bulunmaktadır. İşte bazı örnekler:

Önemli Davalar

  • Norilsk Nickel Davası: Norilsk Nickel, Rusya’nın en büyük madencilik şirketlerinden biridir. Bu şirket, çevresel kirliliğe ve toprak tahribatına karşı birçok hukuki süreçle karşılaşmıştır. Özellikle 2020 yılında Norilsk’de yaşanan petrol krizi sonucu çevresel kirliliği nedeniyle büyük bir dava açılmıştır.
  • Rusal Davası: Rusal, dünya genelinde önemli bir alüminyum üreticisidir. Bu şirket, çevresel etkileri nedeniyle birçok hukuki mücadelele karşılaşmıştır. Özellikle, Kuzbass bölgesindeki madencilik faaliyetleri nedeniyle çevre örgütleri tarafından açılan davalar dikkat çekmektedir.
  • Polyus Gold Davası: Polyus Gold, Rusya’nın en büyük altın madencilik şirketlerinden biridir. Bu şirket, çevresel etkileri nedeniyle yerel halklar tarafından birçok hukuki süreçle karşılaşmıştır. Özellikle Altay bölgesindeki madencilik faaliyetleri nedeniyle çevre ve toprak tahribatına karşı davalar açılmıştır.

Bu davalar, madencilik faaliyetlerinin çevresel ve sosyal etkilerini göz önünde bulundurarak daha sürdürülebilir yöntemlerin benimsenmesine yönelik bir dikkat çekmektedir.

Rusya’da madencilik faaliyetleri, ülkenin ekonomisinde önemli bir yer tutar. Ancak, bu faaliyetler çevresel kirlilik, toprak tahribatı ve yerel halkların hakları gibi konularda birçok hukuki sorunu da beraberinde getirmiştir. Rusya’da madencilik sektörüyle ilgili önemli davalar, hem çevresel hem de sosyal sorumlulukların önemini vurgulamaktadır. İşte Rusya’daki önemli madencilik davalarına dair detaylı bilgiler:

  1. Norilsk Nickel Davası:

Arka Plan:

  • Norilsk Nickel, Rusya’nın en büyük nikel ve paladyum üreticisidir. Şirket, Norilsk şehrinde faaliyet göstermektedir.
  • Norilsk, dünyanın en kirli şehirlerinden biri olarak bilinir. Madencilik faaliyetleri, ağır metal kirliliği ve asit yağmurlarına neden olmaktadır.

Dava Süreci:

  • 2020 Petrol Sızıntısı: Mayıs 2020’de Norilsk Nickel’e bağlı bir termik santralden 21.000 ton dizel yakıt, Ambarnaya Nehri’ne sızdı. Bu, Rusya’nın en büyük çevre felaketlerinden biri olarak kabul edildi.
  • Çevresel Etkiler: Sızıntı, nehir ekosistemini ciddi şekilde etkiledi ve yerel halkın yaşam koşullarını olumsuz etkiledi.
  • Hukuki Süreç: Rusya devleti, Norilsk Nickel’e 2 milyar doların üzerinde bir ceza kesti. Şirket, çevresel zararları telafi etmek için temizleme çalışmalarına başladı.

Sonuç:

  • Norilsk Nickel Davası, madencilik şirketlerinin çevresel sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan önemli bir örnektir.
  • Bu dava, Rusya’da çevresel düzenlemelerin sıkılaştırılmasına yol açtı.
  1. Rusal Davası:

Arka Plan:

  • Rusal, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden biridir. Şirket, Rusya’nın çeşitli bölgelerinde madencilik faaliyetleri yürütmektedir.
  • Kuzbass Bölgesi: Rusal’ın kömür madenciliği faaliyetleri, bu bölgede çevresel kirliliğe ve sağlık sorunlarına neden olmuştur.

Dava Süreci:

  • Çevresel Şikayetler: Yerel halk ve çevre örgütleri, Rusal’ın faaliyetlerinin hava, su ve toprak kirliliğine neden olduğunu iddia etti.
  • Hukuki Süreç: Çevre örgütleri, Rusal’a karşı birçok dava açtı. Bu davalar, şirketin çevresel etkilerini azaltması ve yerel halkın sağlığını koruması yönünde kararlarla sonuçlandı.

Sonuç:

  • Rusal Davası, madencilik faaliyetlerinin çevresel ve sosyal etkilerinin dikkate alınması gerektiğini gösterdi.
  • Şirket, çevresel önlemler almak ve yerel halkla iş birliği yapmak zorunda kaldı.
  1. Polyus Gold Davası:

Arka Plan:

  • Polyus Gold, Rusya’nın en büyük altın madencilik şirketlerinden biridir. Şirket, Altay bölgesinde faaliyet göstermektedir.
  • Altay Bölgesi: Bu bölge, zengin biyolojik çeşitliliği ve doğal güzellikleriyle bilinir. Ancak, madencilik faaliyetleri bu ekosistemi tehdit etmektedir.

Dava Süreci:

  • Çevresel Şikayetler: Yerel halk ve çevre örgütleri, Polyus Gold’un faaliyetlerinin toprak tahribatına ve su kaynaklarının kirlenmesine neden olduğunu iddia etti.
  • Hukuki Süreç: Davalar, şirketin çevresel etkilerini azaltması ve rehabilitasyon çalışmaları yapması yönünde kararlarla sonuçlandı.

Sonuç:

  • Polyus Gold Davası, madencilik faaliyetlerinin doğal alanlar üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurması gerektiğini vurguladı.
  • Şirket, çevresel önlemler almak ve yerel halkla iş birliği yapmak zorunda kaldı.

Rusya’da Madencilik ve Çevresel Düzenlemeler:

Rusya’da madencilik faaliyetleri, Federal Çevre Koruma Servisi (Rosprirodnadzor) tarafından düzenlenir. Ancak, çevresel düzenlemelerin uygulanmasında eksiklikler ve yetersizlikler bulunmaktadır. Bu nedenle, çevre örgütleri ve yerel halk, madencilik şirketlerine karşı sık sık hukuki mücadeleler başlatmaktadır.

Bu Davalardan Çıkarılan Dersler:

  1. Çevresel Sorumluluk: Madencilik şirketleri, faaliyetlerinin çevresel etkilerini en aza indirmek için gerekli önlemleri almalıdır.
  2. Yerel Halkın Katılımı: Yerel halk, madencilik projelerinin planlama ve uygulama süreçlerine dahil edilmelidir.
  3. Hukuki Uyum: Şirketler, ulusal ve uluslararası çevresel düzenlemelere uyum sağlamalıdır.
  4. Rehabilitasyon Çalışmaları: Madencilik faaliyetleri sona erdikten sonra, etkilenen alanların rehabilitasyonu sağlanmalıdır.
  5. Sonuç:

Madencilik düzenlemeleri, madencilik faaliyetlerinin çevresel ve sosyal etkilerini göz önünde bulundurarak daha sürdürülebilir yöntemlerin benimsenmesine yönelik bir dikkat çekmektedir. Bu düzenlemeler, madencilik şirketlerinin çevresel sorumluluklarını yerine getirmesi ve yerel halkın haklarını koruması gerektiğini vurgulamaktadır.

MADEN HUKUKUNDA ÖZEL HUKUKA TABİ SÖZLEŞMELERDE Kİ SINIRLANDIRMALAR

Maden mülkiyeti ile ilgili temel 2 ayrım vardır. Bunlardan birincisi maden mülkiyetinin, madenin bulunduğu arzın mülkiyetine bağlı olduğu sistemdir. Bu sistemde maden hakları da, eşya hukukuna bağlı ve içinde bulunduğu gayrimenkulün hukukuna tabi olan sistemdir. Diğer  sistem ise, madenlerin devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu sistemlerdir. Bu sistemlerde, maden, madenin içinde bulunduğu gayrimenkulün değil, devletçe belirlenecek olan kurallara göre yönetilen sistemlerdir.

Ülkemizde Anayasa’nın 168 maddesi gereği, madenler devletin hüküm ve tasarrufundadır. Bu nedenle, özel hukuka tabi olmayıp, idari hukukuna tabidir.

Anayasamızda yer alan düzenleme şu şekildedir:

Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” 

İlk cümlede kural yer almaktadır .Ülkemizde madencilikle ilgili kural “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ”şeklindedir. İkinci cümle “Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir”  şeklinde olup, devlete görev yüklenmekte ve madenlerin aranması ve işletilmesi görevi devlete verilmektedir.

Üçüncü cümle kuralın istisna hükmüdür “Devlet bu hakkına belirli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir” şeklindedir.

Dördüncü cümle ise bir yetkilendirme düzenlemesidir ve madenciliğin gerçek ve tüzel kişilerle ortak ya da doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılmasını ancak kanunun açık iznine bağlamıştır.

Son cümle olarak, bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim, usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir denmektedir.

Bu nedenle devletin hükümet tasarrufunda olan madenler üzerinde bir hak ileri sürebilmek için o hakkın kanunla düzenlenmiş olması ve  bu hakkın kanunda açıkça gösterilmiş olması gerekir.

Konu edilen kanuni düzenleme maden kanunu olup, maden kanununda yer almayan herhangi bir maden hakkının , hukuken ileri sürülemeyeceği söylenebilir.

Konu ile ilgili Maden Kanunu’nda ki düzenleme :

Maden Hakları : (Değişik:14/2/2019-7164/5 md.) Madenlerin aranması, bulunması, görünür rezervinin geliştirilmesi ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddî imkânlar. şeklinde düzenlenmiş ise de,

Maden hakları ile ilgili sözleşmeler, maden ruhsatının devri içeren sözleşmeler, rödövans sözleşmeleri , buluculuk hakkı ve görünür rezervi geliştirme hakları içeren sözleşmeler olabilir.

İlk olarak maden ruhsatının devrini ele alalım.  Konu ile ilgili olarak doktrinde  “Maden hakkını devİr sözleşmesİ, maden hakkının bİr başka kİşİye devredİlmesİ amacıyla yapılan sözleşmedİr. Gerek Maden Kanunu’nda gerek de Maden Yönetmeliği’nde maden hakkını devir sözleşmesinin tanımına yer verilmemiştir. Ancak, MadK.m.5/II, III hükümlerinde maden ruhsatları ve buluculuk haklarının devredilebileceği, devir yapılmadan önce arama ve İşletme ruhsatlarının devir tarihindeki değerinin İki katı kadar devir bedeli alınacağı, devrin Bakanlık onayı İle gerçekleşeceği ve nihayet devrin maden siciline şerh edilmesi İle tamam olacağı düzenlenmiştir. Yine, söz konusu maddenin beşinci fırkasında devir ve İntikal İşlemlerine İlişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Maden Yönetmeliği’nİn “Devir” başlıklı 82 İncİ maddesinde İse, maden ruhsat ve sertifikalarının devrine ilişkin ayrıntılı bİr düzenleme yapılmasına rağmen, maden hakkını devir sözleşmesinin tanımına yer verilmemiştir.” Denmektedir (MADEN HAKKINI DEVİR SÖZLEŞMESİ İLE RÖDÖVANS SÖZLEŞMESİ ARASINDAKİ AYIRIM, Kemal ERDOĞAN)

Ancak aşağıda da görüleceği üzere Maden Kanunu’nda arama ve işletme ruhsatları ,devir sözleşmelerinin konusu olabilmektedir.

Nitekim doktrin de

“Maden hakkı dediğimiz arama ve işletme ruhsatı üzerindeki hakların serbestçe devredilebilmeleri sürdürülebilir madencilik ve ruhsat güvencesi açısından çok önemli bir husustur. Ancak devir kabiliyeti olan maden hakkı ticari bir değer taşır. M yaz devirlerinde kamu otoritelerinin takdir haklarının azaltılması, olası rüşvet olaylarına son vereceği gibi, ticari hayatın gerektirdiği sürati de sağlayacaktır. “ (MADEN HAKLARININ DEVRİ VE DEVİR aden hakkının devrinin kısıtlanması veya yasaklanmasının, madencilik sektörüne yatırım yapacak yerli ve yabancı yatırımcılar açısından caydırıcı etkisi olacağı tartışmasızdır. Maden ruhsatı veya imti KISITLAMALARI Prof.Dr. Mustafa TOPALOĞLU ) denmektedir.

Arama ve işletme ruhsatının devredilebilmeleri ,sürdürülebilir madencilik ve ruhsat güvencesi açısından çok önemli bir bir husus olduğu düşüncesine katılmak mümkün değildir. Ruhsatın devrinin sürdürülebilir madencilikle ilgisini  kıurmak mümkün olmadığı gibi, ruhsat güvencesi ile de bir ilişkisi kurmak mümkün olmamaktadır.

Maden hakları ve maden ruhsatları , ticari bir meta olmaktan çok, madenlerin aranması ve işletilmesi amacına yönelik kullanılmasının Anayasa ‘ya ,Maden Kanunun amacına uygun olacağı sonucuna varmak daha rasyoneldir.

Ayrıca özel hukuk gözü ile devletin tasarrufunda ki doğal kaynakların hiçbir kısıtlamaya uğramadan kullanılmasını talep etmek, idarenin denge ve denetleyici görevinin yok sayılması sonucu doğurur.

Mevcut düzenleme de devir sözleşmelerinin içeriği ile herhangi bir kısıtlama yoktur. Devir bedeli ve ödeme şartları istenildiği gibi belirlenebilmekte ,devir tarihi de taraflarca anlaşıldığı takdirde bir kısıtlamaya tabi değildir.

Ancak en önemli unsur ,devir iradesinin maden siciline şerh edilmesi zorunluluğudur. Ne tür bir devir sözleşmesi yapılırsa yapılsın, sözleşmenin geçerli olabilmesi için devir muamelesinin maden siciline şerh edilmesi zorunludur.

Bu nedenle, her ne kadar sözleşmenin içeriğinde herhangi bir kısıtlama biz yok ise de , sözleşmenin şekil olarak maden siciline şerh edilmesi zorunluluk olarak önümüze çıkmaktadır.

Ayrıca maden ruhsatlarının devrinde, ilgili idare  ruhsat bedelinin 2 katı tutarında devir bedeli almaktadır.

5. Maddede :

“Madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat (takaddüm), arama ruhsatı, buluculuk, görünür rezerv geliştirme ve işletme ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez. Her biri bir bütün hâlinde muameleye tabi tutulur. Maden ruhsatları, görünür rezerv geliştirme hakkı ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir. Durum maden siciline şerh edilir. Devir muamelesi maden siciline şerh edilmesi ile tamam olur.

Ayrıca ruhsat devri ile ilgili düzenleme, Maden Yönetmeliğinin 79 .maddesinde olup ,ayrıntıları ile açıklanmaktadır.

Ancak maden ruhsatları , idare tarafından maden ruhsat sahibine tanınan bir imtiyazdır.   Doktrinde “…Maden hakları sıkı kamu hukuku kuralları ile düzenlenmiş olup, bu haklar özel hukuk hükümlerine göre verilmemektedir. Arama ve  işletme ruhsatına bağlanan maden hakları 3213 sayılı Maden Kanuna göre tek taraflı iradeyle verilen bir işlemle gerçekleştirilmektedir. Bu işlemler hukuk âleminde derhal sonuç doğuran idari işlemlerdir. Maden sahalarına ilişkin işletme ruhsatlarının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına veya Türk Ticaret Kanuna  göre kurulan Türk şirketlerine ihale karşılığında verilmesi sadece bedele ilişkin olup, ruhsat hakkı kamu hukuku kurallarına dayalı olarak tespit edilmektedir. Tek taraflı bir iradeyle verilen hakların ihaleyle yarışmacılardan en yüksek bedel teklif eden işletme ehliyetine sahip kişilere verilmesi bizzat kamu hukukunun tek taraflı yanında şeffaf, denetime açık ve en yüksek bedel ve gelirden oluşan kamu yararının gerçekleştirilmesine ilişkin araçlardır,(Bünyamin Çitil, Tüm Yönleriyle Maden Hukuku, Seçkin Yayınevi sayfa  50) denmektedir.

Hal böyleyken yani maden arama ve işletme hakkı maden kanuna göre gerçek ve tüzel kişiye maden ruhsatıyla yetkilendirildiği durumlarda, ruhsat sahibinin ayrıca sahip olduğu ruhsatı,  bir üçüncü kişiye  devretmesi , maden ruhsatının birel özelliğine ve maden ruhsatının sağlamış olduğu, tekel hakkına aykırı düşmektedir. Çünkü maden ruhsat sahibi maden kanuna göre maden arama ve üretimi yapabilecek yetkiye sahiptir  . Ya da başka bir ifade ile, ruhsat sahibi taahhüt ettiği proje çerçevesinde maden arama ve ya üretimi yapmaya yetkili kılınmıştır. Ruhsatın temel amacı da maden arama ve üretiminin yapılmasını temin etme amaçlıdır , oysa ruhsatın devrinde madenin arama ve üretiminden öte, ruhsat sahibinin ruhsatın ticaretinin yapılabilmesini  ve madencilik değil ruhsat alım satımı ile  önemli sayılabilecek menfaat elde etmesi ve de  ve kamunun beklediği madencilik faaliyetinden çok özel yararın yerine getirilmesi, sonucu doğurmaktadır.

Konu ile ilgili en önemli eleştirisi ise , eğer devlet madenleri kamu tüzel kişilerine yada özel kişilere işletmek üzere verecekse liyakat esas alınmalıdır.

Devlet ,madenlerin aranması ve işletilmesi için , kamu tüzel kişilerine  ruhsat verdiğinde , ruhsat sahibi kamu tüzel kişileri  Türkiye Taş Kömürü,Türkiye Kömür İşletmeleri, Etibank ve Maden Arama Enstitüsü gibi ihtisas sahibi ve liyakat sahibi kurumlar aracılığı ile arama ve üretim yaptırılmaktadır.

Oysa , gerçek veya tüzel kişilere ruhsat veya devir söz konusu olduğu hallerde ise ,ruhsat sahibi ve devrolunanın sadece mali yeterliliği esas alınmakta ihtisas ve liyakat esas alınmamaktadır.

Madencilik belki de en eski bilim dalıdır ve madencilik yapacak kişilerinde bu konuda liyakatı esas alınmalıdır. Layık olmayanlarında madencilik yapabilmeleri engellenmesi gerekir.

Sonuç olarak madencilik ruhsatları liyakat sahiplerine verilmeli ve ruhsat devri ile madenlerin ticaret konusu yapılması engellenmelidir.

MADEN HUKUKUNDA MADEN RUHSATI

Son günlerde , maden ruhsatı alanı ile çakışan imar düzenlemeleri veya maden ruhsatı ile çakışan taşınmaz tarihi eserler gerekçe gösterilerek maden ruhsat alanlarının mahkeme kararı ile küçültüldüğüne şahit olunmaktadır. Oysa ki, Anayasa 168 “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” Şeklindedir.

Düzenleme de, madenlerin ,tabii servet ve kaynak olduğu kabulü ile ,bunların arama ve işletmesinin devlet tarafından yapılmasının kural olarak kabul edildiği görülmektedir.

Kuralın istisnası olarak da , devletin maden arama ve üretimini gerçek ve tüzel kişilerce de yaptırabileceği anlaşılmaktadır. Ancak bunun için kanunun açık izni aranmaktadır.

Kanunun açık izni ise Maden Kanunu’nun 3 .maddesinde

“Ruhsat: Madenlerin aranması ve işletilmesi için yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Genel Müdürlükçe verilen belge”

Arama Ruhsatı : Belirli bir alanda maden arama faaliyetlerinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesi.

İşletme Ruhsatı : İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi” olarak tanımlanmaktadır.

Bu çerçevede , devlete ait maden arama ve işletme hakkının ,devlet dışında bir gerçek veya tüzel kişi kişiye maden ruhsatı vererek ,ruhsat sahibin yetkilendirilmesi şeklinde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Ruhsat sahibinin ya da yetki sahibinin maden ruhsatı ile hangi yetkilere sahip olduğu veya yetkinin çerçevesi nasıl belirlenecektir?

İlk sınırlama madenin cinsi ile ilgilidir. Maden Kanununda V Grup maden vardır. Maden ruhsatı ,ruhsattta yazan madenin ruhsat gurubu dışında başka bir maden ruhsat grubu ile ilgili olarak hak doğurmaz. Diğer bir yetki sınırlandırması ise süre ile ilgilidir. Maden ruhsatlarının arama ruhsatları 2 en fazla 7 ve işletme ruhsatları işletme projesine bağlı olarak 10 yıldır. Başlangıç ve bitiş tarihleri ruhsat üzerinde bellidir. Bu nedenle ,maden ruhsatına bağlı yetki ,maden ruhsat süresi ile sınırlıdır.

Diğer bir sınırlandırma ise , alan sınırlandırmasıdır. Arama veya üretim yapılacak alan, ülke koordinat sistemine bağlı olarak belirlenmektedir.

I. Grup (b) bendi madenlerde 50 hektarı, II. Grup (a) ve (c) bendi madenlerde 100 hektarı geçmeyecek şekilde doğrudan işletme ruhsatı; II. Grup (b) bendi madenlerde 100 hektarı, III. Grup madenlerde 500 hektarı, IV. Grup madenlerde 2.000 hektarı geçmeyecek şekilde ve tamamı denizlerde verilen III. ve IV. Grup madenlerde 50.000 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı düzenlenir. V. Grup madenlerde 1.0 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı düzenlenir.

Maden ruhsatının üzerinde de bulunan bu bilgilere göre ,maden ruhsatı ile kazanılan yetki madenin cinsi, alanı ve süre ile sınırlandırılmıştır.

Diğer yandan gerek maden arama ve gerekse maden üretimi bir faaliyeti gerektirir. Yapılacak bu faaliyetin içeriği ise maden aramalarında ,maden arama projesi; maden işletme ruhsatlarında ,işletme projesinde açıklanır.

Yönetmelikte ki düzenleme

“Maden arama projesi: Arama ruhsat sahasında bir termin planı dahilinde, ekonomik olarak işletilebilecek bir maden yatağı bulabilmek için arama süresi boyunca yapılacak olan arama faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesine yönelik yatırım bilgilerini ve mali yeterliliği içeren Ek-8’de yer alan projeyi ifade eder.” Şeklinde olup;

“Maden işletme projesi: Rezervi üç boyutlu olarak belirlenen bir maden yatağındaki madeni, bir termin planı dahilinde, teknolojik ve ekonomik olarak işletilmesi ile çevresel önlemleri alarak madenin kapanma sonrası rehabilitasyon planlamasını içeren Ek-13’te yer alan temel ve detay mühendislik projesini ifade eder.

Şeklindedir.

Sonuç olarak ,maden ruhsatı ,maden arama/işletme projesinde somutlaşır. Maden ruhsatı ile statü kazanan ruhsat sahibi, arama/işletme projesini hayata geçirmek üzere yetki almıştır.

Diğer yandan , maden arama/işletme projesinin MAPEG’den onaylanması ile ,ruhsat sahibi, projede gösterilen yetki çerçevesinde MAPEG’e karşı ,yatırım ve üretim taahhüdünde bulunmaktadır. Ruhsat sahibi, yasal izinleri alacak ve projeye uygun faaliyet ile,yatırım ve üretim taahhüdünü yerine getirecektir.

Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, maden ruhsatı bir yetkilendirmedir ve maden arama/işletme projesi projenin hayata geçirilebilmesi için bir bütün olarak ele alınması gerekir.

Maden ruhsatının ayrılmaz parçası olan ve yetkiden beklenen sonuç belgesi niteliğinde ki arama/işletme projesi projesi bölünemez. Çünkü proje bir ekonomik bütünlüğü ifade eder. Maden projelerinin ,ruhsat sahibi dışında ,süresinin değiştirilmesi, proje sınırlarının tadili, herhangi bir nedenle engellenmesi veya gerçekleştirememesi, projenin ekonomik bütünlüğünü bozar. Projenin süresinin aynı zamanda ruhsat süresi olması, projenin alanın ,ruhsat alanı olması ve çalışılacak maden cinsi, ruhsatta gösterilen madenin cinsi olması sebebi ile maden ruhsatı ekonomiklik gerekçesi dışında değiştirilemez.

Bu nedenlerle maden ruhsatından doğan haklar bölünemez sonucunu çıkarabiliriz. Nitekim Maden Kanunun 5 . Maddesinde “…Madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat (takaddüm), arama ruhsatı, buluculuk, görünür rezerv geliştirme ve işletme ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez. Her biri bir bütün hâlinde muameleye tabi tutulur…” şeklinde kurala bağlanmış ve maden ruhsatlarının bir bütün halinde muameleye tutulacağı emredici hüküm olarak düzenlenmiştir.

Bu nedenle , maden ruhsatı alanı ile çakışan imar düzenlemeleri veya maden ruhsatı ile çakışan taşınmaz tarihi eserler gerekçe gösterilerek maden ruhsat alanlarının mahkeme kararı ile küçültülmesi kararları hukuka aykırıdır.

RÖDÖVANS SÖZLEŞMELERİNİN ANAYASA’YA AYKIRILIĞI SORUNU

Rödövans Sözleşmelerinin Tanımı :

Konu ile ilgili tanım şu şekilde yapılmaktadır: Rödövans sözleşmesi ruhsat sahibinin arama ve işletme ruhsatlarında doğan haklarını ve ruhsatlara konu maden sahasını belirli bir kira bedeli karşılığında belirli bir süre için rödövanscıya devretme borcu altına girdiği bunun karşılığında ise rödövanscının maden sahasını işletme ve rödovans bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşme türüdür.(1)

Rödovans kelimesi aslen Fransızca rede vance kelimesinden gelmekte olup m kira manasına gelmektedir ingilizcede ise ödemez kelimesiyle aynı anlamda olmak üzere realty kelimesinin kullanıldığı görülmektedir ancak maden kanunu kapsamında alınan devlet hakkına da benzeyen Royal 2 denildiği görülmektedir realite uygulamada bir yazara bir mucize ya da bir yayıncıya haklarını devretmeleri karşılığında düzenli ağırlıklarla ödenmesi gereken para madenleri ya da petrol kuyuları işletilen toprağın sahibine sabit bir miktar olarak ya da üretim bir birimi üzerinden ödenmesi gereken para toprak kirası rödovans anlamlarında kullanılmaktadır.(2)

Rödövans kelimesinin anlamı aslen Latince reddit süsü kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Reditüs irat gelir kelime kökünden günümüz Fransızca sına redde vance olarak yerleşmiştir Fransızca olan bu kelimenin okunuşuna uygun olarak da Türkçe müze rödövans olarak çevrilmiş ve Yargıtay kararında da bu şekilde tanımlanmıştır yüksek mahkeme kararında ödemez şu şekilde tanımlanmaktadır maden ruhsat alanlarının hukuki hak ve sorumlulukları kendinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşmeyle özel veya tüzel bir kişiye bir süre tahsis edilmesi durumunda maden ocağının işletmesini üstlenen özel veya tüzel kişiden ruhsat sahibine ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağdır(3)

“Rödövans sözleşmesi öğretide de farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bir görüşe göre rödövans sözleşmesi maden işletme ruhsatı sahibinin işletme hakkını belli bir süre için devretmeyi, bu hakkı devralan kişinin ise belirli bir miktarda üretim yapmayı ve ürettiği maden miktarına göre hesaplanan yıllık rödövans bedelini ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme” o larak tanımlanabilir. Bir diğer görüşe göre ise, rödövans sözleşmesi” Maden işletme hakkı sahibinin belirli süreliğine işletme hakkını devretmeyi taahhüt ettiği devralanın da bunun karşılığında da belirli miktarda üretim yapmayı ve ürettiğinden yıllık olarak belirlenen miktar üzerinden rödövans bedelini ödemeyi taahhüt ettiği karma nitelikli bir özel hukuk sözleşmesidir. Ayrıca öğreti de rödövans sözleşmesinin işletme ruhsat sahibi idare ya da özel hukuk gerçek veya tüzel kişisinin işletme iznini bir başka özel hukuk gerçek veya tüzel kişisine kiraladığı ve bunun karşılığında daha her yıl üretilen ton başına hesaplanan kira bedeli almaya hak kazandığı bir sözleşmedir şeklinde tanımladığı da görülmektedir.

Ancak belki de en gelişmiş tanım : Rödövans sözleşmesinde ruhsat sahibi madenci işletme iznini rödövansçıya devretmekte bunun karşılığında rödövansçıdan, rödövans bedeli denen pay almaktadır. Başka bir anlatımla rödövans maden ruhsat karının hak sahibi tarafından başkalarına süreli tahsisinde ton başına elde edilen hasılat (kira) geliri olarak tanımlanmaktadır.(4)

Sonuç olarak rödövans , maden işletme ruhsat sahibinin maden sahasının tamamı veya bir kısmı üzerinde sahip olduğu maden işletme izninden kaynaklanan madencilik faaliyeti yapma ve maden ocağından çıkan maden cevherlerini kullanma yararlanma ve üzerinde tasarruf yapma yetkilerini devretmeyi taahhüt ettiği; buna karşılık rödövanscının sözleşmede kararlaştırılan rödovans bedelini ödeme ve belli miktarda üretim yapma borcu altına girdiği bir özel hukuk sözleşmesidir.(5)

Yapay zekâ ise rödövans nedir sorusuna şu cevabı vermiştir: Rödövans sözleşmeleri, maden ruhsat sahalarının, işletme hakkının bir kısmı veya tamamının üçüncü kişilere devrini düzenleyen sözleşmelerdir1. Bu sözleşmeyle ruhsat sahibi, maden alanını üçüncü kişiye devretme borcu altına girerken karşılığında çıkarılan her ton maden için ücrete hak kazanır. Rödövansçı ise maden alanını sözleşmeye uygun bir şekilde işletme borcu altına girer2. Rödövans sözleşmesi yasal mevzuatımız kapsamında ayrıca düzenlenmemiş olup; Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği kapsamında bu sözleşmelere atıf yapılmaktadır1. Rödövans sözleşmesinin tarafları ruhsat sahibi ve rödovansçı olarak adlandırılır3. Rödövans sözleşmesi iki tarafa tam borç yükleyen bir sözleşmedir

Ruhsat sahipleri ile üçüncü kişiler arasında maden sahalarının işletilmesinin devredilmesi amacıyla yapılan sözleşmelere rödovans sözleşmesi denilmektedir. Bir diğer deyişle, rödovans, maden ruhsat alanlarının hak sahibi (maden arama ve işletme ruhsat sahibi) tarafından sözleşme ile gerçek veya tüzel bir kişiye bir süre bırakılması durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen gerçek veya tüzel kişinin, ruhsat sahibine ürettiği her bir ton maden için bir miktar ücret ödemeyi taahhüt ettiği isimsiz bir sözleşmedir.(6)

Sonuç olarak, öğretide ufak ayrıntılar dışında rödövans sözleşmelerinin tanımı konusunda ortak bir görüşe varıldığı sonucunu çıkarabiliriz.

Rödövans sözleşmelerini doğuran ihtiyaç:

Rödövans sözleşmeleri ilgili olarak rödövans sözleşmesine olan ihtiyaç Bünyamin Çitil kitabının ilgili bölümünde “3.213 sayılı maden kanununun bir yürürlüğe girdiği ilk dönemlerde, maden sahalarının ruhsatlandırılarak kapatılması, ancak ruhsat alan bu kişilerin maden işletme konusunda gerekli tecrübe ve mali birikime sahip olmaması nedeniyle madencilik faaliyetleri durma noktasına gelmiştir . Bunun sonuç olarak da madencilik faaliyetlerinin doğurduğu şartlar rödövans sözleşmesini ortaya çıkarmıştır” denmektedir. Ancak bu gerekçeye katılmak mümkün değildir. Çünkü o zaman asıl sorun madencilik de gerekli tecrübeye sahip olmayan ve mali birikime sahip olmayan kişilere maden ruhsatlarının verildiği sonucuna ulaşıyoruz. Bu durum için gerçeği tamamen yansıtmaz. Ayrıca problem tecrübe ve mali birikip ise, çözümlenmesi gereken konu ruhsatların tecrübeli ve mali birikime sahip kişilere verilmesini sağlamaktan geçer. Faaliyetlerin durma noktasına gelmesi rödovans sözleşmeleri ile aşılamaz çünkü aynen niteliklerin bu kez rövanşı da bulunması gerekir sonuç olarak ortaya çıkmasının nedeni ruhsat alan kişilerin maden işletme konusunda gerekli tecrübe ve mali birikimi sahip olmaması değildir.

Maden ruhsat sahibi maden kanunundan doğan sorumluluklardan kaçamaz. Maden ruhsat sahibi madencilik yapacak tecrübeye sahip değil ise ruhsat edinmesinin bir hukuki yararı olmadığını düşünüyoruz. Ancak maden ruhsat sahibi madencilik yapacak tecrübeye sahip olmasa bile rödovans yoluyla riske girmeden yatırım yapmadan büyük maddi menfaat elde etmektedir. Bu durum da ise rödövansçı maden hukukundan doğan maddi yükümlülüklerin yanında ayrıca bir de ruhsat sahibine rödovans bedeli ödemek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle bütün yükü taşıyan rövanşı ilk tasarruf edeceği maliyet kalemi olarak iş güvenliği olduğu için de gerekli tedbirleri almaktan kaçınmakta ve oluşan iş kazalarının çok büyük kısmı o zaman usulüyle çalışan ocaklarda görmektedir

Maden ruhsatı almak, maden kanununa göre sorumlulukları da beraberinde getirir. Madencilik yapacak tecrübeye sahip olmayan bir ruhsat sahibinin hukuki bir kazancı olmaz. Çünkü maden kanunu, ruhsat sahibinin maden işletmesini kurmak ve işletmek için gerekli olan teknik ve mali yeterliliğe sahip olmasını şart koşar. Ama tecrübesiz ruhsat sahibi, rödövans hem yatırım yapmadan hem de riske girmeden büyük kazanç sağlar. Rödövans, ruhsat sahibi maden işletmesini başka bir kişiye devreder ve karşılığında belirli bir bedel alır. Rödövansçı ise hem maden kanununun yüklediği mali yükümlülükleri hem de ruhsat sahibine rödövans bedeli ödemeyi üstlenir. Bu durumda rödövanscının ilk kısıp tasarruf ettiği şey iş güvenliği olur. Çünkü iş güvenliği için gerekli olan ekipman, personel, eğitim ve denetim gibi unsurlar maliyet artırıcıdır. Bu yüzden iş kazalarının çoğu usulsüz çalışan ocaklarda meydana gelir.

Rödovans sözleşmelerinin Anayasa ve Maden Kanunu 5’e olan aykırılığı

Rödovans ile ilgili olarak tartışılması gereken bir diğer konu da maden hukukundaki bölünmezlik ilkesinin ihlali ile ilgilidir. Maden hukukunda bölünmezliği ilkesi maden ruhsatına tek bir kişinin sahip olması biraz hakkı nedeniyle mirasçılara bile bölüştürülemeyeceğidir. Oysa rödovans ile maden hukukundan doğan maden hakları ruhsat sahibi ile paylaşılmakta başka bir ifadeyle bölüşülmektedir.

İdare hukukunda ruhsat bir ayrıcalıktır, tekel hakkı doğurur ve statü kazandırıcı işlemdir oysa rödövans da bu hak tekel olmaktan çıkmakta statü niteliğini de yitirmektedir. Bu nedenlerle rödövans sözleşmeleri hakların bölünmezliği ilkesinin fiilen aşınması ile halen yürürlüktedir.

Bu konuda “madem kanunumuzda yer alan hakların bölünmezliği ilkesinin fiilen aşılmasıyla madencilik sektörü içinde kendine özgü bir sözleşme türü olarak ortaya çıkmıştır demektedir(7) konuyla ilgili olarak Mustafa Topaloğlu ise maden yasası beşinci maddesinde önceki 6.309 sayılı yasada olduğu gibi hakların bölünmemesi ilkesini kabul etmiştir. Buna göre arama ruhsatı, ön işletme ruhsatı ve işletme ruhsatlarından hiçbiri hisselere bölünemez. Bu ruhsatların tek bir gerçek veya tüzel kişiye ait olması gerekir maden haklarının bölünmemesi ilkesinin konuluş amacı, işletilmesinde kamusal yararı olan madenlerin rasyonel ve ekonomik olarak değerlendirilmesini sağlamaktır.” Demektedir.

Doktrinde diğer bir söylem ise “… uygulamada maden ruhsatlarının bölünme yasağı rödövans sözleşmesiyle aşılmaktadır .Esasen ruhsatların bölünmesi rasyonel ve ekonomik olarak değerlendirilmesini engellemez halen verilen ruhsat alanlarının büyük bölümünde ruhsat alanının küçük bir yerinde madencilik yapılırken diğer kısım atıl olarak beklemektedir ruhsat alanlarının yasal olarak birbirinden bağımsız boyutlarda bölünmemesi nedeniyle bazı ruhsat alanlarından verimli ve ekonomik şekilde yararlanılamamaktadır.”(8) Şeklindedir. Bu görüşe te yer alan “ruhsatların bölünmesi rasyonel ve ekonomik olarak değerlendirilmesini engellemez” tespitine katılmak maden mühendisliği disiplini açısından mümkün değildir. Dolayısıyla maden mühendisliği bilgisine haiz olmayan bu tip tespitler hukuku da yanlış yönlendirmektedir. Çünkü maden ruhsatlarının ayrılmaz parçası işletme projeleridir. İşletme projeleri bir bütündür işletme projeleri bu şekilde parçaladığını zaman o işletme projesinden beklenen faydayı elde etmek mümkün değildir. Benzer şekilde aynı işi yapan 2 ayrı inşaat firmasının tek bir inşaatta inşaat alanının ikiye bölünerek aynı inşaatı tamamlamasını beklemek kadar bir irrasyonel sonuç doğurur. Mirasçılara otomobili paylaştırırken, kesme taşı ile otomobili ortadan bölerek paylaştırmaya benzer. Silah ruhsatını belli illerde kullanamayacağınla ilgili sınırlama getirmeye benzer. Avukat ruhsatını kullanırken, ruhsattan doğan hakkın kiralama sözleşmesine konu edilemeyeceğine benzer.

Ayrıca halen verilen büyük bir ruhsat alanının küçük bir yerinde madencilik yapılırken diğer bir kısmının âtıl olarak beklemesi rödövans sözleşmeleri ile aşılamaz. Çünkü, maden ruhsatı ile maden izinleri farklı kavramlardır. Maden izinleri dışında, maden ruhsatı alanının işgal edilmesi ise, maden olmayan alanda maden ruhsatı alınamayacağı için ve konu ile ilgili zaten maden kanununda önleyici hükümler olması nedeniyle, rödovans sözleşmesiyle maden ruhsatı alanı ya da madencilik alanı değişmemesi bu nedenle zaten maden hukukuna aykırı olduğu , bu durumun rödövans sözleşmeleri ile giderilemeyeceği açıktır. Diğer bir açıdan ise madenlerin atıl kalması maden ruhsat alanlarının tümünün madencilik yapar hale getirilmesi isteniyorsa , yani madencilikte doğal kaynakların bir an önce ekonomiye kazandırma düşüncesi var ise de madenler tükenebilir varlıklardır bu nedenle de madenlerin hızla ekonomiye kazandırılması önceliği değil ,madencilerin yüksek verimlilikle üretilmesi hedef olmalıdır hızlı ekonomiye kazandırmak madenlerin heba edilmesini, yüksek tenörlü madenlerin işletilmesini ve geriye kalanın terkedilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle rödövans sözleşmeleri madenlerin üretilmesinde ki kamu yararını karşılamaz.

Sonuç olarak rödövans sözleşmeleri, Anayasa 168 de yaralan “…madenler devletin hüküm ve tasarrufu altındadır “düzenlemesinde kamuya verilmiş olan hüküm ve tasarruf yetkisi , özel hukuk sözleşmesi ile özel ve tüzel kişilere devredilmektedir. Bu nedenle Anayasaya aykırıdır. Ayrıca Maden Kanunun Hakların bölünmezliği, devir ve intikali başlıklı 5.Maddesinde yer alan “Madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat (takaddüm), arama ruhsatı, buluculuk, görünür rezerv geliştirme ve işletme ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez. Her biri bir bütün hâlinde muameleye tabi tutulur.” Düzenlemesine de aykırıdır. Rödövans sözleşmeleri, ayrıca, muhtemelen hiç madencilik yapmadan ve madencilik yatırım yapmadan, hiçbir riske girmeden servet kazanan bir grubun oluşmasına neden olmuştur.

Rödövans sözleşmeleriyle ilgili olarak özellikle özel hukuk özel hukuk dalında birçok üniversitede yüksek lisans çalışması yapıldığına şahit olunmuştur. Ancak bu çalışmaların hemen hemen tamamı birbirinin tekrarı şeklinde yapılmış çalışmalar ve yaptığımız taramada da konu ile ilgili yani maden haklarının bölünmezliği ile ilgili bir bölümü rastlanılmamıştır.

Ancak günümüz politikaları nedeniyle devlete ait varlıkların kimi zamanda hukuksuz bir biçimde paylaşılması nedeniyle, rödövans sözleşmeleri de madencilikte yer edinmiştir. Devletin tasarrufundaki madenler özel hukuk sözleşmesinin konusu yapılabilir hale getirilmiştir.

  1. Amikoğlu Hüseyin s:73
  2. Çitil s:234
  3. Emre olgun, s:76
  4. Osman Güven ÇANKAYA, Rödövans Alt İşverenlik Sözleşmesi Midir?
  5. Kemal Erdoğan s:41
  6. Alper UYUMAZ* Fatma GÜNGÖR** s:2
  7. Çitil.233
  8. Topaloğlu s:233

MADEN HUKUKUNDA YER ALAN İDARİ PARA CEZALARINDA NON BİS İN İDEM (AYNI DAVA NEDENİ İÇİN İKİ KEZ YARGILAMA YAPILAMAZ) İLKESİ

Maden Kanunun 24/11 maddesi

”…7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip, işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl 50.000 TL idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması hâlinde ruhsat süresi uzatılmaz. “

şeklindedir.

Non bis in idem olarak bilinen, aynı dava nedeni ile iki kez yargılama yapılamayacağı ilkesi ise ,kişilerin belirli bir eylemleri nedeniyle sürekli olarak ceza tehdidiyle karşı karşıya kalmalarının engellenmesi amacını güder.

Non bis in idem ilkesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 7 No.lu Protokol’ün 4. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.34 Anılan Protokol’ün onaylanmasının uygun bulunmasına dair 6684 sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 10.03.2016 tarihinde kabul edilmiş ve bu Kanun 25.03.2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. Protokol 28.03.2016 tarihinde de Bakanlar Kurulu’nca onaylanmış ve 01.08.2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Non bis in idem ilkesi Anayasa’da somut ve bağımsız olarak düzenlenmemiştir. Anayasa Mahkemesi, non bis in idem ilkesini, adil yargılanma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında incelemektedir.

Non bis in idem ilkesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223. maddesinde kovuşturma evresine ilişkin olarak açıkça düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, aynı fiil nedeniyle aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilecektir. Ayrıca CMK’nın 172. maddesinin 2. fıkrasında, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni delil meydana çıkmadıkça aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağı düzenlenmiş ve anılan ilkenin güvenceleri soruşturma evresine ilişkin olarak da sağlanmıştır.

Kabahatler Kanunu’nun genel hükümlerinde düzenlenen “içtima” başlıklı 15. maddesi, non bis in idem ilkesi açısından önemli bir düzenlemedir. Anılan maddenin 1. fıkrasına göre, bir fiille idarî para cezası gerektiren birden fazla kabahatin işlenmesi halinde en ağır idarî para cezası verilecektir. Nitekim konuyla ilgili içtihatlarında Danıştay, öncelikle verilen idari para cezalarına konu eylemlerin aynı olup olmadığını incelemekte; eylemlerin aynı olduğunu tespit etmesi halinde en ağır idari para cezasının uygulanması gerekeceğini, aksi halde ise ayrı ayrı ceza verilebileceğini belirtmektedir1. Bu halde gerek hafif gerekse ağır olan idari para cezasını düzenleyen normda idari para cezası yanında başkaca idari yaptırımlara da yer verilmişse, hem ağır olan idari para cezası hem de diğer idari yaptırımlar uygulanacaktır. Bu durumda ise bir kişiye, aynı eylemi nedeniyle ağır olan idari para cezası yanında bir veya daha çok sayıda idari tedbir de uygulanması söz konusu olabilecek ve bu suretle non bis in idem kuralına aykırılık teşkil edebilecek durumlar ortaya çıkabilecektir.

AİHM, J.B./İsviçre kararında(J.B./İsviçre, B. No: 31827/96, 03.08.2001 (http://hudoc.echr.coe.int/ eng?i=001-59449 ) ise, vergi idaresi başvurucunun bazı yatırımlarda bulunduğunu ancak buna ilişkin tutarların vergilendirme dönemlerinde gösterilmediğini tespit etmiştir. Başvurucu söz konusu yatırımlarını ve bunları beyan etmediğini kabul etmiş ancak kendisinden istenmesine rağmen belgeleri idareye vermemiştir. Bu nedenle de hakkında, toplamda dört kez disiplin cezası uygulanmıştır.AİHM, non bis in idem ilkesinin, nihai kararla sonuçlandırılmış ceza yargılamasının tekrarının engellenmesini amaçladığını, başvurana kesilen ilk cezanın bilgi vermeyi reddetme nedeniyle kesildiğini, diğerinin ise başvuranın bilgi vermeyi reddetmeyi sürdürmesi nedeniyle ve ilkinden yaklaşık 21 ay sonra verildiğini, dolayısıyla cezalandırılan davranışların zaman ve içerik bakımından farklı olduğunu belirterek başvuruyu oybirliğiyle kabul edilemez bulmuştur.

Anayasa Mahkemesi norm denetimine ilişkin sonraki tarihli kararlarında ise, non bis in idem ilkesine aykırılık iddialarını Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi çerçevesinde değerlendirmeye başlamıştır.

Nitekim 05.03.2015 tarihli bir kararında Anayasa Mahkemesi, belirli bir düzeyde alkol alan ve almış olduğu alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan sürücülerin, eylemlerinin hem kabahat hem de suç teşkil etmesi sebebiyle her iki yaptırım türü ile de cezalandırılıp cezalandırılamayacağı hususunu tartışmıştır. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, “hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan ‘aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)’ ilkesi gereğince, kişi aynı eylem nedeniyle birden fazla yargılanamaz ve cezalandırılamaz. Ancak, bu ilke mutlak olmayıp, konu bakımından birbirine benzeseler dahi, korunan hukuki yararı, unsurları, amacı ve neticesi farklı olması nedeniyle aynı fiilin ayrı hukuk disiplinleri kapsamında farklı şekillerde mütalaa edilmesi mümkündür. Bir fiilin söz konusu hukuk disiplinlerinin öngördüğü farklı yaptırımlarla cezalandırılması hukuk devleti ve ‘aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz’ ilkesine aykırılık teşkil etmez. Bu nedenle almış oldukları 1.00 promilin üzerindeki alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmalarına rağmen araç kullanan sürücülerin, idari para cezası yanında, ayrıca ceza yaptırımıyla da cezalandırılmalarını öngören kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır” şeklindeki gerekçeyle iptal istemini reddetmiştir.

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıkların çözümlenmesinde hukuk devleti ilkesinin gözetilmesini gerektirmektedir. Bu noktada hukuk devletinin gereklerinden birini de hukuk güvenliği ilkesi oluşturmaktadır.94 Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Bu bağlamda yürürlükte bulunan hukuk kurallarına uygun olarak kişilerin lehine sonuçlanan ve kesin hüküm güvencesinden yararlanan cezai süreçlerin yok sayılması ve bunların tekrarlanması hukuk güvenliği ilkesini zedeler. Bunun yanında aleyhe sonuçlansa bile kişiler hakkında işletilmiş ve tamamlanmış cezai süreçlerin tekrarlanması ve bir haksızlık için ikinci bir kez ceza uygulanması hukuka olan güvenin kaybolmasına, hukuk devletinin güvencesi altında olunduğu duygusunun yitirilmesine yol açabilir. Bir kimsenin daha önce yargılandığı ve cezalandırıldığı hukuka aykırı bir eylem nedeniyle yeniden takibata uğraması veya cezalandırılması, yaptırım uygulanmasıyla elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin menfaatleri arasında kurulması gereken adil dengeyi zedeleyerek cezalandırmanın birey üzerinde aşırı bir külfete dönüşmesine yol açar.

AİHM, yukarıda değinilen kararlarında idari yaptırımlar ile suçlar arasında non bis in idem ilkesiyle ilgili olarak “birebir aynı veya esaslı şekilde aynı olaylardan doğma” ve cezai ve idari yaptırım süreçleri arasında “esas ve zaman bakımından yeterli miktarda yakın bağlantı” kriterlerini göz önüne almaktadır. “Birebir aynı veya esaslı şekilde aynı olaylardan doğma” ölçütü bakımından AİHM, somut olgusal koşulları içeren olaya odaklanılmasının, bu koşulların aynı sanıkla ilgili olmasının ve zaman ve yer bakımından birbirine ayrılmaz biçimde bağlı bulunmasının gerektiğini belirtmekte ve bu tür bir durumda Sözleşme’nin, ikinci suçun yargılanmasını veya cezalandırılmasını yasakladığı sonucuna varmaktadır.100 Mahkeme, mükerrer yargılama olmadığına ikna olmak için ise iki yargılama arasında “esas ve zaman bakımından yeterli miktarda yakın bağlantı” ölçütünün bulunması 99 AYM, Ünal Gökpınar, §§ 55-57. 100 Zolotukhin/Rusya, § 84. 286 AİHM ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Vergi Cezalarında “Non Bıs In Idem” İlkesi gerektiğini ifade etmekte ve bu ölçütün anlamının, yargılamaların amaçlarının ve yargılamalarda kullanılan araçların esas bakımdan bütünleyici ve zaman bakımından bağlantılı olmasının yanında yargılamalar sonucunda ortaya çıkacak sonuçların muhatap kişi için ölçülü ve öngörülebilir olması olduğunu vurgulamaktadır.101 Mahkeme bu araştırmaları yaparken de özellikle, ilgili ülkenin hukuk sistemi içerisinde cezai ve idari yaptırımların farklı otoriteler tarafından verilip verilmediğini, bu otoritelerce verilen kararların birbirini etkileyip etkilemediğini, mükerrer yargılamanın öngörülebilir sonuçlar doğurup doğurmadığını ve ilgili otoritelerden birisi tarafından uygulanan yaptırımların diğer otorite tarafından cezanın belirlenmesi sırasında dikkate alınıp alınmadığını araştırmaktadır. AİHM böylelikle suç ve kabahatler bakımından, birbirinden “haberdar” ve birbiriyle “etkileşimde olan”, birbirinin verdiği yaptırımları “gözeten” otoritelerce “öngörülebilir ve tamamlayıcı” bir mükerrer yargılama veya cezalandırmanın non bis in idem ilkesini ve dolayısıyla Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 4. maddesini ihlal etmeyeceğini ortaya koymuştur.

Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimi ve bireysel başvuru kararlarındaki konuya yaklaşım biçimi değerlendirildiğinde ise, non bis in idem ilkesinin Anayasa’nın hangi maddesi kapsamında güvence altına alındığıyla alakalı bir yeknesaklık sağlanamadığı söylenebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi bazı kararlarında bu ilkeyi Anayasa’nın 2. maddesi kapsamında “hukuk devleti ilkesi”; bazı kararlarında ise 36. maddesi kapsamında “adil yargılanma hakkı” çerçevesinde incelemiştir. Dahası, yukarıda da değinildiği gibi 1980 tarihli bir kararında Anayasa Mahkemesi, bu ilkenin Anayasa’da düzenlenmediği, böylelikle bu prensibe uygun hareket edip etmemenin kanun koyucunun takdirine bırakıldığı sonucuna varmıştır.

Yukarda açıklanan nedenlerle özellikle Maden Kanunun 24/11 maddesinde yer alan idari para cezası ile düzenleme, cezalandırılan davranışların içerik bakımından farklı olmadığı, korunan hukuki yararın, unsurları, amacı ve neticesi farklı olmaması nedenleriyle aynı fiilin ayrı hukuk disiplinleri kapsamında farklı şekillerde mütalaa edilmesi mümkün olmadığından , hukuk devleti ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırıdır.

1.(Danıştay 13. Daire, E.2020/1941, K.2021/3508, 2.12.2020, UYAP).:
Danıştay 15. Daire, E.2013/13499, K.2014/3633, 13.5.2014, UYAP)

MADEN KANUNU NASIL HAZIRLANMALIDIR ?
Yine bir maden kanunu değişikliği gündemde.Geçmiş yıllarda 15 kez değiştirilen maden kanunu yeniden değiştiriliyor. Bu yazının amacı uzun yıllar kullanılabilecek bir Maden Kanunun nasıl hazırlanabileceği konusunda ki görüşlerimizi açıklamak olacaktır.
Madencilik sektörü, diğer sektörlere göre bir gerileme içinde , MAPEG verilerine göre ,2018 yılında iptal edilen işletme ruhsatı sayısı 1484 ,2019 yılında iptal edilen ruhsat sayısı 726 dır. Aynı sürelerde terk edilen ruhsat sayıları 622 ve 531 dir. 2019 sonu itibarı ile 9805 işletme ruhsatlı alan vardır. Bunlardan 8007 adedinde işletme izni alınmış olup, faal olduğu düşünülmektedir. Maden Kanununa tabi kırma taş ve çimento hammmadeleri gibi ruhsatlar çıkarıldığında 2590 adet işletme izni alınmış 4.grup maden vardır. Sonuç olarak gerçek anlamda 2590 adet maden ruhsatının kaldığını söyleyebiliriz. Bu ruhsatlarında 593 adedi ,TTK göre kurulmuş olan ,yabancı şirketlere aittir.
Ayrıca , madenciliğin GSYH içinde ki payı % 1 in altındadır. Madencilik sektörünün ihracat değeri, Türkiye genel ihracatı içinde % 2.5 ‘luk bir orana karşılık gelmektedir. 2009 yılının ilk yedi ayındaki maden ihracatımız ise dünyadaki global ekonomik krizin de etkisiyle bir önceki yılın aynı dönemine göre % 38 ‘lik bir düşüş göstererek 1.220 milyar dolara inmiştir.
Ülkemizde ki madenler ise 77 farklı çeşittir. Sadece bilinen 13 maden Türkiye’de bulunmamaktadır.
Ülkemizin genel ekonomik durumunu önemli ölçüde etkileyecek bir maden potansiyelimiz yoktur.
Altın madencileri derneğinin verilerine göre de , ülkemizde 2 adet büyük ölçekli olmak üzere 18 altın madenciliği yapan işletme mevcuttur.
Sonuç olarak, ülkemizde çoğunlukla orta ve küçük ölçekli maden var iken, sektörden uzaklaşmanın görüldüğünü ve diğer sektörlerden daha fazla bir gerileme içinde olduğunu söyleyebiliriz.
O halde , bu duruma göre ,nasıl bir maden kanunu hazırlanmalı ki, madenciliğimizden beklenen faydayı elde edelim ? Bununla ilgili olarak vazgeçilmez ilkeler bakımından durumu şu şekilde açıklanabilir:
İnsan odaklı olmalıdır

a)Madencilik faaliyeti insana rağmen değil, insan için yapıldığı kabulü ile, madencilik faaliyetlerinde tüm çalışanların vücut bütünlüğü koruyacak kurallar Maden Kanununda yer almalıdır. Genel sağlık sigortasından ayrı olarak zarar gören madenciye tazminatı doğrudan Bakanlık tarafından ödenmelidir.
b)Madencilik faaliyeti nedeniyle üçüncü kişilere verilen zararlar Bakanlık tarafından tazmin edilmelidir.
c)Yabancı uyruklu madenciler eşit ücret almalıdırlar.
d) İnsan onuruna yakışır ücret ve özgür sendikacılık özendirilmelidir.

Çevre odaklı olmalıdır

Madencilik faaliyeti,doğaya karşı yapılan bir faaliyet türüdür. Bu nedenle çevreye zarar verir.Ancak madencilik faaliyetlerinin, çevreye en az zarar verecek şekilde yapılmasını düzenlemek ve bunu taahhüt etmek Bakanlık veya MAPEG’ in görevidir. Ancak bu görev ,sadece kanuna “ çevreye saygı “ veya “sürdürülebilir madencilik” şerhinin konması ile yerine getirilmiş olmaz. Oluşacak zararı tazmin edeceğini açıkça beyan etmekle mümkündür.

Maden kaynakları bölünmemelidir

a)Anayasamızın 168 . maddesi doğal kaynaklarda devlete yetki tanır. Yetkinin konusu kaynakdır.Oysa mevcut kanunda kaynak değil koordinat sistemine göre ruhsat verilmektedir.Bu nedenle ekonomik bütünlük kaybolmaktadır. Arazi değil maden kaynakları görünür rezerve göre ve üç boyutlu olarak ruhsatlandırılmalıdır.
b) Maden ruhsatları bölünmemelidir
c)Rödövans kaldırılmaldır

Mevcut kanunda , maden haklarının bölünemezliği ,bir kanun başlığı iken, sonradan bu kuralın içi rödövans sözleşmeleri ile boşaltılmıştır. Rödövans sözleşmesi, ruhsat sahibinin ,ruhsattan doğan haklarını bir üçüncü şahsa kiralamasıdır. Bu durumda ruhsat alanında elde edilen hasılat ruhsat sahibi ve rödövanscı arasında pay edilmektedir. Bir başka deyişle madenden elde edilen hak bölünerek paylaştırılmaktadır. Bu durumda ekonomik bütünlüğü bozar. Çünkü ,bütün faaliyeti gerçekleştiren rödövanscı ,ruhsat sahibine sadece ruhsat sahibi olarak ayrıca kira ödemek zorunda kalmaktadır.
Bundan başka Tbmm Soma Maden Kazalarını Araştırma Komisyonu Raporu ve TMMOB Soma Katliamı , devlet denetleme kurulu raporlarında rödövans sözleşmesinin katliamın oluşmasının en büyük sebepleri arasında sayılmıştır.

Tüm bu nedenlerle rödövans sözleşmeleri maden kanunundan çıkarılmalı, sadece maden yapabileceklere ruhsat verilmeli, ruhsat kiralamaya son verilmelidir.

Madencilik faaliyeti kamu yararına yapılmalıdır
Devletin hüküm ve tasarrufunda olan madenlerin, kendine özgü olarak kamu malı olduğu ,başka kamu yararı içeren hizmetlerle çakıştığında,üstün kamu yararı özelliği ile diğer kamu yararı içeren hizmet ve faaliyetlere göre öncelik ve tercih sebebi olabilmektedir görüşü doktrinde kabul görmektedir.
Ancak kamu yararı tartışmalı bir kavramdır. Ülkemizde , büyük ölçekli maden varlığı da sınırlı olduğu için, tüm madenlerin devlet eliyle işletilmesi kamu yararını karşılamıyor olabilir. Bu nedenle, büyük ölçekli madenlerin devlet eliyle işletilmesi ekonomik ve ülke ihtiyacının karşılanması bakımından doğru çözüm ve kamu yararına olduğu düşünüle bilinir.
Madenler bulundukları yerde üretilmelidir.
Madencilik faaliyetini diğer sanayi disiplinlerinden ayıran temel fark, madenlerin bulundukları yerde işletilmeleridir. Bu nedenle , ruhsatların birleştirilmesinde bu ilke göz önünde bulundurulmalıdır
Maden kanunu adil olmalıdır
a)Adalet ,kavramı genel olarak eşitlik, eşitlik ise ,eşitler arası eşitlik olarak kabul görmüştür.Ayrıca zayıfın korunması,avantajsız olanın, avantajlı hale getirilmesi diye de anlaşılmaktadır. Bu genel ilke madencilikte , küçük ve orta boy madencilerin korunması şeklinde uygulanmalıdır.
b)Bu konu ile ilgili olarak, Maden Kanununda idari para cezaları maktudur ve her madenciye eşit olarak uygulanmaktadır. Bu cezalar küçük ölçekli madenci için yıkım olurken, büyük ölçekli madenci için ise caydırıcı değildir. Bu nedenle idari para cezaları nisbi olmalıdır.
c)Ayrıca , teşvikler ,büyük ölçekli madenciler ve özellikle altın madencilerine kullandırılmaktadır. Bu durum ise adil değildir. İdarenin amacı, küçük ve orta boy madencileri teşvik etmek olmalıdır.
d) Devlet hakkı madenin tenörüne göre ve her projeye göre ayrı değerlendirilmelidir.

Maden Kanunu ,diğer kanunlarla uyumlu olmalıdır

Maden Kanunu , öncelikli olarak ,diğer doğal kaynaklar hukukunda yer alan petrol,jeotermal kaynaklar ve mineralli sular ile YEK kanunu ile uyumlu olmalıdır. Bundan başka , genel kanunlar ve özellikle çevre kanunu ile uyumlu olmalıdır. Çevre Kanunun 3. Maddesi çevre kanunun ilkelerini açıklar. Maden Kanunu ise ilkesiz bir kanundur. Bu nedenle öncelikli olarak Maden Kanunun ilkeleri belirlenmelidir.
Ayrıca Maden Kanunu,Petrol Kanunu ile uyumlu değildir.

Maden Kanunu kişiye veya gruba özel vesayet tanımamalıdır
a) Umrek,daimi nezaretçi,ytk, vardiye mühendisi gibi ayrımlar kanun değil işverenin sorumluluğundadır. Bu nedenle maden mühendisleri arasında ,belli gruba ayrıcalık tanımak eşitlik ilkesine aykırıdır.
Umrek zorunluluğu ,buna ihtiyacı olan ve hisselerinin halka arzı söz konusu olan madenciler tarafından değerlendirilmeli, ancak böyle bir ihtiyacı olmayan ve çoğunluğu küçük ve orta boy madencilerden olanlara zorunlu kılınmamalıdır
b) Cumhurbaşkanı ve bakana ınsan ömründen daha uzun süreli yetki tanınmaz

Her maden projesi ayrı değerlendirilmelidir
Maden Mühendisliğinde mevcut hazırlanan bir projeyi, bir başka madencilik faaliyetine aynen uygulamak mümkün değildir. Bu nedenle , idare, maden ismine göre değil, projeye göre sınıflandırma yapmalıdır.

Bilime uygun yapılmalıdır
Büyük ölçekli maden projeleri ulusal maden konseyince denetlenmelidir.
İnivasyona açık olmalı
a) Yek nedeniyle güneş enerjisi faaliyetleri arttı ve cam talebide arttı .Bu nedenle silis kumu ve kuvars ,
b) Enerji depolamada pil ve batarya için Lityum,Nikel,Cadmiyum,
c) Radyoaktif mineraller uranyum için teşvik edilmelidir.

© 2016 Av. Ömer Günay

Avukat ÖMER GÜNAY

+90 536 892 51 45

omerguna@hotmail.com

Kızılay Mah. Necatibey Cad. 19/1 Çankaya - ANKARA