
DÜNYADA VE TÜRKİYEDE ALTIN MADENCİLİĞİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ DAVALAR
Altın madeni, dünya üzerinde ilk olarak üretilen madenlerden biri olarak bilinir ve insanlık tarihi boyunca temel bir değer taşıdığı kabul edilmektedir. İlkçağlardan bu yana altın, çeşitli medeniyetler için hem estetik hem de ekonomik bir kaynağı temsil etmiştir.
Ancak, geçmişte altın elde etme yöntemleri oldukça basitti; insanlar genellikle nabit halde bulunan altınları doğadan toplayarak veya su akışlarındaki altın parçalarını toplayarak ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Günümüzde ise altın madenciliği, büyük ölçekli ve oldukça karmaşık süreçler gerektiren bir endüstri haline gelmiştir. Modern altın üretimi için devasa miktarda kayanın öğütülmesi, çeşitli kimyasalların kullanılarak işlenmesi ve büyük enerji tüketimi gereklidir. Bu durum, altın madenciliğinin çevreye olan etkilerini arttırmakta, madenciliğin neden olduğu çevresel sorunlar ve kirlilik en büyük kaygılar arasında yer almaktadır. Tüm bu etmenler, özellikle yerel halk tarafından ciddi tepkilere yol açmakta ve altın madenciliği projeleri, halkın direnişiyle en fazla karşılaşan projeler arasında bulunmaktadır. Türkiye’de ise Bergama Altın Madeni Davası, çevre hukuku ve kamu yararı konularında önemli ve sembolik bir dava olarak değerlendirilmektedir. Bu dava, altın madeni projelerinin çevresel etkileri, kamu yönetiminin karar alma süreçleri ve temel insan hakları gibi birçok konuda derin hukuki tartışmalara ve kaygılara yol açmıştır.
İşte Bergama Altın Madeni Davası’nın detaylı bir analizi:
Davacılar: Davacılar, projeden doğrudan etkilenecek olan Bergama halkı, çevre örgütleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarıdır.Davalılar: Davalı taraf, Eurogold Madencilik şirketi olmakla birlikte, projeyi onaylayan devlet kurumları da dava sürecinin önemli bir parçasını oluşturmuştur.
Hukuki Dayanaklar:
Dava, çevre hukuku kapsamındaki çeşitli yasalar ve düzenlemelere dayanarak yapılmıştır. Özellikle Çevre Kanunu ve Maden Kanunu gibi yasalar, bu hukuki sürecin temel basamakları arasında yer almaktadır. Ayrıca, Anayasa’nın 56. maddesi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını güvence altına alarak davacıların argümanlarını güçlendirmiştir. İdarenin kamu yararı ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü de davanın önemli bir hukuki çerçevesini sağlamaktadır.
Mahkeme Kararları
İlk Kararlar: İdare mahkemeleri, projenin çevresel etkilerini dikkate alarak detaylı bir inceleme yapmış ve bu bağlamda projenin durdurulmasına karar vermiştir. Bu karar, çevresel etkilere karşı gösterilen önemin ve duyarlılığın bir göstergesi olarak ön plana çıkmıştır.
Danıştay Kararı: Daha sonra Danıştay, projenin çevresel riskler taşıdığını ve kamu yararı ilkesine aykırı olduğunu belirterek, projenin iptal edilmesi yönünde bir karar almıştır. Bu karar, kamu sağlığı ve çevre koruması açısından güçlü bir mesaj niteliği taşımaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM): Bergama halkı, Türkiye’deki yargı süreçlerinin ardından AİHM’ye başvurarak uluslararası hukuk çerçevesinde hak arama yoluna gitmiştir. AİHM, Türkiye’nin çevre hakkını ihlal ettiğine hükmederek tazminat ödenmesine karar vermiştir. AİHM’nin kararı, Türkiye’de çevre haklarının korunmasına yönelik önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur.
Hukuki Tartışmalar
Çevre Hakkı ve Ekonomik Fayda: Davada, çevre hakkı ile ekonomik kalkınma arasındaki denge derinlemesine incelenmiş ve tartışılmıştır. Mahkemeler, çevre hakkının öncelikli olduğuna vurgu yaparak, bu hakların korunmasının uzun vadede ekonomik kalkınmayı destekleyeceği sonucuna varmışlardır.
İdarenin Takdir Yetkisi: İdarenin projeyi onaylarken çevresel etkileri yeterince değerlendirip değerlendirmediği, davada önemli bir sorgulama konusu olmuştur.
Siyanür Kullanımının Riskleri: Siyanür liçi yönteminin çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkileri, dava sürecinde sıkça gündeme gelmiş ve bu konu önemli bir tartışma unsuru haline gelmiştir.
Değerlendirme
Çevre Hukukunun Önemi: Bergama Davası, çevre hukuku alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edildi ve bu dava, çevre hukukun iktisadi çıkarların önüne geçme kapasitesini gözler önüne serdi. Bu durum, çevre koruma ile ekonomik gelişim arasında bir denge kurulmasının mümkün olduğunu gösterdi. Özetle, çevre hukuku, doğal kaynakların korunması ve çevresel sürdürülebilirlik açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Yerel Halkın Rolü: Bergama Davası sürecinde, yerel halkın ve sivil toplum kuruluşlarının aktif ve belirgin rolü, çevre mücadelesinde toplumsal katılımın ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yerel toplulukların seslerinin duyulması, çevresel karar alma süreçlerinde etki sahibi olmaları gerektiğini vurguladı. Bu durum, çevresel konulara dair toplumun bilincinin artırılmasının ve katılımcı demokrasinin önemini de ortaya koydu.
Sürdürülebilir Kalkınma: Dava, sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle çevrenin korunması arasındaki dengenin nasıl sağlanabileceğine dair oldukça önemli bir örnek teşkil etti. Bu süreç, ekonomik büyüme ile ekolojik denge arasında nasıl bir uyum oluşturulabileceğini göstermekteydi. Sonuç olarak, Bergama Davası, çevre koruma ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiyi anlama konusunda kayda değer bir model olarak değerlendirilmektedir.
Bergama davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile bağlantılı olan unsurları, dikkat çeken bir dava olarak Taşkın davası olarak adlandırılmaktadır. Bu dava, çeşitli bireylerin haklarının ihlaline yönelik önemli bir durumu ortaya koymaktadır.
Genel Bilgiler:
Ahmet Murat Taşkın ve diğer başvurucular, Türkiye’nin batısında yer alan Bergama bölgesinde, özellikle Ovacık çevresinde gerçekleştirilen altın madeni projesine karşı düzenlenen protesto gösterilerine aktif olarak katılım sağlamışlardır. Bu protestolar, çevresel sorunlara dikkat çekmek ve yerel halkın yaşam alanlarının korunmasını sağlamak amacıyla organize edilmiştir. Protesto esnasında, başvurucular polis müdahalesiyle karşılaşmış ve bazıları gözaltına alınmıştır. Başvurucular, Türk yetkililerinin demokratik bir hak olan protesto etme özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuşlardır.
AİHM Değerlendirmesi:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, davayı incelerken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi (ifade özgürlüğü) ve 11. maddesi (toplantı ve gösteri özgürlüğü) çerçevesinde değerlendirmiştir. Bu değerlendirme, demokratik bir toplumda bireylerin haklarının ne denli kıymetli olduğunu göstermektedir.
İfade Özgürlüğü (AİHS Madde 10):
AİHM, başvurucuların gerçekleştirdikleri protesto eylemlerinin ifade özgürlüğü kapsamında ele alınacağını belirtmiştir. Yapılan protestoların barışçıl bir tarzda gerçekleştirildiği ve bu eylemlerin, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün meşru bir kullanımı olarak tanımlandığı ifade edilmiştir. Mahkeme, Türk makamlarının bu noktada yaptığı müdahalelerin, demokratik bir toplumda kabul edilebilir ölçüde orantısız ve gereksiz olduğuna hükmederek başvurucuların ifade özgürlüğünün açıkça ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü (AİHS Madde 11):
AİHM, Türk yetkililerinin müdahalesi neticesinde başvurucuların toplantı ve gösteri özgürlüğünün de ihlal edildiğini tespit etmiştir. Gerçekleştirilen polis müdahalesinin, barışçıl ve demokratik bir protestoyu engellemeye yönelik olduğunu, bu nedenle orantısız bir güç kullanıldığını vurgulamıştır. Mahkeme, devletlerin toplantı özgürlüğünü kısıtlarken demokratik değerlere uygun hareket etmeleri gerektiğini belirtmiş ve bu tür müdahalelerin kabul edilemez olduğu sonucuna varmıştır.
Etkili Başvuru Yolu (AİHS Madde 13):
AİHM, başvurucuların ulusal mahkemelerde etkili bir hukuki başvuru yolu bulamadığını, dolayısıyla haklarının yeterince korunmadığını tespit etmiştir. Türk mahkemeleri, başvurucuların haklarının güvence altına alınmasında yetersiz kalmış ve adil bir yargılama süreci sağlayamamıştır.
Sonuç:
Sonuç olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin AİHS’nin 10. ve 11. maddelerini ihlal ettiği yönünde kesin bir karar vermiştir. Bu karar sonucunda başvuruculara tazminat ödenmesine hükmedilmiştir. Bahse konu karar, ifade ve toplanma özgürlüğü gibi temel hakların korunmasının önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Kararın Önemi:
Bu karar, özellikle çevresel protestoların ifade özgürlüğü ve toplantı özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğini vurgulayan önemli bir emsal teşkil etmiştir. AİHM, devletlerin protesto hakkını kısıtlarken orantılı davranması gerektiğini ve barışçıl protestoların demokratik bir toplumun vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmiştir.
Dünyadan örnekler:
Dünya genelinde altın madenciliği, çevresel etkileri, insan hakları ihlalleri ve yerel topluluklar üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri nedeniyle sık sık hukuki tartışmalara ve davalara konu olmaktadır. Bu davalar, genellikle çevre hukuku, insan hakları hukuku ve mülkiyet hakları gibi alanlarda yoğunlaşır.
Dünyadan örnekler:
Dünya genelinde altın madenciliği, çevresel etkileri, insan hakları ihlalleri ve yerel topluluklar üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri nedeniyle sık sık hukuki tartışmalara ve davalara konu olmaktadır. Bu davalar, genellikle çevre hukuku, insan hakları hukuku ve mülkiyet hakları gibi alanlarda yoğunlaşır. İşte dünyadan önemli altın madenciliği davalarına ilişkin bazı örnekler:
Rosia Montana Davası (Romanya)
Proje: Rosia Montana altın madeni projesi, Avrupa’nın en büyük altın rezervlerinden birini işletmeyi planlıyordu.
Tartışma: Proje, siyanür liçi yöntemi kullanması ve tarihi bir bölgeyi tahrip etme riski nedeniyle büyük tepki çekti.
Dava: Yerel halk ve çevre örgütleri, projenin çevresel ve kültürel mirasa zarar vereceği gerekçesiyle mahkemelere başvurdu. Romanya hükümeti, 2021 yılında projeyi durdurma kararı aldı ve bölge UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Sonuç: Proje, çevresel ve kültürel koruma lehine iptal edildi.
Kaynaklar:
UNESCO: Rosia Montana Mining Landscape
The Guardian: Romania’s Rosia Montana fails in bid for UNESCO world heritage status
Balkan Insight: Romania’s Rosia Montana: From Mining Town to UNESCO Heritage Site
Pascua-Lama Davası (Şili ve Arjantin)
Proje: Pascua-Lama, Şili ve Arjantin sınırında bulunan bir altın madeni projesiydi.
Tartışma: Proje, buzulların erimesine, su kaynaklarının kirlenmesine ve yerel toplulukların yaşam koşullarının bozulmasına neden olacağı gerekçesiyle eleştirildi.
Dava: Yerel halk ve çevre örgütleri, projenin çevresel etkilerini durdurmak için mahkemelere başvurdu. Şili mahkemeleri, projeyi çevresel ihlaller nedeniyle 2018 yılında askıya aldı.
Sonuç: Proje, çevresel riskler nedeniyle durduruldu ve şirket tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Kaynaklar:
BBC News: Chile court suspends Barrick Gold’s Pascua-Lama mine
Reuters: Barrick Gold’s Pascua-Lama mine halted by Chilean court
Mining.com: Pascua-Lama: The mine that won’t go away
Ok Tedi Madeni Davası (Papua Yeni Gine)
Proje: Ok Tedi altın ve bakır madeni, Papua Yeni Gine’de faaliyet gösteriyordu.
Tartışma: Maden atıkları, yerel nehir sistemlerini kirletti ve balık popülasyonlarını yok etti. Bu durum, yerel toplulukların geçim kaynaklarını ciddi şekilde etkiledi.
Dava: Yerel halk, maden şirketi BHP Billiton’a karşı dava açtı. Şirket, 1996 yılında tazminat ödemeyi kabul etti ve madenin çevresel etkilerini azaltmak için önlemler aldı.
Sonuç: Dava, çevresel tahribatın tazmin edilmesi açısından önemli bir emsal oluşturdu.
Kaynaklar:
The New York Times: Mining Giant to Pay Papua New Guinea $28.6 Million
ABC News: The environmental disaster that is the Ok Tedi mine
Mining Technology: Ok Tedi Copper-Gold Mine, Papua New Guinea
Yanacocha Madeni Davası (Peru)
Proje: Yanacocha, Güney Amerika’nın en büyük altın madenlerinden biridir.
Tartışma: Maden, su kaynaklarını kirletti ve yerel toplulukların sağlığını olumsuz etkiledi. Ayrıca, maden genişleme projeleri yerel halkın mülkiyet haklarını ihlal etti.
Dava: Yerel halk ve çevre örgütleri, maden şirketi Newmont’a karşı dava açtı. 2012 yılında, maden genişleme projesi halkın protestoları ve hukuki mücadeleler sonucunda durduruldu.
Sonuç: Proje, yerel halkın direnişi ve hukuki süreçler nedeniyle iptal edildi.
Kaynaklar:
The Guardian: Peru’s gold rush threatens health and the environment
Earthworks: Yanacocha Gold Mine
Mining Watch Canada: Peru: Yanacocha Mine Expansion Faces Opposition
Grasberg Madeni Davası (Endonezya)
Proje: Grasberg, dünyanın en büyük altın ve bakır madenlerinden biridir.
Tartışma: Maden, çevresel kirliliğe ve yerel halkın yaşam alanlarının tahrip edilmesine neden oldu. Ayrıca, maden çalışanlarının insan hakları ihlalleri de gündeme geldi.
Dava: Yerel halk ve insan hakları örgütleri, maden şirketi Freeport-McMoRan’a karşı dava açtı. Davalar, çevresel ihlaller ve insan hakları ihlalleri üzerine odaklandı.
Sonuç: Maden, faaliyetlerini sürdürse de, çevresel ve sosyal sorumluluk önlemleri almak zorunda kaldı.
Kaynaklar:
The Jakarta Post: Grasberg mine: Environmental and human rights concerns
Mongabay: Indonesia’s Grasberg mine and the enduring legacy of environmental damage
Reuters: Freeport Indonesia workers strike over layoffs, pay dispute
Cerrejón Madeni Davası (Kolombiya)
Proje: Cerrejón, Kolombiya’daki büyük bir kömür ve altın madenidir.
Tartışma: Maden, yerel toplulukların yerinden edilmesine ve çevresel tahribata neden oldu.
Dava: Yerel halk, maden şirketine karşı dava açtı ve tazminat talep etti. Davalar, mülkiyet hakları ve çevresel ihlaller üzerine odaklandı.
Sonuç: Bazı davalarda tazminat ödenmesine karar verildi, ancak maden faaliyetleri devam etti.
Kaynaklar:
Al Jazeera: Colombia’s Cerrejón mine: A dirty business
The Guardian: Colombia’s Cerrejón mine: The coal mine that displaced Indigenous communities
Business & Human Rights Resource Centre: Cerrejón Coal Mine
Değerlendirme : Bergama Davası ve alıntılanan diğer davalar çevre hakları alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edildi ve bu davalar, çevre haklarının ,ekonomik çıkarların önüne geçme kapasitesini gözler önüne serdi. Bu durum, çevre koruma ile ekonomik gelişim arasında bir denge kurulmasının mümkün olduğunu gösterdi. Bilim ve teknolojinin gelişmesi altın madenciliğini devasa boyutlara getirirken ve buna karşılık çevrenin korunmasız kalması kabul görmedi.
Aynı zamanda her türlü yasal izin tamamlanmış olsa bile halkın onayı olmadan projelerin hayata geçmesi oldukça zor, kimi zamanlarda imkânsız oldu.
Ömer Günay